erguvan ~ Fa./Ofa. argavān أرگوان kızılımsı mor çiçekler açan bir
ağaç, kızılımsı mor renk ~ Aram. ˀargwānā ארגונא ~ Akad. argamannu erguvan
rengi, kızıl mor
● Ar. urcuwān Aramcadan alınmıştır. NETS
erguvan Far. er¦av¥n
a.
bit. b. Baklagillerden, eflatunla kırmızı arası renkte çiçek açan, güzel
bir süs ağacı, deliboynuz (Cercis siliquastrum). Türkçe Sözlük
argamannu [SÍK.ZA.GÌN.SA5 : ] (n.,
syn. takiltu).[Colors]. 1) (textile) : purple ; 2) :
tribute ;.Comparison with other Semitic languages :.Arabic : .rǧwānī أرجواني «purple». AKDI
argamannu : red purple wool,
tribute. TASD
erguvan < Fa. ergavān = Ofa. argawān erguvan ağacı, erguvan rengi Cercis
siliquastrum > Ar. arguwān, < Aram. argēvānā
< Akad. argamannu(m) >? >? Hit. arkamman (?) hediye, takdır, vergi. Fa. argawani
. ŞİMŞEK
esas
< Ar. asās < Ar. uss <#’ss temel olma
< Akad. uşşu, işdu temel. Süm. uş8. Şimşek
esas~ Ar. ˀasās أساس #ass faˁāl çoğ. temeller, kaideler < Ar. ˀuss اوسّ temel. NETS
esir a-si-ri: (Süm.);
esir : Akad. asuri esir; Ar. asīr أسير #asr tutsak = Akad. asīr savaşta
alınan
tutsak
< Akad. esēru ödeme talep etmek, haraç
almak NETS
a-si-ri / asiri,
esir, tutsak, Akad. asirum. SNAX
asiru / eseru prisoner. TASD
esir.
Sumerian šurx, šurux are rebus representations of Akkadian esēru. Proto-Semitic: *ʔVsir-
Afroasiatic
etymology:
Meaning:
'bind, join' 1, 'hobble' 2
Akkadian:
esēru 1
Ugaritic:
ʔsr 1
Hebrew:
ʔsr 1
Aramaic:
ʔsr [-i-] 1 Mehri: wesōr
Jibbali:
ʔesɔr 2
Harsusi:
wesōr. SSED
asiri wr. a-si-ri "prisoner of war" Akad. asiru.
TPSD
esir : tutsak, bendi. — Sclave. ÇAOS
esir Ar. es³r
(I) a. 1.
Tutsak. . 2. Köle. 3. mec. Bir düşünceye veya bir kimseye körü körüne
bağlı olan kimse.
Türkçe Sözlük
asīru (n. ; )
prisoner of war
; bīt asīrim prison
Cf. esēru.
See also : šallu, ḫābūšu
Comparison with other
Semitic languages :
Arabic : ʾasir أسير «pow». AKDI
esēru
to enclose , to confine
(personne, oiseau) , to surround (army, ennemy) , to encircle / to gird (?) /
to fence (?) ; eserta esēru : to take a concubine. AKDI
asiru: prisoner. Asyy.Dict
eser; to press for payment due, to collect,
to put a person under pressure,
to collect, tribute, to
put pressure upon a person . Asyy.Dict
esir tutsak < Ar. asir köle < # esr
bağlama, zincire vurma, tutuklama < Akad. asiru(m) tutsak, esir,
savaş esiri < Akad. esēru, asāru kuşatmak, kilitlemek, insanı, kuşu,
düşmanı vb. Kapatmak. ŞİMŞEK
eşik gişig (Süm.);
gişig
: eşik. Kapı. door. STDT
eşik; 1) door; qabaq (or arbaz) gate; 2)
outside. Sumerian gishig ’Tur’
(D.130), ’door’ (EHG,436) Turkic eşik ’kapı’ (KBI,206) [Tuna90: Chuvash alak
door [Krueger61:215]; eşik 'threshold' [Clauson72:259]; the fact that the word
also means‘outside’ (in Karachay-Balkar) means it is possible that this word
could have come from tış, which itself could have come from taş. It could be
related to aç (to open) . HMHU
eşik
‘kapı boşluğunun alt
yanında bulunan alçak basamak’. – Tkm. işik ‘kapı; küçük kapı TatK. İşek,
Bşk. İşek,
Nog. esik ‘kapı’, Kzk. esik
‘kapı’, KKlp. eşik ‘kapı’, Krg. eşik çadır kapısı yerine
kullanılan perde, kapı, Ha.l aşäk ‘door, threshold’. Özb. Eşik,
Hak.
izik, Tuv. Ejik, Çuv. aläk kapı. Çuvaşçada –ş-‘ nin –l-‘ye
çevrilmesi kuraldır.
Eski
Türkçeden başlayarak kullanılır. Orta Türkçede eşik olarak geçer. Eski Kıpçakçada da eşik biçimi kullanılır. Eren
eşik ETü. eşik kapı girişi,
kapı < Etü. eşü- kapamak, örtmek ●
Kaş << ATü ● Nihai anlamı “kapatılan şey, kapı” olmalıdır. NETS
ĝišig "Tür" , door, Akad. daltu. SUZE
gisig wr. gi-sig; gi-sig7 "a reed fence"
Akad. kikkišu. TPSD
eşik. eşiklik : eşik yapmak için
kullanılan ağaç. DVLT
eşik, -ği
a. 1.
Kapı boşluğunun alt yanında bulunan alçak basamak. . 2. Kapı ağzında basamağın
konulabileceği yer. . 3. mec. Başlangıç yeri, başlangıç noktası,
yakını. . 4. coğ. Karalar üzerinde veya deniz diplerinde
birbirine komşu iki çukurluğu ayıran tümsek biçiminde, üzeri çoğu kez düz
kabartılar. 5. müz. Telli çalgılarda üzerine tellerin bindiği köprü.
6. ruh b. Bir tepkinin başlamasında, ortaya çıkmasında etkili olan
ruhsal, fizyolojik nokta.
Türkçe Sözlük
eş (Süm.) ev. Türk Dili EŞİK (ESİK) kapı (Umum Türk). Olcas
işik : dergyah, kapunun taşra tarafı. —
Thor, Schwelle. | işik ağası : kapucı başı, kapu ağası, teşrifatcı. —
Thorwächter, Zerimonienmeister. ÇOAS
eš3: (eššum, bitum) tapınak, ev, türbe,
sığınak, kurum. SNAX
eşkıya < Ar. aşqiyā
bedbahtlar, suçlular, şakiler < Ar. şaqi
yaramaz, serseri, şuç işleyen < # şqw
acı ve sıkıntı verme, birine kötülük yapma < Akad. şegu yabani, vahşi, çılgın olmak. Şimşek
ev /
e2 (Süm.);
ev, barınak, mesken, konut, tapınak,
yer, oda, bölüm. bitum .
e2 : ev, tapınak, aile, oda. Akad. bitum. SNAX
e2 "Haus", Tempel, Akad. bītu. SUZE
e wr. e2; ĝa2; e4
"house; temple; (temple) household; station (of the moon)?; room;
house-lot; estate" Akad. bītu SSED, TPSD
é-gal:
palace ('house' + 'large') . SULE
ev ; ET. konut, çadır bayt بيت
#byt ev, hane . Akad. bītu,
Fen. bt, İbr./Aram. bēt (ev). NETS
ev : ef, ew, öw, üw, üv. DVLT
Hititçe’de ab; ev, oba demektir. Fehmi Dinçer
e wr. e2; ĝa2; e4 "house;
temple; (temple) household; station (of the moon)?; room; house-lot;
estate" Akad. bītu . TPSD
ev; ‘Yalnız bir ailenin oturabileceği
biçimde yapılmış yapı; konut.
KT. ew,
Uyg. āβ,
OT. ew, ef, ev, öw, üw, üv
TatK., Bşk. üy
üy (Kırg., Kzk., KKlp., Blk., Kum.,
KarK., Nog., Alt., Tel., Kuğ., Özb.)
üye ‘oda’ (Kumd.)
üg ‘yurt’ (Tuv.)
ü (Bar., Alt., Şor.)
üv (KarT.)
ug ‘ev’ (Kumd.)
öm (Mad.)
öp (Sag.)
ev (Az.)
öy (Trkm., TatK., Bşk., Tar.)
em (Şor.)
ep (Küer.)
ip (Hak.)
hăv (Hlç.)
yev (Kar., Köp.)
Sayın Gülensoy ‘ev’ maddesine aşağıdaki notları koymuştur. "Çince, Sümerce ya da başka bir dilde köken aranması doğru değildir". Bu sözcüğün Sümerce’de aranması neden yanlış olsun?.”Sümerce ya da başka bir dilde köken aranması” neden “uygun “ olmasın? Tartışma ve Sonuçlar bölümünde bu konulara değinilecektir. TUGÜ
ev
(Ouï) = Maison. Cf. babylonien et médique (ou néo susien ? ) è =maison; japonais iyé=
id.; chinos uh=id.; lycien u, uva, et uve= maison (selon S. Bugge,
LykischeStudien ii, 1901); curetu et
cupua (Brésil) uii=id; bribri
(Costa Rika) hu=id; tombuktou
(Afrique) hu=id; autres dialectes
africains ho, huo, oa, ua=id. Bedros Keresteciyon
ev 1. Yalnız bir ailenin içinde oturabileceği biçimde
yapılmış yapı, 2. Bir kimsenin veya ailenin içinde yaşadığı yer, konut.
Az. öv,
Tkm. öy,
Nog. üy,
TatK. öy,
Bşk öy,
Blk. üy,
KKlp. üy,
Kzk. üy,
Krg . üy,
Tat. öy,
Hal. häv,
Şor. em,
Küer. ep,
Bar. û,
Mad. őm,
Sag. öp,
Alt., Tel., Kug. üy,
Hak. ib,
Şor. , Alt. ū,
Tuv. üg
‘yurt’.
Eski
türkçeden başlayarak kullanılır. Orta Türkçede ev olarak geçer.Kaşkarlı
Mahmud’a göre Oğuzlar ew biçimini kullanırlar. Eski Kıpçakçada ev olarak geçer.
Kökenini bilmiyoruz. Munkaácsi’ye göre Sümerce ab biçimiyle birleştirilebilir. Hommel de Sümerce ab- Türkçe ev (eb) arasındaki bağlantı
üzerinde durmuştur. Németh’e göre bu iki sözün birleştirilmesi olanaksız
olmamakla birlikte, inandırıcı değildir. Doerfer’e göre, Munkaácsi’nin ev’in
sümerceden geldiği yönündeki savı yanlıştır. Polivanov’a göre Çinceden
alınmıştır. (Çince ip=köy).
Polivanov bu etimolojiyi çalışmalarında sık sık dile getirmiştir. Sbornik,
Räsänen etimoloji vermemişitr. Clauson da etimolojik bir açıklama yapmamıştır.
Sevortyan, Polivanov’un etimolojisini vermiştir. Doerfer’in Halaççaya dayanarak
verdiği ev’in päb’den geldiği
yolundaki savı düşündürücüdür. Menges Orta Korece ip ‘Haus’ , Japonca iba
‘Haus’ biçimleriyle karşılaştırmıştır. Eren
e2-gal mu-du3 niĝ2 dirig bi2-ak. ETCSL c.1.3.2-171
lugal-ĝu10 e2-gal maḫ-a-ni […] mu-ni-in-dug3-dug3-ge-[en]. ETCSL c.5.3.3-251
lugal-bi-ir e2-gal dug3-ga-na ḫe2-na-an-us2. ETCSL c.2.4.2.02-288
evlat çocuklar, oğullar < Ar. awlād < Ar. walad çocuk #wld Akad. (w)aladu(m), uladu, maladu doğurmak. Şimşek
evlat~ Ar. awlād أولاد #wld afˁāl çoğ.çocuklar < Ar. walad ولد çocuk. NETS
eylül ~ Ar. aylūl أيلول Rumi takvimin yedinci
ayı ~ Aram. ˀelūl אלול Arami/ İbrani takviminin
altıncı ayı = Akad. elūlu hasat, bağbozumu. NETS
ululum Eylül.
6. Ay. SNAX
eylül
Türk miladi takviminde
9.ay Sür. eylul < Aram. eylül < Akad. elunum, elulu, ululu
bir bayram. Babil takviminin 6.ayı, elulu ayı. Akadca da Arinna bayramı,
ağustos ve eylülün bir bölümüne denk gelen ay, hasat, bağbozumu. Belki? Süm.
adı A.LA; La.LA; UL (eylül). Şimşek.2004
Comparison with other
Semitic languages :
Arabic : aylūl أَيْلُول «September»
elūnu [ITI.KIN.(DINGIR.INANNA):]
[Time Month], elul, sixth month of
the year (approximately August
September) ; elūnu šanû,
elūnu urkiu second
. elul
eylül Ar. eyl°l
a. Yılın dokuzuncu ayı.
Türkçe Sözlük
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder