7 Şubat 2015 Cumartesi

Etimoloji L harfi ile... I

la- < Ar. değil < Akad. la değil, hayır (olumsuzluk eki), İbr. lo, Sür. la, Aram. la, Ugar. l, Fa. la. Şimşek

laden cistacaea familyasından cistus cinsi bitki türlerine verilen ad. Bazı türlerinin dal ve yapraklarının kaynatılmasıyla kokulu bir reçine elde edilir < Akad. ladinnu, ladnu, ladunu, İng. ladanum, labdanum. Şimşek

lağım. la-ga. Lagum. Cüruf, dışkı, bok,
laga wr. la-ga; lag-ga "slagt" Akad. lagû. TPSD
lağım    Ar. la¦ım. (l ince okunur) 1. Bir yerleşim merkezinde pis suların akıp gitmesi için yer altında açılmış kanal, geriz. 2. tar. Düşmanın kale duvarlarını yıkmak veya düşman ordugâhına zarar vermek amacıyla, düşman siperlerine doğru yer altından açılan dar yol. Türkçe Sözlük 
lağım ~ Ar. laġam/laġm لغم tünel ~ Eyun. laχōma λαχώμα kazı, hendek, tünel < Eyun. laχaínō λαχαίνω kazmak +ma→ lahana  ● Fa. naġm (istihkâm tüneli) biçimi muhtemelen Türkçeden alıntıdır. NETS

lam cim § Ar. lām لام Arap alfabesinde L harfi (~ Aram. lamed למד baston, değnek, Arami/İbrani alfabesinde L harfi = Fen. lmd) + Ar. cīm جيم Arap alfabesinde C harfi → cim1
● Eyun. lambda (Λ) harfi Fenike veya bir başka Kuzeybatı Sami alfabesinden alınmıştır. NETS
lâm    Ar. l¥m (lâm) Arap alfabesinin yirmi üçüncü harfinin adı. Türkçe Sözlük 
Bkz; alfa, alfabe, beta, cim, delta,elif,  epsilon, gama,  omega, sigma, pi,

lavuk < Kürt lawik oğlan çocuğu < law oğul, oğlan < Akad. la’um küçük erkek çocuğu, bebek. Bu kelime Akadcadan eski İran dillerine ya Aramice ya da Süryaniceye, oradan da Kürtçeye geçmiş olmalıdır. Şimşek
lavuk Kürd. lawik [küç.] oğlan çocuğu Kürd. law oğlan, oğul. NETS

leblebi < Ar. lablāb لبلاب #lblb fasulyegillerden tohumu yenen bir bitki, mor bezelye, dolichos lablab < Ar. lubb لبّ#lbb 1. kalp, yürek, 2. çekirdek, tane, kabuğun içindeki şey, ağaç gövdesinin en iç halkası 
= Aram. lebbāלבא kalp = İbr. lēb לב = Akad.      libbu )
 Aynıkökten Ar. lūbiya < Aram. lūbiyā (fasulye, fasulyegillerden çeşitli bitkilerin adı) Türkçe yerel ağızlarda “fasulye” anlamında kullanılır. NETS
leblebi    Far. lebleb³ . Dış kabuğu çıkarıldıktan sonra fırında kavrulup çerez olarak yenen nohut. Türkçe Sözlük 
leblebi ‘kabuğu çıkarıldıktan sonra fırında kavrulup eğlencelik olarak yenen nohut’. Farsçadan alındığı açıktır. (Far. lablabû ‘beet boiled and eaten with whey and garlic’). Türkçe leblebinin anlam bakımından değiştiği göze çarpıyor.  Bulgarca leblebija ve Sırpça leblèbija biçimleri Türkçeden geçmiştir. Rumca biçimi de Türkçeden alınmıştır. EREN
leblebi : kavut,  nohut, kavrulmuş olan arpa ve buğday ve bakla. — Geröstete Gerste, Weizen und Erbsen. ÇAOS

leğen ~ Fa.  lagan لگن yayvan tas, leğen, içki tası = Ar.  laḳan لقن = Eyun.  lekáni λεκάνι  ~ Akad. lakannu içki tası. Lat.  lanx, lanc- (kefe, tas) ve Eyun. lekáni (tas) biçimleri muhtemelen Sami dillerinden alınmıştır. NETS
lahannu a bottle, dug la.ha.an . when  taking the water in the l. and offering it for ( washing) the hands of the god. su çekerken.tanrı ve (yıkama) için sunan eller.  TASD
leğen    Far. legen. 1. Genellikle, içinde bir şey yıkamak için kullanılan metal veya plastikten yayvan kap. . anat. Gövdenin arka veya alt ucunda bulunan, bir yandan omurganın bel bölümüyle, öte yandan bacaklarla eklemlenen kemik çatı, havsala. Türkçe Sözlük 
laḫannu. bottle. AKDI
leğen genellikle, içinde bir şey yıkamak için kullanılan metal ve diğer maddelerden yapılmış yayvan kap < Fa. legen / lagan < Ar. laqan < Eyun. lekáne < Hit. lahanni < Akad. lahannu(m) seramikten, taştan veya metalten yapılmış şişe biçimli kap, matara? Akad. lahiānum bir çeşit kap < Süm. DUG.LA.HA.AN ŞİMŞEK. 2007
leğen ‘içinde bir şey yıkamak için kullanılan yayvan kap’ – Tkm. legen, Nog. eleken, KKlp. legen, Krg. ilegen, legen. < Far. lagan ‘a bronze or cupper pan in which the hands are washed’. Symeonidis leğen’i yanlışlıkla lenger biçimiyle birleştirmiştir. EREN

levha  levh, ~ Ar.  lawḥ / lawḥa  ͭ لوح/لوحة  #lwḥ tabela, tabla, tablo = Aram. lawḥā לוחא 1. tabla, masa, 2. özellikle Musa'nın on emrinin yazılı olduğu levha = İbr. lawχ לוח. NETS
levha < Ar. lewha(t) tabela, tabla, tablo < # lwh göze görünme, aşikar olma < Akad. lē’um, lēyu, tahta, masa, oyun tahtası, vb. < Süm. ĞİŞ.LE.U5(UM) > Akad. > İbr. luach, Ugar. lhh, Aze. lövhe, Fa. louhh ← layiha. ŞİMŞEK. 2007
levha    Ar. lev§a. 1. Bir yere asılmak için yazılmış yazı, safiha: . 2. Tablo, resim 3. Tabela.
Türkçe Sözlük 

leylek  Ar. laḳlaḳ/laklak لقلق/لكلك = Ar.     laḳlaḳa لقلق #lḳlḳ 'lak lak' etti = Akad. laḳlaḳḳu leylek → lak2.   NETS
leylek. Rag(-rag). laqlaqqum. Leylek
leylek, -ği    Far. legleg.  Leyleksilerden, kışın tropikal Afrika'da yaşayan, siyah telekli, uzun gagalı, uzun bacaklı, büyük, beyaz, göçmen kuş (Ciconia ciconia). Türkçe Sözlük
laqlaqqu  RAG.RAG.MUŠEN,  A.RAG.MUŠEN a stork  Variants : laqalaqaraqraqqu. AKDI
leylek < Ar. laqlaq < # lqlq Akad. laqlaqqu, laqalaqa, raqraqau, leylek < Süm. RAG.RAG. mušen, A.RAG. mušen. Laqlaqqu yansımalı seslerden oluşan bir kelime olmasının yanı sıra, laq- hecesinde de bir yineleme (tekrarlama, ikileme) sözkonusudur. Sümerce raq- hecesinden gelmektedir. ŞİMŞEK. 2007

leyli < Ar. leyli gececi, yatılı < leyl gece < # lyl < Akad. lilum, lila, lilatu akşam, gece > İbr. laila, Sür. lelaya, Ugar ll, Fen. ll, Fa. leyl. Şimşek

libas < Ar. libās giysi < Akad. labāşu giymek, giyinmek. Şimşek

lisan /eme  / (Süm.) dil, lisan, konuşma (lišanum).
eme-šub6: yalamak, yalayıp yutmak. SNAX
emek (Süm.) dil. Türk dili EMEK (EMUK) dil; EMEK yem. EMEK (EMUK) dil. “E” yemek, EMEK yemek aleti EMU emmek EMUK emmek aleti. Olcas
lisan ~ Ar. lisān لسان #lsn dil (organ ve konuşulan şey)  Karş.  Akad. lişānu , İbr. laşon, Aram. leşānā . NETS
lişanu tangu statement, report, wording. TASD.
til : dil, lisan; tel, iplik. — Zunge, Sprache; Faden, Strich. | tilci : haberci, casus. — Berichterstatter, Spion. ÇAOS
lisan. Dil.eme. lisanum. Konuşma, söylev, demeç
lisan    Ar. lis¥n. (lisa:nı) Dil. Türkçe Sözlük 
lisan < Ar. lisān dil (konuşulan şey, organ) < #lsn < Akad.  lišānu(m) dil, lisan > Ugar. lšn /lašānu, İbr. lāšōn. ŞİMŞEK

Lübnan Lab’an İsim Eski Asur’da ma-at La-ab-a-anki, M.Ö. II Suriye metinlerinde KUR  La-ba-a-an ve Eski Babil’de ma-at La-ab-a-anki şeklinde geçmektedir. Ayrıca M.Ö. II bin Suriye metinlerinde URULa-ba-na ve Orta Asur-Orta Babil metinlerinde KUR Lab-na-a-ni fonetik yazılışı ile geçen Labnani yer adı ile de karşılaştırılabilir.Bu yer adı ile bir tutulmaktadır.
Eski Asurca Metinlerde Geçen Coğrafya Adları. Kuzuoğlu.2007

lugat ~ Ar. luġa ͭ لغة #lġw lakırdı, söz, sözcük, dil (language) (= Aram. luwˁā לועא çene, boğaz, ses üretme aygıtı= Akad. luχχu boğaz, gırtlak )
● Arapça sözcük esasen dilin, anlamdan bağımsız olan salt fonetik yönünü ifade eder. Dolayısıyla laġā fiili “boş lakırdı etme, anlamsız ve geçersiz olma” yönüne evrilmiştir. ● Türkçe ikinci anlamı kitabu-l luġat (sözcükler kitabı) deyiminden türemiştir. Karş. kitābu-l luġati-t Türk (“Türk Dilleri Kitabı”).NETS
lugat/ lügat < Ar. luga(t) boğaz, dil, lehçe < lgw < Akad. lu’um boğaz, yemek borusu, leku yalamak, İtal. leccare tüketmek, yemek. Yun. logos söz. Şimşek


lügat, -ti    Ar. lu¦at.  1. Kelime, söz, sözcük. 2. Sözlük.   Türkçe Sözlük

Hiç yorum yok: