kabala tevrat’ın mistik yorumlarına ilişkin
Musevi gelenekleri < İng. cabbala
Musevi tasavvufu < qabbala
alınmış olan şeyler, gelenek < qıbbēl alma kabul etme (Ar. qabūl benimseme < # qbl
1. Ön tarafa dönme, yaklaşma, karşılaşma, 2. Birinin önderliğini kabul etme,
benimseme, katılma, içine alma, konukseverlik gösterme) < Akad. qubbulu kabul etmek, almak, onaylamak. ŞİMŞEK
kabala ~ İng. cabbala Tevrat'ın
mistik yorumlarına ilişkin Musevi gelenekleri ~ İbr. ḳabbālāh קבלה alınmış olan şeyler,
gelenek< İbr. ḳibbēl קבל alma, kabul etme → kabul .
NETS
kabir: (kubur) qabbirum. Cenaze ile
ilgili kişi.: a/a2-bi-gal2. Akkad. quburum: kabir, mezar,
hücre. Ki-şur2. SNAX
kabir, -bri Ar. ®abr . Mezar, sin. Türkçe Sözlük
kabir / kabr ~ Ar. ḳabr قبر #ḳbr gömme, çukur,
mezar < Ar. ḳabara قبر gömdü
● Karş. Akad.
ḳabru/ḳubūru (kabir). NETS
kabir/kabr- mezar < Ar. qabr mezar < # qbr
gömme < Akad. qabru(m) kabir, mezar > Akad. qebēru(m) , Asur. qabāru gömmek, defnetmek, gizlemek, ölüm nedeniyle kaybetmek. İbr. qavar,
Sür. qebar,
Uga. qbr
gömmek, defnetmek, Fen. qbr. ŞİMŞEK
kabul alma, benimseme < Ar. qabul benimseme < # qbl ön tarafa dönme, yaklaşma,
karşılaşma, birinin önderliğini kabul etme, benimseme, katılma, içine alma,
konukseverlik gösterme < Akad qubbulu
kabul etmek, almak, onaylamak. Şimşek
kabul Ar. ḳabūl قبول #ḳbl alma, benimseme < Ar. ḳabila قبل 1. yüz yüze geldi, yüzünü döndü, yüzleşti, 2. aldı, benimsedi. NETS
kaburga gab, gaba (Süm.);
gaba
"Brust" irtu.
(s. sila4-gaba) .
"t'avoir fait reculer(?)") .
uš12 gaba-ba gar-a . ("déposant le fiel sur sa (la
Terre) poitrine") .
("breast") . GABA (Sümerogramm "Brust"?) . SUZE
gaba:
breast; chest; side (of a field or mountain) (ga, 'milk', + ba, 'to
give') . SULE
gaba (821x: ED IIIb, Old Akkadian, Lagash
II, Ur III, Early Old Babylonian, Old Babylonian, Middle Babylonian, 1st
millennium, unknown) wr. gaba "breast, chest; frontier" Akad. irtu. SSED
gaba "Brust" irtu
gaba
: göğüs, meme, sine,
bağır. Akad. irtum. SNAX
kaburga Moğ. (kabu'rga) anat. Eğe
kemiklerinin oluşturduğu kafes: BTSÖ
kaburğa : göğüs yan kemiklerinin heyet-i
mecmuasi, altı kemük. — Rippe, sämmtliche Brustknochen, sechs Rippenknochen. ÇAOS
gaba wr. gaba "breast,
chest; frontier" Akad. irtu . TPSD
qaba : iyrik. irik. gobud. kötük. qatutka. bədəxlaq. opuzka. obuz. şişik.
çətin. qatı. qapurqa: qaburqa. əyəkü. əyəği.
hər heyvanın əyəğisi. əyə qəmiği. yan.çadırın yanı. DLDS
kaburga [Kıp.] kabırğa/kaburğa göğüs kafesini oluşturan kemikler Moğ. ḳabirga(n) yan, yamaç,
döş < Moğ. ḳabirga- yanaşmak,
yaklaşmak < Moğ. ḳabi yan→ kavra-.
Eski Asya Türkçesinde kaydedilmemiş olan sözcük Moğolcadan alınmış veya Moğolca
ile ortak bir kökten türemiş olabilir. NETS
kaburga
‘Eğe kemiklerinin
oluşturduğu kafes’. Moğ.; kabirga, kabisun, xabirxa, kabirga, kabırga
kaburga (Çağ., Kmk.)
kabırğa (Blk., Krç., Bşk., Kzk., Kırg.,
TatK.)
gabırğa (Az.)
gapırğa (Trkm.)
kaburğa (Özb.)
kovurga (Uyg.)
h,abırga (Hak.)
h,abarga, h,abırga (Yak.). TUGÜ
kaburga
‘eğe kemiği’ Tkm. gapırga.- Bşk. kabırga.- KKlp. kabırtka,
kawırtka. Kara Kalpakça kabırtka
biçiminin –t-‘si sonradan türemiştir. Kzk. kabırga.-
Krg. kabırga. Özb. kovurga. Alt.,
Tel., Şor., Sag. kabırga < Moğ. qabirga ‘les cotes supérieures, de devant’. Moğolcada
qabirğa yanında qabisun biçimi de
kullanılır. Türkçe kaburga’nın kabur-ga diye açıklanması yanlıştır. Özbekçeden
Tacikçeye qaburya olarak geçmiştir.
Türkçede kaburgaya eğe (< eye < eyegü=
adı da verilir. EREN
kaburga Moğ. a.
(kabu'rga) 1. anat. Eğe kemiklerinin oluşturduğu kafes. 2. Eğe
(I). 3. den. Gemilerde dış kaplamanın dayandığı iskelet. Türkçe Sözlük
irtu [GABA :] chest, breast
ina irti toward, against ; ina irtīšunu toward them ; ina irti PN to (meet) PN ; innir(i)tē šarri māt Aššur against the king of Assyria ana irti to(ward) ; ana irtīya to(ward), against me ; innirti : against , towards ; kabra irti : burly , stalwart , stocky , sturdy ; malê irti : success , courage , heroic spirit , bravery , valiance , gallantry ; ša-irti (1) : an infant at the breast , a nurseling / nursling , a suckling ; ša-irti (2) : a pectoral , a breast-plate ;
ina irti toward, against ; ina irtīšunu toward them ; ina irti PN to (meet) PN ; innir(i)tē šarri māt Aššur against the king of Assyria ana irti to(ward) ; ana irtīya to(ward), against me ; innirti : against , towards ; kabra irti : burly , stalwart , stocky , sturdy ; malê irti : success , courage , heroic spirit , bravery , valiance , gallantry ; ša-irti (1) : an infant at the breast , a nurseling / nursling , a suckling ; ša-irti (2) : a pectoral , a breast-plate ;
Comparison with other
Semitic languages :
Proto-Semitic
: *ʾirat
Ugaritic : ỉrt
«lung
AKDI
kadem / kadim
< Ar. qadem ön, öncelik, adım < # qdm önden gitme, önce olma, öne geçme,
daha eski olma, adım atma < Akad. qadmu
geçmiş, eski zaman > Fen qadm. Şimşek
kadem Ar. ḳadam قدم #ḳdm 1. adım, ayak, 2. ön, öncelik. NETS
kadim Ar. ḳadīm قديم #ḳdm eski. NETS
kadmiyum ~ Ylat. cadmium bir
element ☼ 1817 Friedrich Strohmeyer,
Alm. kimyacı. ~ EYun kadmeîa καδμεῖα Thebai kenti
yakınında çıkan bir kurşun minerali,
kalamin < öz Kadmos Thebai kentinin kurucusu olan
efsanevi Fenikeli. NETS
kak[-mak
gag
(Süm.) geçirmek. Türk
Dili KAK (GAK) kakmak (umum Türk)
tag (Süm.) takmak. Türk dili TAK (TAG, TAH) kakmak,
saplamak, birleştirmek. Olcas
kak-mak ETü kakı-. NETS
tag wr. tag "to touch, take
hold of; to bind; to attack" Akad. lapātu; rakāsu. TPSD
gag (Süm.) kazık, takoz, kama, mandal, ok
başı, kanca, çivi, çubuk. SNAX. tag (Süm.)
vurmak mahašum. SNAX
(ĝiš)kak
"Pflock", "Nagel", metallener. Nagel. SUZE
kakule ~ Ar. ḳāḳulla ͭ قاقلّة sıcak ülkelerde yetişen bir
baharat, elettaria cardamomum ~ Aram. ḳāḳūlā קקולא ~ Akad.
ḳāḳullu.
NETS
kakule Ar. ®¥®ulle a. bit.
b. 1. Zencefilgillerden, sıcak
iklimlerde yetişen güzel kokulu bir bitki (Elettaria cardamomum). 2.
Bu bitkinin bahar olarak kullanılan tohumu. Türkçe Sözlük
kuimmu ; cardamom. AKDI
kakule sıcak ülkelerde yetişen bir baharat, Elettaria cardamomum < Ar. qaqulla kakule, Aram. qaqulla < Akad. qāqullu kakule. Şimşek
kalag/ kalın (Süm.); kalın.
kal-ga
kalag wr. kal-ga; kalag; kal-la "(to
be) strong, powerful, mighty; to reinforce; to provide for" Akad. dannu; kubbû. SSED
kalag / kala(-ga) : kuvvetli, güçlü
(olmak), güçlendirmek, tamir, onarım, bağlamak. Akad. dannum kubbum. SNAX
kala.g "mächtig,
"to be/make strong, to strengthen", stark
kalın; [ETü] kalın yoğun, birikmiş, kalabalık.
< ETü kal- birikmek +In → kal- NETS
kalın : yoğan (yoğun) : azim, cesim —
Gross, dick. ÇAOS
kalag : kalıng. Kalın, kalabalık, çok,
sürü, kesif, sayısız, sık, pek kalabalık, koyu. To be strong, to be vigorous,
to have power, machtig, stark. STDT
gali :
kalın, Türk Adl.Etim.Söz.Hadi
dannu [KALAG : ]
1) strong, powerful ,
socially elevated / of high degree ; 2) stable ; see
opposite anšu ;
Cf. danānu. AKDI
kalın
(I) sf. 1.
Cisimlerde uzunluk ve genişlik dışında üçüncü boyutu çok olan
(cisim), ince karşıtı . 2. Enli ve gür (kaş). 3. Yoğun, akıcılığı az
olan: Kalın bir sis tabakası. 4. Etli, dolgun 5. Pes (ses). Türkçe Sözlük
kalbur /
kırba; gırbal, galbır, elek < Ar. ğırbāl/ ğırbÎl / elek
<(Nişanyan’a göre Lat. corbula
seyrek örülmüş küçük sepet < Lat. corbis),
Lat. cribrum < Ar. ğırbal < Akad. arballu(m) kalbur
< Aram. ‘arbela > ? > Lat. cribellum > İtal. crivello, İsp. garbillo kalbur, elek ← gırbal
. Akadca gigurbalu bir çeşit seper
< Süm. ŞİMŞEK. 2007
Akad.
gigirdu bir sepet < Süm. GİGURDA bir sepet, Akad. gigirrum
bir çeşit sepet < Süm . GİGUR sandık,
sepet, varil benzeri kap, bir hacim ölçüsü birimi. Gırbal kelimesi bir grup
akadca kelimeden birinden veya köken olarak da Sümerceden gelmektedir. ŞİMŞEK. 2007
kalbur, girbal, ilik — Sieb. | ilikci : elek yapan,
kalburcı. — Siebmacher. ÇAOS
kalbur Ar. ¦irb¥l. (<
Ar. gırbâl) kalbur. Tahıl ve başka
iri taneli maddeleri elemek için kullanılan büyük delikli veya seyrek telli
elek. Türkçe Sözlük
kalbur Fr. Crible BSTS
/ Tıp Terimleri Kılavuzu
kalbur/ ğalbır 1391 ğırbal .
1680 ğırbil/ğılbar/ḳalbır ~ Ar. ġirbāl/ġirbīl غربال/غربيل #ġrbl elek ~ Lat. crībrum a< Lat.
cernere, crē- seçmek, elemek → kriter
● Arapça sözcükte
/r/ dissimilasyonu, Türkçede ise metatez görülür.
kırba ~ Ar. ḳirba ͭ/ḳirrāba ͭ قربة #ḳrb su tulumu. NETS
kale ~ Ar. ḳalˁa ͭ قلعة #ḳlˁ hisar, kale,
müstahkem yer = OFa. *kalak ~ Akad. kalakku. NETS
kale Ar. ®al¤a
1. tar. Düşmanın gelmesi beklenilen yollar üzerinde, askerî önem
taşıyan şehirlerde, geçit ve dar boğazlarda güvenliği sağlamak için yapılan
kalın duvarlı, burçlu, mazgallı yapı, kermen. 2. Satranç tahtasının dört köşesine
dikilen, tahtanın bir tarafından diğer tarafına kadar düz olarak boş hanelerde
gidebilen kale biçiminde taş. 3. mec. Genellikle bir düşüncenin
savunulduğu, sürdürüldüğü yer. 4. sp. Takımla oynanan bazı top
oyunlarında topun sokulmasına çalışılan yer. Türkçe Sözlük
kale : kurğan : hisar — Festung. ÇAOS
kalakku [KI.LÁ : ,TÚL.(LÁ)
:] (n. m., pl. fem., ) excavation, trench ; pit (canal-bed,
field...) and its spoil ; underground store, silo (for grain, straw...). AKDI
kale Ar.
®al¤a 1. tar. Düşmanın gelmesi beklenilen yollar üzerinde,
askerî önem taşıyan şehirlerde, geçit ve dar boğazlarda güvenliği sağlamak için
yapılan kalın duvarlı, burçlu, mazgallı yapı, kermen: 2. Satranç
tahtasının dört köşesine dikilen, tahtanın bir tarafından diğer tarafına kadar
düz olarak boş hanelerde gidebilen kale biçiminde taş.
3. mec. Genellikle bir düşüncenin savunulduğu, sürdürüldüğü yer.
4. sp. Takımla oynanan bazı top oyunlarında topun sokulmasına
çalışılan yer. Türkçe Sözlük
kale Alm. Festung, Fort
(Mimarlık)
Halk ile askerin düşman saldırısına karşı sığındıkları, kalın ve yüksek
duvarlarla çevrili yapı. kale bedeni, hisar, kale korkuluğu, mazgal, içkale,
mazgal siperi. Türkçe Sözlük
kale İng. citadel .
Eski çağlarda, insanların ve askerlerin, içine kapanıp yağıya karşı direnmeleri
için kurulan yüksek ve kalın duvarlı, kuleli, burçlu ve mazgallı büyük yapı.
Türkçe Sözlük
kalp1 ~ Ar. ḳalb1 قلب #ḳlb yürek = Akad.
ḳablu. NETS
kalp yürek < Ar. qalb yürek, kalp < Akad. qablu
orta, qablum, qablium merkez, Akad. gerbu,
qarbum merkez, iç, içeri, iç kısım,
iç organlar, bağırsaklar. Şimşek
kalp, -bi Ar.
®alb
(I) a. 1. anat. Göğüs
boşluğunda, iki akciğer arasında, vücudun her yanından gelen kanı akciğerlere
ve oradan gelen temiz kanı da vücuda dağıtan organ, yürek. 2. Kalp
hastalığı: Kalpten öldü. 3. mec. Sevgi, gönül.
4. mec. Bir ülkenin, bir kuruluşun işleyiş, yönetim ve varlığını
sürdürme bakımından en önde gelen yeri. 5. mec. Duygu, his. Türkçe Sözlük
kalb : bal : asel, engübin, şehd, cenah, yürek,—
Wachs, Honig; Flügel; Herz. ÇAOS
kanal ~ Fr. canal su yolu, ark, su ulaşımı için yapay nehir / Ven. canál su yolu, ark, kanal ~ Lat.
canalis su yolu, ark < Lat. canna su yolu,
su borusu +alis ~ Eyun. kánna κάννα su
borusu ~ Akad. qanū
● Nihai kökeni bir Sami dilidir. Karş. İbr. ḳānah, Ar. ḳanā ͭ ("su
kanalı, ark, boru"). NETS
kanal Fr. canal
a. 1.
Bazı bölgeleri sulamak, kurutmak amacıyla veya gemilerin işlemesine elverişli,
insan eliyle açılmış su yolu: Süveyş Kanalı. Panama Kanalı. 2.
Telefon, telgraf, televizyon vb. araçlarla iletişimi sağlayan yol, hat. 3.
Tahtanın liflerine dik yönde açılan kırlangıç kuyruğu biçimli girinti.
4. anat. İçinden damar, sinir veya bir sıvı geçen yol.
5. coğ. İki kıyı arasındaki dar ve derin deniz: Mozambik Kanalı.
Türkçe Sözlük
kanal : tireci : lağm, su yolu. —
Wasserweg. ÇAOS
kanal İng. channel
Dağıtımı yapılan bir
mal ya da değerin izlediği olağan yol ya da yön. BSTS
qanu: tube, pipe.TASD
qanû gi "Rohr" . SUZE
kanal 1. ‘içinden su akıtmak için toprağı
kazarak yapılmış açık oluk, ark’. 2. ‘gemilerin işlemesine elverişli, insan
eliyle açılmış su yolu’ < İtal. canál ‘channel’. Kanalet: ‘sulama kanalı,
küçük kanal’ < Fr. canalette. EREN
kanasta ~ İsp. cañasta 1. hasır sepet,
2. bir iskambiloyunu ~ Eyun. kánastron κάναστρον hasır sepet < Eyun. kánna κάνναkamış,
kargı ~ Aram. ḳanyā קניא = Akad. ḳanū = İbr.
ḳāne קנ )
● Eyun. kanōn (çıta, cetvel) ve Lat.
cancellus (parmaklık)
muhtemelen aynı Sami kökünden alınmıştır. NETS
kanasta İsp.
canasta a. Bir tür kâğıt oyunu.
Türkçe Sözlük
kanasta
< İsp. canasta hasır sepet, bir iskambil oyunu
< EYun. kanistron kasır sepet <
kana hasır < EYun. kanna kamış, saz Aram. qanyā < Akad. qanū < Süm. gi kamış,
bambu benzeri şey > İbr. qānu
kamış, hasır, EYun. kānnabis, Lat. canna, canistrum, İtal. canestro
sepet, İtal. canna kamış. Şimşek
kapkacak kabkagag (Süm.);
kabkagag
: mayiler koymaya
mahsus bir kap.. Vessel. Kap kacak. STDT
kabkagag Sümerian ‘mayiler koymağa mahsus bir
kap’ (EDSz.71). kagag ‘mayileri
koymağa mahsus bir kap’ (EDSz.67); ka ‘a vessel’ (EHG.94), kab id. (EHG,947) vs Turkish kapkaçak ‘kap kaçak’ (PdD.3925) Mf.
Cn. 3a, 11); kapkaç ‘kap kaçak’
(TTS,IV,2148); kakaça ‘içine akarlar
konan kap; kapkaçak ’(DLT,III,211,238); ka ‘kap, zarf
(mayi icin)’ (DLT, 407); ‘kap, tabak’ (KBI, 2552),
kap,‘kap...,zarf...’(DLT,I,195); kaça
‘kap’ (DLT,III,238). see qabır, küp, kübür, qolqab, qabuk, qaplaq. HMHubey—Akkadian-Turkic-A
Version_1a
kabkul wr. ĝeškab2-kul; ĝeškab2-ku; kab2-ku;
kuškab2-kul; kab2-kulx(BAL); ĝeškab2-kulx(BAL);
ĝeškab2-ku5 "a container" Akad. kabkūru.
SSED
kabkuru a leather container.
TASD
kap, -bı 1.
İçi gaz, sıvı veya katı herhangi bir maddeyi alabilen oyuk nesne. 2. Kap kacak.
3. Türlü şeylerin taşınması veya saklanması için kullanılan torba, kılıf,
çanta, sepet, sandık vb. 4. Kapak, cilt. Türkçe Sözlük
kap [ETü] kap1bir tahıl
ölçeği ~ Saka kaba bir tahıl ölçeği,
çanak (= Sogd. kapç/kapçē/kapçīk~ İr
● Geç
Babil kaynaklarında ve Tevratta görülen Aram./İbr. ḳab (bir tahıl ölçeği) MÖ 6. yy
dolayında Eski Farsçadan Ortadoğu kültürlerinegeçmiştir. Ar. ḳabb > oyun. kábos (4 litreye eşdeğer tahıl
ölçüsü) Aramiceden aktarılmıştır. Eski Türkçe kap2(torba, çuval, zarf)
sözcüğünün ayrı kelime olduğu kabul edilmelidir. NETS
kapkacak : zarf, gilaf, perde. — Hülle,
Scheide, Vorhang. ÇAOS
kap kacağ (hlk.) ‘tencere, tava vb. Mutfak
eşyası’ TUGÜ
karat/ kırat
< Fr. carat kuyumculukta kullanılan tartı
birimi < Ar. qirat < Ar. xarrūp, Fa. xarnūb keçiboynuzu < Akad. harūbu,
harūpu harnup (ağacı) < Akad. qarnu, qannu boynuz, İng. carob keçiboynuzu,
carat kırat, karat, İtal. carati, carato, İsp. quilate,
EMıs. kr.ty boynuz, İbr. kãrãn, Ar. karnu (boynuz?).
Harnup bitkisinin
tohumları özellikle kuyumculukta ölçü birimi olarak kullanıldığı için, karat
kelimesi harnup adından gelmektedir. Avrupa dillerine Arapça vasıtasıyla
geçmiştir. Şimşek
karat Fr. carat elmas ve değerli taşlarda
tartı birimi ~ Ar. ḳirāt قرات NETS
kırat Ar. ḳirāt قرات 1. keçiboynuzu çekirdeği, 2. değerli taşlar ve madenlerde kullanılan
bir tartı birimi ~ EYun. kerátion κερ. NETS
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder