ebe Süm. eme; nurse
UM.ME: eme2.
1. wet nurse emegala
[wet nurse], emegagu[wet nurse]
Akad. muše¯niqtu “wet
nurse” dicasumer.pdf
eme : weiblich, Frau",daraus verkürzt. SUZE
ebe ETü. apa ata, dede,
saygıdeğer kimse, ana, ebe büyükanne,
nine, saygı gören kadın, abla, ebe doğuma yardımcı olan kadın .
< çoc eb-be. Lehçelerde
“teyze” ve “sütanne” anlamlarına da rastlanır. NETS
ebe a. 1. Doğum işini yaptıran
kadın. 2. hlk. Büyük anne, nine. 3. Genellikle çocuk oyunlarında baş
olan, diğer çocuklara veya gruba karşı cezasını çekmek ve bundan kurtulmak için
tek başına bütün sorumluluğu üzerine alan çocuk, oyun ebesi. Türkçe Sözlük
ebe < ET. aba: ebe; anneanne veya babaanne. Türkçe Sözlük
ebe ‘Ebe’ = ET. ebe , ana, büyükanne, nine, abla
< apa
TT. EBE
-kindik äbisi (TatK)
-kindik äbihi (Bşk.)
-kindik ene (Kzk., Kırg)
-kindik ana (Uyg.)
-kindik şeşe (Kzk.)
Gö:bek ene (Trkm.). TUGÜ
eme PMong. *eme 1 woman 2 wife (1 женщина 2 жена): MMong. eme
1,
emege (HY 29), emegu’un
2 (HY 30, SH), emä (IM), im (MA) 1; WMong.
eme 1 (L 311); Kh. em
1, emgen 2; Bur. eme 1; Kalm. emə 1; Ord. eme 1,
emegen ‘old woman’;
Mog. ZM emmä (9-6b); Dag. emgun, emeg 1, 2 (Тод.
Даг. 139), eme (MD,
143) 1,2; Dong. eme 1; Bao. eme 1; S.-Yugh. eme 1;
Mongr. imu (: xara ~)
‘nom que la jeune fille se donne devant ses parents le jour de son mariage’ (SM
192), mugen ‘femme âgée’ (SM 245). EDAL
Bkz. abla, aga, ağa,
ahi, ana, anne, baba, ata, dede, emmi, mama,
pap, ümmü, ümmet, valide
ekalliyet; saraylılık, saraya ait, saraydan
olma, azınlık, üst tabaka.
ekallu royal palace, royal property, main room of a private
house, part of the exta. person attached to the palace. From Süm. E.GAL. TASD
şa3-e2-gal. ekallum.
lu2-şa3-e2-gal. nazik, terbiyeli, saraylı,
beyefendi. SNAX
ekalliyet Ar.
a®alliyyet
a. esk. 1.
Azınlık. 2. top. b. Azınlık.
Türkçe Sözlük
ekallu: royal palace, royal property, main
room of a private house. TASD
hegal: Sümer’de mabet veya saray anlamına
gelen “e.gal” kelimesi Tevrat’ta “hegal” olmuştur. Çığ, M.
İlmiye
ekalliyet 1892 parlamentoda azınlık (%bFr
%iminorité karşılığı) < Ar. aḳall أقلّ #ḳll daha az, çok
az < Ar. ḳalīl قليل [sf.] az
● Arapça
sıfattan +iyyet ekiyle yapılmış geç dönem türevidir. NETS
ed (Süm.) gitmek, çıkmak. Türk Dili ÜT (ÖT, ED, ET, AT) gitmek, geçmek (Umum Türk)
Başta ses türemiş (hipotez) şekilleri: KET,
GET, KİT, gitmek (Umum Türk). Olcas
e3(-d)/ed3 (Süm.) aşağıya/yukarıya gitmek,
çıkmak, yükselmek. SNAX
e3, e3.d "herausgehen
(lassen)". Akad. (w)asû, herunter-; heraufbringen. SUZE
gin
(Süm.) gitmek. Türk
dili KEL (KİL, GEL) GELMEK. ZAG-GİN YAKINLAŞMAK.
JAKIN (YAKIN-ZAKİN) yakın. Olcas
ğen/gin (Süm.) gitmek, ulaşmak. alakum. SNAX
àlak῾u to walk, step: Mong. *alku-; Jpn.
*àrùk-
PMong. *alku- to step
(шагать): MMong. alqu- (MA 99); WMong.
alqu- (L 34); Kh.
alxa-; Bur. alxa-; Kalm. alxə-; Ord. alxu-; Dag. alku-, alxu-
(Тод. Даг. 120), aleku-
(MD 112); Dong. hanku; Bao. xalGə-, (MGCD)
halGolə-; S.-Yugh. alGə-;
Mongr. (x)arGu- (SM 13), (MGCD) xalGula-.
◊ KW 7, MGCD 105. EDAL
Proto-Altaic: *àlak`u
Meaning: to walk,
step
Russian
meaning: ходить, шагать (yürümek)
Mongolian: *alku-
Japanese: *àrùk-. NODI
elbise < Ar. albisa (libas çoğ.) giysiler < Ar. libās < Akad. labāšu(m) lbš.
giymek, giyinmek. ŞİMŞEK
libas, uruba. ton. don — Plunderhose,
Anzug, Kleid. tonluk : libaslık, kumaş.
— Bekleidung, Stoff. ÇAOS
labāšu [TÚG:] to clothe oneself
with to clothe with to clothe oneself with, put on. to
clothe (metaphorically)
Comparison with other
Semitic languages :
Proto-Semitic : *labā
Arabic : labisa لَبِسَ
Syriac : lbiš ܠܒ݂ܽܘܫܳܐ
Hebrew : lābaš לָבַשׁ
Ugaritic : lbš
Ge'ez : labsa TASD
libas~ Ar. libās لباس #lbs giysi < Ar. labasa لبس 1. karıştırdı, birbirine
kattı, 2. giyindi
● Arapça
kökün iki anlam grubu (1. karıştırma, birbirine katma, karmakarış etme, to
confuse, 2. giyinme) arasındaki anlam ilişkisi muğlaktır.
Türkçede katmak fiiliile bir kat giysi deyimindeki kat sözcüğü
arasında benzer bir ilişki vardır. NETS
elif ~ Ar. alīf أليف Arap
alfabesinin ilk harfi ~ Aram. ˀalaph אלף Arami/İbrani
alfabesinin ilk harfi = Fen. ˀalep 1. sığır, davar, 2. Fenike alfabesinin ilk
harfi → ülfet
● Karş. Akad. alpu (sığır, öküz). Fenike ve Arami alfabesinin ilk
harfi, sığır başı simgesinden türemiştir. Arap, Yunan ve Latin alfabelerinin
ilk harfi bundan alınmıştır. NETS
Bkz;
alfa, alfabe, beta, cim, delta, epsilon, gama, lam, cim, omega, sigma, pi,
elmas ~ Ar./Fa. almās ألماس değerli taşların en serti,
elmas = Ofa. almās metallerin en serti,
çelik ~ Akad. elmēşu değerli bir metal;
parlak, parıldayan (tanrılara özgü bir sıfat)
● Eyun. adamás, adamant- (elmas) bir
Doğu dilinden alıntıdır. Fr. diamant, İng diamond (elmas)
Latince yoluyla Eski Yunancadan alınmıştır. NETS
elmešu
(ellimešu, ilmešu, elmeštu), (a precious stone). TASD
elmeshu taşı: parlak bir kristal taş. Babil.
B. A-Salvini
elmas Ar.
elm¥s a. 1. Yerin derinliklerinde bulunan, billurlaşmış arı karbon.
2. Mücevher olarak kullanılan, saydam, değerli taş. 3. sf. Bu taşlarla
yapılmış: Elmas küpe. 4. Elmastıraş.
Türkçe Sözlük
elmešu : amber , electrum ,
diamond *
elmēšu : a precious colored stone (amber
?). AKDI
elmas. Su3-ag2. elmeşum. Değerli/kıymetli bir maden. SNAX
elmas Ar./Fa. elmās (< Yun. (adamantinos), (adamas)
çelikten, elmastan, sert < Yun. (damao)’dan), çok sert metal, değişmez,
kesin < Yun. (damao)= evcilleştirmek, boyunduruk altına almak, yönetmek)
< Akad. ada(m)mu, adamu kırmızı, kırmızı (kan),
kırmızı giysi, önemli şişi > adamatu. Elmas kelimesi, Hint-Avrupa
kökenli bir kelime olmaktan çok, Semitik kökenli bir kelime ve büyük ihtimalle
de Akadca bir kökten gelmektedir. Elmas kelimesinin kökenini oluşturabilecek
birçok Akadca kelime vardır. İtal. diamante, İsp. diamantino, İng. diamond,
Bul. elmaz, Kır. almaz, Fa. almas, Rus. almaz, Tat. almaz. ŞİMŞEK
emir/emr- ~ Ar. ˀamr أمر #amr 1. buyruk, 2. iş,
maslahat, olgu, şey < Ar. ˀamara أمر belirledi, buyurdu (= Aram
#amr אמר belirtmek = Akad.
amāru görmek, farkına varmak )
● Arapça kökün
nihai anlamı “gösterme” olmalıdır. Karş. Emare. NETS
emir/emr buyruk, bildiri, yönerge,
tartışılmaz şey. Ar. amr buyruk, bildiri, otorite. Akad amaru görmek, farkına
varmak, gözlemlemek, idare etmek, teftiş etmek, korumak, himaye etmek. Şimşek
emir, -mri Ar.
emr
a. 1.
Buyruk, komut, talimat, ferman. 2. İstek. 3. bit. b. Orta Anadolu'da
şarap yapımı için üretilen, orta kalın kabuklu, beyaz renkli, kısa ve karışık
budanan bir tür üzüm. Türkçe
Sözlük
emr: buyruğ , ferman, irade-i padişah, berat. — Befehl,
Erlass, Diplom. ÇAOS
emmi emum. Amca, dayı, kayın peder, damat. Emu
rabum. Büyük emmi
emmi Ar. ¤amm a.
hlk. Amca. Türkçe Sözlük
emum wr. e-ri-ib; e-rib; erib "father-in-law;
sister-in-law" Akad. emum; mārti emi. TPSD
● Yakın
akrabalık teriminin Arapçadan alınması kuraldışıdır. NETS
Bkz. abla, aga, ağa,
ahi, ana, anne, baba, ata, dede, ebe,
mama, pap, ümmü, ümmet, valide
er (I) a. 1. Erkek. 2. İşini iyi bilen, yetenekli
kimse. 3. sf. Kahraman, yiğit.
4. ask. Rütbesiz asker, nefer. . 5. hlk. Koca. Türkçe Sözlük
er (Iyr ou Air) = Homme (adam)
Cf.
basque ar =mâle; assyrien uru = homme; arménien
=
id., et
=
individu, personne ; malai har,
urun, et orang = homme; sakalava
olo=id., calmouq arre = id.,; mongol ere=individu, personne; quichua runa= homme, mari. Cf. encore grec
=
mâle; latin vir, dont le sens, au
propre et au figuré, correspond exacternent à celui du mot turc. Grec
,
latin herus, et allemand herr; dans leur acception primitive; persan hérou=brave; égyptien
kher=prince; wolof gor= homme; gaélique fear=mâle; lycien er=homme; polynésien ourou=le premier homme dans la cosmogonie taitienne; vieux germanique erik, rik=homme; magyar féry = id.; sélenga et khorin
ere=id.; tonquin ire=id.
On
peut également citer ici l’anglo-saxon vere (dans verewolf, allemand währ-wolf=
),
auquel sont alliés; vieux haut-allemand hwer et allemand wer=qui.
Cf.
enfin: australien uire, tupi uara, samoyède huweri=homme; égyptien
hir= quelqu’un; georgien eri =
peuple; tomboctou har, faslaha ira, et bhumidj horro = homme (l’arménien
(=nom d’homme) serait-il allié à ces derniers
vocables?). Bedros Keresteciyan
er Koca. Yiğit,
delikanlı. Türkçe Sözlük
eren ETü. eren adamlar,
erler aran
er: erkek adam. DVLT
er [ETü] er adam, asker << ATü
● Lat. vir, Alm. Herr, Sumer. ír vb. ile birleştirilmesi fanteziden ibarettir. NETS
Neden fantezi olsun! Herşey ispatlı.
eren (Süm.) sıralı asker, işçi. Türk Dili EREN sıralı asker, mürid, meslektaş,
dövüşçü kişi (Eski Türkçe, Anadolu Türkçesi, Uygurca vs.). Yapısı: Er-birinin
peşinden gitmek, EREN peşinden giden.
ERE
(ER) kul. Yukarıdaki sözün gelişmiş şekli Türk Dili ER dövüşçü kişi, kahraman
(Umum Türk). Olcas
eren2/eren8
(Süm.) asker, ordu,
halk, toplum, takım, bölük, tabur. (şabum).
Er9/eri-na:
halk, millet, tabur, ulus, alay. SNAX
er
1. ‘erkek, adam’ < ET, OT, er (DLT)
er (Kzk.,
Özb.)
är (Uyg.)
erkek (Kzk.,
Kırg., Trkm.)
erkäk (Özb.)
İr kişi (Bşk.,
TatK.)
İr-at (Baş.,
TatK.). TUGÜ
Ir3: urdu erkek köle. wardum
Ir3: güçlü, kuvvetli, sağlam, yiğit,
erkekçe, mertçe. irum
Ir11: köle, esir. wardum. SNAX
IR11. "Sklave,Diener" . Akad. wardum.
SUZE
ir9 / ir3 : mighty (güçlü, kuvvetli, büyük) gašru. TPSD
ari ( ~ *ḗra) man: Mong. *ere; Turk. *ēr.
PMong. *ere male, man
(мужчина): MMong. ere (HY 29, SH), ärä
(IM), ira (MA); WMong.
ere (L 321); Kh. er; Bur. ere; Kalm. erə; Ord. ere;
Mog. ZM errä (9-6a);
Dag. er, ergun (Тод. Даг. 140) ere (MD, 145); Dong.
ere; Bao. ere; S.-Yugh.
ere; Mongr. rē ‘mâle non châtré de certains animaux, masculin’ (SM 313). EDAL
eren (Süm.) sedir ağacı. Türk dili. sedir
ağacı (Uygur). Olcas
eren/erin/ e-re-ne: süm. sedir ağacı. Ak. erenum. SNAX
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder