6 Şubat 2015 Cuma

Etimoloji D harfi ile ... I

dam1 (Süm.) dam; koca (mutum), karı, eş (aşşatum). SNAX
dam "Gemahl(in)" . Akad. mutum, aššatu.
"Ehefrau", husband, wife": Gemahl, Gatte")
dam "Frau"
dam mah  „women of upper rank“
dam(-dam) (female personnel). SUZE
dam~ Fr. dame hanımefendi, bayan << Lat. domina [f.] ev sahibesi < Lat. domus ev, hane << Havr. *domos < Havr. *dem- .NETS
Sanskrit. dam  (husband and wife, married woman, wife). Sümer. dam (wife). The Language of the Harappans: From Akkadian to Sanskrit
ud-ba den-lil2-le e2-kur-ra dam nu-mu-na-ba-am3 :o zamanlar Enlil’in E-kur’da eşi yoktu
e2-a dam dumu-ni igi bi2-in-du8 : evdeki çocuğu gördü.
dam2 [ETü] tam duvar, özellikle kerpiç duvar  [KTü] dam/tam ev, evin çatısı
 [Çağ] tam evi çatısı olan ev << ETü tam. NETS
dam PTurk. *Tām 1 roof 2 wall 3 hut (1 крыша 2 стена 3 хибара):
OTurk. tam 2 (Orkh., OUygh.); Karakh. tam 2 (MK), 1 (IM); Tur. dam 1,
3; Gag. dam ‘shed, barn’; Az. dam 1, 3; Turkm. tām 2, 3; Sal. tam 2; Khal.
dām 1 ( < Ogh.); MTurk. tam 1 (Abush.), 2 (Sangl.); Uzb. tɔm 1, 3; Uygh.
tam 2; Tat. tam 2 (КСТТ); Kirgh. tam 2, 3; Kaz. tam ‘dug-out, grave’;
KKalp. tam ‘hut’; EDAL
dam bir yapının, bir evin üzerine yapılan çoğu kiremit kaplı bölüm, toprak damlı ev, küçük ev, köy evi, ahır, Az. dam, Tkm. tām ev, oda, TatK. tam duvar, Nog. tam duvar, Kzk. tam mezar üzerine yapılan yapı, yer toprak dam, Sag. tam toprak katı. Eski Türkçeden başlayarak kullanılır. Kökenini açık olarak bilmiyoruz. Bilimsel yayınlarda Sanskrit tama- (Lat. domus) biçiminden alındığı sık sık dile getirilmiştir. Moğ. tama, Korece tam gibi biçimlerle de birleştirilmiştir. EREN
tam : dam, bina örtüsü; katra, damla. — Boden, Dachdecke; Tropfen. ÇAOS

deccal ~ Ar. daccāl دجّال #dcl İslami inanca göre kıyametten önce yeryüzüne gelecek olan sahte mesih~ Aram. daggalā דגלא kandırıcı, sahteci < Aram. #dgl דגל kandırma, görünme = Akad. dagālu bakma, görme )
● Aynı Sami kökünün Arapça eşdeğeri olan dacala. NETS
deccal    Ar. decc¥l  sf. Yalancı, fesat, dedikoducu (kimse). Türkçe Sözlük 
Deccal    Ar. decc¥l 
öz. a. din b. Dinî inanışlara göre kıyamete yakın bir zamanda ortaya çıkacak olan yalancı ve kötü yaradılışlı kimse. Türkçe Sözlük 
dagālu to see , to look , to scan , to visualize ; (Š) to show , to visualize ; (N) to be looked upon as , to belong to.  AKDI

daire < Ar. dāire(t) dönen şey, çember < Ar. dewr dönme, döndürme <#dwr < Akad. tāru(m) Asur. tuarum dönmek, geri dönmek. Şimşek
daire Arapça dwr kökünden gelen dāˀirat دائرة  "döngü, dönüş, çember, halka, teker" sözcüğünden alıntıdır. NETS

dede: ad-ad-da: dede. abi abi
ad-da-da : büyük baba, dede, ata, ecdat, soy, cet.. da-da. NETS
dede ‘büyük baba’ = ET. Dede yansıma ‘baba’
(çocuk dili) – däda (Özb).  Rus. ded ‘dede’ . TUGÜ
dad  :recorded from c.1500, but probably much older, from child's speech, nearly universal and probably prehistoric (cf. Welsh tad, Ir. daid, Czech, L., Gk. tata, Lith. tete, Skt. tatah all of the same meaning).
dada : 1920, from Fr. dada "hobbyhorse," child's nonsense word, selected 1916 by Romanian poet Tristan Tzara (1896-1963), leader of the movement, for its resemblance to meaningless babble.. ONED

                Bask                                       -     ait
               Quechua                                -   taita
               Türkçe ve Türk dilleri           -   ata
               Dakota (siyu)                         -   atey
               Nahuatl                                  -   tata
               Semiole                                  -   initati
               Zuni                                         -   taççu       
               Malta                                      -   ta
               Tagalog                                  -   tatay
               Welsh                                     -   tad
               Roumani                                -   thatha
               Fiji                                           -   tata
               Samoa                                    -   tata
Linguist ve Anlantolog Charles Berlitz Atlantis'in Esrarı, Charles Berlitz, çev. Belkıs Çorakçı, Milliyet Yayınları, İstanbul, 1976
dada : dede, büyük baba, validenin büyük biraderi, pederinin pederi, validesinin pederi. — Grossvater. ÇAOS
adadda wr. ad-ad-da (Süm.) "grandfather" Akad. abi abi. TPSD
Sanskrit. dadda, Akadian da-ddu. The Language of the Harappans: From Akkadian to Sanskrit

Bkz. abla, aga, ağa, ahi,  ana, anne, baba, ata, ebe,  emmi, mama,  pap,  ümmü, ümmet, valide

delta ~ Eyun. délta δέλτα 1. Yunan alfabesinin dördüncü harfi, Δ,  2. Nil nehrinin delta harfine benzeyen ağzı~ Fen.  dlt kapı, Fenike alfabesinin dördüncü harfi = Aram. dāltā דלתא kapı, Arami/İbrani alfabesinin dördüncü harfi, ד = Akad. daltu kapı NETS
daltu door, the sluice-gate of a canal .TASD
delta. daltum.kapı. SNAX
delta < Nil nehrinin delta harfine benzeyen ağzı, deltaya benzeyen nehir ağızları < Eyun. delta < Fen. dlt kapı, Fenike alfabesinin dördüncü harfi. Aram. dālet kapı, Arami/İbrani alfabesinin dördüncü harfi < Akad. daltu(m) kapı. ŞİMŞEK
delta    Fr. delta  a. (de'lta) 1. Yunan alfabesinin dördüncü harfi (?). 2. coğ. Bir ırmağın çatallanarak denize veya göle kavuştuğu yerde oluşan üçgen biçimli ova, çatal ağız. Türkçe Sözlük 
delta   Akarsuyun göl ya da denize ulaştığı yerde çökelttiği tortul kütlesi. İng. delta  [ delta, Δ ] Kimyasal eşitliklerde tepkimenin yüksek sıcaklıklarda gerçekleştiğini belirten bir simge. Türkçe Sözlük 
daltu  [GIŠ.IG]  (n. fem.) door
Comparison with other Semitic languages :
Proto-Semitic : *dalt
Hebrew : delet  דלת
Ugaritic : dlt . AKDI
Bkz; alfa, alfabe, beta, cim,  epsilon, gama, omega, sigma, pi,

de-mek  di (Süm.); demek
di : ti. demek, to speak. STDT
di # du11.g. SUZE
di [to speak]" Akad.  atwûdabābuqabû. TPSD
di [SPEAK] (59x: ED IIIa, ED IIIb, Old Akkadian, Lagash II, Ur III, Early Old Babylonian, Old Babylonian, unknown) wr. di "non-finite imperfect stem of dug[to speak]" Akad. atwû; dabābu; qabû. SSED.
dababu word, faculty of speech,  statement, report, rumor, lawsuit, to speek, to talk, to tell plea, v.b.  da-bi-bi TASD
dabābu  to speak, talk . AKDI
di : konuşmak, söylemek. Akad. qabum. SNAX
de- ‘Söylemek’ = ET. Ti- te.
                diy- (Trkm.)
                diå- (Yak.). TUGÜ
demek, - Söylemek, söz söylemek
dimek, - Demek, söylemek BTSÖ
de[mek [ETü]  -söylemek << ATü *tē- . NETS
dababu word, speech, statement, report, rumor, wording, agreement, plea, complaint, lawsuit. TASD
demek, Söylemek, söz söylemek. 2. (-e) Ad vermek. . 3. Bir dilde karşılığı olmak. r. 4. Herhangi bir ses çıkarmak.  5. (-e) Herhangi bir kanıya, yargıya varmak.  6. Düşünmek. 7. Oranlamak.  8. Ummak.  9. Erişmek.. 10. Bir işe kalkışmak, yeltenmek. 11. Saymak, kabul etmek. Türkçe Sözlük 
demek bak, temek . EREN
de- ‘söylemek’ ET. ti. Tē (DLT)
                diy- (Trk)
                diä- (Yak) . TUGÜ
ĝuruš-e u8-a diĝir-ra-am3 di ĝišma2 ki-bi ba-te. ETCSL c.6.1.07-19
kur me-luḫ-ḫaki na4gug niĝ2 al di kal-la. ETCSL c.1.1.1-49C
itid zag-mu ezen ĝal2-la-za u6 di tag-ga. ETCSL c.4.80.1-43

Hiç yorum yok: