6 Şubat 2015 Cuma

SÖZCÜKLERİN GÜCÜ/GEÇMİŞTEN GELEN KELİMELER... III

Birçok etimolojik sözlükte ve çeşitli makalelerde, kelimelerin bilinen en eski durumları, görüldükleri ilk dil, en eski kökleri vs., genellikle fazla incelenmemekte ve bu esas amaç olarak görülmeyip, kelime kökü olarak Arapça, Yunanca, Latince vb. denilerek bu dillerden daha eski dillere değinilmemektedir. Sümerce, Akadca, Asurca, Aramice, Sanskritçe, Hititçe, Luvice, Avesta dili, Miken dili, Etrüskçe, Frigce, Urartuca, Hattice, Hurrice vb. dillere etimolojik araştırmalarda ne yazık ki yeterince başvurulmamaktadır. Etimolojik sözlüklerin temel amaçlarından biri olması gereken bu husus yeterince uygulanamamaktadır. Bundan dolayı gerek Türkçe ile gerekse diğer dillerle ilgili pek çok etimoloji sözlüğünde bu eksiklik göze çarpmaktadır. Şimşek, 2007
Bizim de bu bölümde naçizene ve çok kısıtlı imkanlarımızla yapmaya çalıştığımız işte budur. Gönül ister ki, yüksek ve yeterli bir bütçe ve gönüllü, şevkle çalışacak araştırmacı ve dilciler ve bilim insanlarıyla bu işleri yapabilecek araştırma kuruluşları ve enstitüleri kurulsun.!. Ki; bulunduğumuz coğrafya; halen çözülmeyi bekleyen binlerce tablet ve değerli eserlerle  dolu müzelerimiz, kütüphanelerimiz bu araştırmalar için çok da uygun bir durumdadır.
Bazı yazarların ve bilim adamlarının “bebek cıvıltıları”, “çocuk sesleri”, “çocuk dili etkisi” “kem-küm sözcükleri” vb. tanımlamalarla küçümsedikleri sözcükler ve  dillerin çeşitli yönlerden incelenmesinde  dikkate almadıkları sözcükler ile vücut organlarına ve akrabalık terimlerine ait sözcükler aslında çok önemlidir.  Onlara göre bu sözcükler dillerin gerek genetik ve gerekse yapı yönünden akrabalığı konusunda bir delil olarak kullanılamaz. Baba, ana, aba, ata, atta, mama, a-na, a-bo vb. sözcükler “insanoğluna en yakın, en değerli kelimelerdir. Çünkü çocuğun yetişkinlerden duyduğu ilk sözlerdir. Ancak, mukayeseciler bunları ‘normal’ sözcükler olarak görmüyorlar. Onlara göre bu sözcükler dillerin gerek genetik ve gerekse yapı yönünden akrabalığı konusunda delil olarak kullanılamaz. Aklı başında her insan bilir ki, bunlar ‘bebek cıvıltıları’ veya ‘kem-küm sözcükleri’ değildir ve olamaz da. Çünkü ister akrabalık terimleri, ister vücut organları olsun, her kelimeyi çocuk ancak ve ancak içinde bulunduğu ve büyüdüğü çevredeki insanlardan duyarak öğrenir.” Fattah,2004. Bu sözcüklerden bazıları aşağıda belirtilmiştir.
Bebek, çocuk,cıvıltı, vücut organları, sevinç, korku , hayret nidaları gibi sözcükler  alfabetik düzeni ve okunuş sırasını bozmasına rağmen  bir araya toplanmıştır.

Ayrıca üzerinde durulması gereken bir başka nokta da şudur: Etimoloji çalışmalarında etnik, siyasal, ideolojik sapmaların ve amaçların çok yaygın olduğu da bir gerçektir. Bu çalışmaların tarafsız bir şekilde yapılması gerekir.
Aşağıda rastgele seçilen bazı sümerce kelimelerin kökenleri, izleri sürülmekte, kaynaklarıyla örnekler verilmektedir. Böylesi bir çalışma sonucunda ne çıkar?.. Sonuç bölümünde değerlendirilecektir.

Bu bölümde bazı etimolojik denemeler yapılmıştır. Halen de kullanılan bazı kelimelerin Sümerce kaynaklı olduğunu, Sümerce'den geldiğini / Akadca ile yayıldığını göstermeye çalışacağım. ve yer yer gerekli ikazları yapacağım. Yer yer kelimenin Büyük Türkçe Sözlük' teki anlamı da gösterilmiş,  daha sonra Sümercesi ve kaynaklardan kısa bir özet yapılmıştır. Devamında kaynaklar detaylı bir şekilde gösterilmiş ve bazen gerekli açıklamalar yapılmış ve bilgi notları ilave edilmiştir. Bu sözcüklerin arasındaki  benzerliklerin, ilişkilerin ve yayılma şekillerinin, Eski Türkçe ile ve diğer dillerle olan bağlantılarının  bilimsel açıdan ne derece geçerli olduğunu tesbit etmek,  belirlemek saygın bilim insanlarının, filologların ve etimolojistlerin.. işidir. Ancak tesbitlerimizi ve bildiklerimizi de  bu konu ile ilgilenenlerin çeşitli görüş ve öneriler ortaya koyması ; bazı gerçeklerin ortaya  çıkmasına yardımcı olabileceği açısından da belirtmemiz gerekmektedir. Bu çalışmanın çok daha uzman ve bağımsız araştırma kurumları veya enstitülerince de ele alınması ve genişletilmesi şarttır.
Olası / muhtemel itirazları önlemek  ve değişik kaynaklarda belirtilen kelimeleri karşılaştırmak için  değişik ve geniş kaynaklara yer verilmiştir.
Bu bölümde dörtyüz kadar kelime üzerinde durulmuştur. Eşanlamlı kelimeler verilmemiş olmakla birlikte, bunlarla  beraber sayı kat be kat  artmaktadır.
Bu çalışmada daha ziyade Sümerce ve Akadca’dan dilimize geçmiş kelimeler üzerinde durulmuştur.
Kökeni bilinmeyen sözler arasında ölmüş dillerden kalma birtakım ögelerin bulunabileceği de düşünülebilir. Bu dillere ilişkin bilgi ve verilerin elde edilmesi kökeni çözümlenmemiş sözlerin açıklanmasını sağlayacaktır. Örnek olarak ölmüş bir dil olan Sogdca yazmaların bulunması birçok Türkçe sözün kökenine ışık tutmuştu. EREN

Sümer kültürü ve dili zamanının çok ilerisinde ve gelişmiş bir kültür ve bu bağlamda bir dil idi. Binlerce yıl varlığını ve sürekliliğini ( M.Ö 4000 den  Milad yıllarına kadar) korumuş, bilim, teknoloji ve edebiyat dili olarak çevresine damgasını basmış-etkilemiş idi. Sümerce ve bütün Sami dillerin atası olan Akadca arasında çok yoğun bir ilişki / benzerlik vardır.  Sümerce-Akadca sözlükler incelendiğinde; Akadca sözcüklerin en az yarısının Sümerce’den gelmiş olduğu/ kaynaklandığı görülebilir. Akadca da bilindiği gibi (bütün Sami dilleri) Arapça, İbranice vb. etkilemiştir / Sami dillerin atasıdır.  Bugün hala birtakım sözcüklerin Sümerce’den ve dolayısıyla Akadca’dan gelmiş olması şaşırtıcı değildir. Bazı etimologların aksine, bazı sözcüklerin etymonlarının ölü dillerde aranması boşuna veya beyhude bir çaba değildir. Bilakis dillerin kökeni/ etkieşimleri, tarih ve kültürümüzün iyice anlaşılabilmesi açısından çok da gereklidir. Bu çalışmada da ağırlık bu konuya verilmiştir. Yapmak istediğimiz sadece bazı şeylere parmak basmak, işaret etmek, vurgulamaktır. Gerisi yansız ve objektif uzmanlara, bilim adamlarına ve etimolog ve filologlara kalmıştır. Bu bağlamda Sümerce-Türkçe ilişkileri üzerinde de önemle durulmalıdır. 

Hiç yorum yok: