la- < Ar. lâ değil < Akad. la
değil, hayır (olumsuzluk eki), İbr. lo,
Sür. la, Aram. la, Ugar. l, Fa. la.
Şimşek
laden cistacaea familyasından cistus
cinsi bitki türlerine verilen ad. Bazı türlerinin dal ve yapraklarının
kaynatılmasıyla kokulu bir reçine elde edilir < Akad. ladinnu, ladnu, ladunu, İng. ladanum, labdanum. Şimşek
lağım.
la-ga. Lagum. Cüruf,
dışkı, bok,
laga
wr. la-ga; lag-ga "slagt" Akad. lagû. TPSD
lağım Ar. la¦ım. (l ince okunur) 1.
Bir yerleşim merkezinde pis suların akıp gitmesi için yer altında açılmış
kanal, geriz. 2. tar. Düşmanın kale duvarlarını yıkmak veya düşman
ordugâhına zarar vermek amacıyla, düşman siperlerine doğru yer altından açılan
dar yol. Türkçe Sözlük
lağım ~ Ar. laġam/laġm لغم tünel ~ Eyun. laχōma λαχώμα kazı,
hendek, tünel < Eyun. laχaínō λαχαίνω kazmak +ma→ lahana ● Fa. naġm (istihkâm tüneli) biçimi muhtemelen Türkçeden alıntıdır. NETS
lam cim
§ Ar. lām لام Arap
alfabesinde L harfi (~ Aram. lamed למד baston, değnek, Arami/İbrani
alfabesinde L harfi = Fen. lmd) + Ar. cīm جيم Arap alfabesinde C harfi → cim1
● Eyun. lambda (Λ)
harfi Fenike veya bir başka Kuzeybatı Sami alfabesinden alınmıştır. NETS
lâm Ar.
l¥m (lâm) Arap alfabesinin yirmi üçüncü harfinin adı. Türkçe Sözlük
Bkz;
alfa, alfabe, beta, cim, delta,elif,
epsilon, gama, omega, sigma, pi,
lavuk < Kürt lawik oğlan çocuğu < law oğul,
oğlan < Akad. la’um küçük erkek
çocuğu, bebek. Bu kelime Akadcadan eski İran dillerine ya Aramice ya da
Süryaniceye, oradan da Kürtçeye geçmiş olmalıdır. Şimşek
lavuk Kürd. lawik [küç.] oğlan
çocuğu < Kürd. law oğlan, oğul. NETS
leblebi < Ar. lablāb لبلاب #lblb fasulyegillerden
tohumu yenen bir bitki, mor bezelye, dolichos lablab < Ar. lubb لبّ#lbb 1. kalp, yürek, 2.
çekirdek, tane, kabuğun içindeki şey, ağaç gövdesinin en iç halkası
= Aram. lebbāלבא kalp = İbr. lēb לב = Akad. libbu )
Aynıkökten Ar. lūbiya < Aram. lūbiyā
(fasulye, fasulyegillerden çeşitli bitkilerin adı) Türkçe yerel
ağızlarda “fasulye” anlamında kullanılır. NETS
leblebi Far.
lebleb³ . Dış kabuğu çıkarıldıktan sonra fırında kavrulup çerez olarak
yenen nohut. Türkçe Sözlük
leblebi ‘kabuğu çıkarıldıktan sonra fırında
kavrulup eğlencelik olarak yenen nohut’. Farsçadan alındığı açıktır. (Far. lablabû ‘beet boiled and eaten with
whey and garlic’). Türkçe leblebinin anlam bakımından değiştiği göze
çarpıyor. Bulgarca leblebija ve Sırpça leblèbija
biçimleri Türkçeden geçmiştir. Rumca biçimi de Türkçeden alınmıştır. EREN
leblebi : kavut, nohut, kavrulmuş olan arpa ve buğday ve
bakla. — Geröstete Gerste, Weizen und Erbsen. ÇAOS
leğen ~ Fa. lagan لگن yayvan
tas, leğen, içki
tası = Ar. laḳan لقن = Eyun.
lekáni λεκάνι ~ Akad. lakannu içki tası. Lat. lanx, lanc- (kefe, tas) ve Eyun. lekáni (tas) biçimleri muhtemelen Sami dillerinden
alınmıştır. NETS
lahannu a bottle, dug la.ha.an . when taking the water in the l. and offering it
for ( washing) the hands of the god. su çekerken.tanrı ve (yıkama) için sunan
eller. TASD
leğen Far. legen. 1.
Genellikle, içinde bir şey yıkamak için kullanılan metal veya plastikten yayvan
kap. . anat. Gövdenin arka veya alt ucunda bulunan, bir yandan
omurganın bel bölümüyle, öte yandan bacaklarla eklemlenen kemik çatı, havsala. Türkçe Sözlük
laḫannu. bottle. AKDI
leğen genellikle, içinde bir şey yıkamak
için kullanılan metal ve diğer maddelerden yapılmış yayvan kap < Fa. legen / lagan < Ar. laqan
< Eyun. lekáne < Hit. lahanni < Akad. lahannu(m) seramikten,
taştan veya metalten yapılmış şişe biçimli kap, matara? Akad. lahiānum
bir çeşit kap < Süm. DUG.LA.HA.AN
ŞİMŞEK. 2007
leğen ‘içinde
bir şey yıkamak için kullanılan yayvan kap’ – Tkm. legen, Nog. eleken,
KKlp. legen, Krg. ilegen, legen. < Far. lagan
‘a bronze or cupper pan in which the hands are washed’. Symeonidis leğen’i
yanlışlıkla lenger biçimiyle birleştirmiştir. EREN
levha levh, ~ Ar. lawḥ / lawḥa ͭ لوح/لوحة #lwḥ tabela, tabla,
tablo = Aram. lawḥā לוחא 1. tabla, masa, 2. özellikle
Musa'nın on emrinin yazılı olduğu levha = İbr. lawχ לוח. NETS
levha < Ar. lewha(t) tabela, tabla,
tablo < # lwh göze görünme, aşikar olma < Akad. lē’um, lēyu,
lû tahta, masa, oyun tahtası, vb.
< Süm. ĞİŞ.LE.U5(UM)
> Akad. > İbr. luach, Ugar. lhh, Aze. lövhe,
Fa.
louhh ← layiha. ŞİMŞEK. 2007
levha Ar. lev§a. 1. Bir yere
asılmak için yazılmış yazı, safiha: . 2. Tablo, resim 3. Tabela.
Türkçe Sözlük
leylek Ar. laḳlaḳ/laklak لقلق/لكلك = Ar. laḳlaḳa لقلق #lḳlḳ 'lak lak'
etti = Akad. laḳlaḳḳu leylek → lak2.
NETS
leylek. Rag(-rag). laqlaqqum. Leylek
leylek, -ği Far. legleg. Leyleksilerden, kışın
tropikal Afrika'da yaşayan, siyah telekli, uzun gagalı, uzun bacaklı, büyük,
beyaz, göçmen kuş (Ciconia ciconia). Türkçe
Sözlük
laqlaqqu RAG.RAG.MUŠEN, A.RAG.MUŠEN a
stork Variants : laqalaqa, raqraqqu. AKDI
leylek < Ar. laqlaq < # lqlq Akad. laqlaqqu, laqalaqa,
raqraqau,
leylek < Süm. RAG.RAG. mušen,
A.RAG. mušen. Laqlaqqu yansımalı seslerden oluşan bir kelime olmasının yanı
sıra, laq- hecesinde de bir yineleme (tekrarlama, ikileme) sözkonusudur.
Sümerce raq- hecesinden gelmektedir.
ŞİMŞEK. 2007
leyli
< Ar. leyli gececi, yatılı < leyl gece < # lyl < Akad. lilum, lila, lilatu akşam, gece > İbr. laila,
Sür. lelaya, Ugar ll, Fen. ll, Fa. leyl. Şimşek
libas < Ar. libās
giysi < Akad. labāşu giymek,
giyinmek. Şimşek
lisan /eme / (Süm.)
dil, lisan, konuşma (lišanum).
eme-šub6: yalamak, yalayıp
yutmak. SNAX
emek
(Süm.) dil. Türk dili EMEK (EMUK) dil; EMEK
yem. EMEK (EMUK) dil. “E” yemek, EMEK yemek aleti EMU emmek EMUK emmek aleti. Olcas
lisan ~ Ar. lisān لسان #lsn dil
(organ ve konuşulan şey) Karş. Akad. lişānu , İbr. laşon, Aram. leşānā . NETS
lişanu tangu statement, report, wording. TASD.
til : dil, lisan; tel, iplik. — Zunge, Sprache;
Faden, Strich. | tilci : haberci, casus. — Berichterstatter, Spion. ÇAOS
lisan. Dil.eme. lisanum. Konuşma, söylev, demeç
lisan Ar. lis¥n.
(lisa:nı) Dil. Türkçe Sözlük
lisan < Ar. lisān dil (konuşulan şey, organ) < #lsn
< Akad. lišānu(m) dil, lisan > Ugar. lšn /lašānu, İbr. lāšōn. ŞİMŞEK
Lübnan Lab’an
İsim Eski Asur’da ma-at
La-ab-a-anki, M.Ö. II
Suriye metinlerinde KUR La-ba-a-an ve
Eski Babil’de ma-at La-ab-a-anki şeklinde geçmektedir. Ayrıca M.Ö. II bin
Suriye metinlerinde URULa-ba-na
ve Orta Asur-Orta Babil metinlerinde KUR Lab-na-a-ni fonetik yazılışı ile geçen
Labnani yer adı ile de
karşılaştırılabilir.Bu yer adı ile bir tutulmaktadır.
Eski
Asurca Metinlerde Geçen Coğrafya Adları. Kuzuoğlu.2007
lugat ~ Ar. luġa ͭ لغة #lġw lakırdı, söz, sözcük, dil (language) (= Aram. luwˁā לועא çene, boğaz, ses üretme aygıtı= Akad. luχχu boğaz, gırtlak )
● Arapça sözcük esasen dilin,
anlamdan bağımsız olan salt fonetik yönünü ifade eder. Dolayısıyla laġā fiili
“boş lakırdı etme, anlamsız ve geçersiz olma” yönüne evrilmiştir. ● Türkçe
ikinci anlamı kitabu-l luġat (sözcükler kitabı)
deyiminden türemiştir. Karş. kitābu-l luġati-t Türk (“Türk
Dilleri Kitabı”).NETS
lugat/ lügat
< Ar. luga(t) boğaz, dil, lehçe < lgw < Akad. lu’um boğaz, yemek borusu,
leku yalamak, İtal. leccare
tüketmek, yemek. Yun. logos söz. Şimşek
lügat, -ti Ar.
lu¦at. 1. Kelime, söz, sözcük. 2. Sözlük. Türkçe Sözlük
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder