Birçok etimolojik sözlükte ve çeşitli makalelerde,
kelimelerin bilinen en eski durumları, görüldükleri ilk dil, en eski kökleri
vs., genellikle fazla incelenmemekte ve bu esas amaç olarak görülmeyip, kelime
kökü olarak Arapça, Yunanca, Latince vb. denilerek bu dillerden daha eski
dillere değinilmemektedir. Sümerce, Akadca, Asurca, Aramice, Sanskritçe,
Hititçe, Luvice, Avesta dili, Miken dili, Etrüskçe, Frigce, Urartuca, Hattice,
Hurrice vb. dillere etimolojik araştırmalarda ne yazık ki yeterince
başvurulmamaktadır. Etimolojik sözlüklerin temel amaçlarından biri olması
gereken bu husus yeterince uygulanamamaktadır. Bundan dolayı gerek Türkçe ile
gerekse diğer dillerle ilgili pek çok etimoloji sözlüğünde bu eksiklik göze
çarpmaktadır. Şimşek, 2007
Bizim de bu bölümde naçizene ve çok kısıtlı
imkanlarımızla yapmaya çalıştığımız işte budur. Gönül ister ki, yüksek ve
yeterli bir bütçe ve gönüllü, şevkle çalışacak araştırmacı ve dilciler ve bilim
insanlarıyla bu işleri yapabilecek araştırma kuruluşları ve enstitüleri
kurulsun.!. Ki; bulunduğumuz coğrafya; halen çözülmeyi bekleyen binlerce tablet
ve değerli eserlerle dolu müzelerimiz,
kütüphanelerimiz bu araştırmalar için çok da uygun bir durumdadır.
Bazı yazarların ve bilim adamlarının “bebek
cıvıltıları”, “çocuk sesleri”, “çocuk dili etkisi” “kem-küm sözcükleri” vb.
tanımlamalarla küçümsedikleri sözcükler ve
dillerin çeşitli yönlerden incelenmesinde dikkate almadıkları sözcükler ile vücut
organlarına ve akrabalık terimlerine ait sözcükler aslında çok önemlidir. Onlara göre bu sözcükler dillerin gerek
genetik ve gerekse yapı yönünden akrabalığı konusunda bir delil olarak
kullanılamaz. Baba, ana, aba, ata, atta, mama, a-na, a-bo vb. sözcükler
“insanoğluna en yakın, en değerli kelimelerdir. Çünkü çocuğun yetişkinlerden
duyduğu ilk sözlerdir. Ancak, mukayeseciler bunları ‘normal’ sözcükler olarak görmüyorlar.
Onlara göre bu sözcükler dillerin gerek genetik ve gerekse yapı yönünden
akrabalığı konusunda delil olarak kullanılamaz. Aklı başında her insan bilir
ki, bunlar ‘bebek cıvıltıları’ veya ‘kem-küm sözcükleri’ değildir ve olamaz da.
Çünkü ister akrabalık terimleri, ister vücut organları olsun, her kelimeyi
çocuk ancak ve ancak içinde bulunduğu ve büyüdüğü çevredeki insanlardan duyarak
öğrenir.” Fattah,2004. Bu sözcüklerden bazıları aşağıda belirtilmiştir.
Bebek, çocuk,cıvıltı, vücut organları, sevinç, korku ,
hayret nidaları gibi sözcükler alfabetik
düzeni ve okunuş sırasını bozmasına rağmen
bir araya toplanmıştır.
Ayrıca üzerinde durulması gereken bir başka nokta da
şudur: Etimoloji çalışmalarında etnik, siyasal, ideolojik sapmaların ve
amaçların çok yaygın olduğu da bir gerçektir. Bu çalışmaların tarafsız bir
şekilde yapılması gerekir.
Aşağıda rastgele seçilen bazı sümerce kelimelerin
kökenleri, izleri sürülmekte, kaynaklarıyla örnekler verilmektedir. Böylesi bir
çalışma sonucunda ne çıkar?.. Sonuç bölümünde değerlendirilecektir.
Bu bölümde bazı etimolojik denemeler yapılmıştır.
Halen de kullanılan bazı kelimelerin Sümerce kaynaklı olduğunu, Sümerce'den
geldiğini / Akadca ile yayıldığını göstermeye çalışacağım. ve yer yer gerekli
ikazları yapacağım. Yer yer kelimenin Büyük Türkçe Sözlük' teki anlamı da
gösterilmiş, daha sonra Sümercesi ve
kaynaklardan kısa bir özet yapılmıştır. Devamında kaynaklar detaylı bir şekilde
gösterilmiş ve bazen gerekli açıklamalar yapılmış ve bilgi notları ilave
edilmiştir. Bu sözcüklerin arasındaki
benzerliklerin, ilişkilerin ve yayılma şekillerinin, Eski Türkçe ile ve
diğer dillerle olan bağlantılarının bilimsel açıdan ne derece geçerli olduğunu
tesbit etmek, belirlemek saygın bilim
insanlarının, filologların ve etimolojistlerin.. işidir. Ancak tesbitlerimizi
ve bildiklerimizi de bu konu ile
ilgilenenlerin çeşitli görüş ve öneriler ortaya koyması ; bazı gerçeklerin
ortaya çıkmasına yardımcı olabileceği
açısından da belirtmemiz gerekmektedir. Bu çalışmanın çok daha uzman ve
bağımsız araştırma kurumları veya enstitülerince de ele alınması ve
genişletilmesi şarttır.
Olası / muhtemel itirazları önlemek ve değişik kaynaklarda belirtilen kelimeleri
karşılaştırmak için değişik ve geniş
kaynaklara yer verilmiştir.
Bu bölümde dörtyüz kadar kelime üzerinde durulmuştur.
Eşanlamlı kelimeler verilmemiş olmakla birlikte, bunlarla beraber sayı kat be kat artmaktadır.
Bu çalışmada daha ziyade Sümerce ve Akadca’dan
dilimize geçmiş kelimeler üzerinde durulmuştur.
Kökeni bilinmeyen sözler arasında ölmüş dillerden
kalma birtakım ögelerin bulunabileceği de düşünülebilir. Bu dillere ilişkin
bilgi ve verilerin elde edilmesi kökeni çözümlenmemiş sözlerin açıklanmasını
sağlayacaktır. Örnek olarak ölmüş bir dil olan Sogdca yazmaların bulunması
birçok Türkçe sözün kökenine ışık tutmuştu. EREN
Sümer kültürü ve dili zamanının çok ilerisinde ve
gelişmiş bir kültür ve bu bağlamda bir dil idi. Binlerce yıl varlığını ve
sürekliliğini ( M.Ö 4000 den Milad
yıllarına kadar) korumuş, bilim, teknoloji ve edebiyat dili olarak çevresine
damgasını basmış-etkilemiş idi. Sümerce ve bütün Sami dillerin atası olan
Akadca arasında çok yoğun bir ilişki / benzerlik vardır. Sümerce-Akadca sözlükler incelendiğinde;
Akadca sözcüklerin en az yarısının Sümerce’den gelmiş olduğu/ kaynaklandığı
görülebilir. Akadca da bilindiği gibi (bütün Sami dilleri) Arapça, İbranice vb.
etkilemiştir / Sami dillerin atasıdır.
Bugün hala birtakım sözcüklerin Sümerce’den ve dolayısıyla Akadca’dan
gelmiş olması şaşırtıcı değildir. Bazı etimologların aksine, bazı sözcüklerin
etymonlarının ölü dillerde aranması boşuna veya beyhude bir çaba değildir.
Bilakis dillerin kökeni/ etkieşimleri, tarih ve kültürümüzün iyice
anlaşılabilmesi açısından çok da gereklidir. Bu çalışmada da ağırlık bu konuya
verilmiştir. Yapmak istediğimiz sadece bazı şeylere parmak basmak, işaret
etmek, vurgulamaktır. Gerisi yansız ve objektif uzmanlara, bilim adamlarına ve
etimolog ve filologlara kalmıştır. Bu bağlamda Sümerce-Türkçe ilişkileri
üzerinde de önemle durulmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder