7 Şubat 2015 Cumartesi

Etimoloji K harfi ile ... I

kabala tevrat’ın mistik yorumlarına ilişkin Musevi gelenekleri < İng. cabbala Musevi tasavvufu < qabbala alınmış olan şeyler, gelenek < qıbbēl alma kabul etme (Ar. qabūl benimseme < # qbl 1. Ön tarafa dönme, yaklaşma, karşılaşma, 2. Birinin önderliğini kabul etme, benimseme, katılma, içine alma, konukseverlik gösterme) < Akad. qubbulu kabul etmek, almak, onaylamak. ŞİMŞEK
kabala ~ İng. cabbala Tevrat'ın mistik yorumlarına ilişkin Musevi gelenekleri ~ İbr. ḳabbālāh קבלה alınmış olan şeyler, gelenek< İbr. ḳibbēl קבל alma, kabul etme → kabul . NETS

kabir: (kubur) qabbirum. Cenaze ile ilgili kişi.: a/a2-bi-gal2. Akkad. quburum: kabir, mezar, hücre. Ki-şur2. SNAX
kabir, -bri    Ar. ®abr . Mezar, sin. Türkçe Sözlük 
kabir / kabr ~ Ar.  ḳabr قبر #ḳbr gömme, çukur, mezar < Ar.  ḳabara قبر gömdü
● Karş. Akad.  ḳabru/ḳubūru (kabir). NETS
kabir/kabr- mezar < Ar. qabr mezar < # qbr gömme < Akad. qabru(m) kabir, mezar > Akad. qebēru(m) , Asur. qabāru gömmek, defnetmek, gizlemek, ölüm nedeniyle kaybetmek. İbr. qavar, Sür. qebar, Uga. qbr gömmek, defnetmek, Fen.  qbr. ŞİMŞEK

kabul alma, benimseme < Ar. qabul benimseme < # qbl ön tarafa dönme, yaklaşma, karşılaşma, birinin önderliğini kabul etme, benimseme, katılma, içine alma, konukseverlik gösterme < Akad qubbulu kabul etmek, almak, onaylamak. Şimşek
kabul Ar. ḳabūl قبول  #ḳbl alma, benimseme Ar. ḳabila قبل 1. yüz yüze geldi, yüzünü döndü, yüzleşti, 2. aldı, benimsedi. NETS

kaburga gab, gaba (Süm.);
gaba  "Brust"  irtu.  (s. sila4-gaba) .  "t'avoir fait reculer(?)") .  uš12 gaba-ba gar-a . ("déposant le fiel sur sa (la Terre)  poitrine") . ("breast") .  GABA (Sümerogramm  "Brust"?) . SUZE
gaba:  breast; chest; side (of a field or mountain) (ga, 'milk', + ba, 'to give') . SULE
gaba (821x: ED IIIb, Old Akkadian, Lagash II, Ur III, Early Old Babylonian, Old Babylonian, Middle Babylonian, 1st millennium, unknown) wr. gaba "breast, chest; frontier" Akad. irtu. SSED
gaba "Brust" irtu
gaba : göğüs, meme, sine, bağır. Akad. irtum. SNAX
kaburga    Moğ.   (kabu'rga)  anat. Eğe kemiklerinin oluşturduğu kafes: BTSÖ
kaburğa : göğüs yan kemiklerinin heyet-i mecmuasi, altı kemük. — Rippe, sämmtliche Brustknochen, sechs Rippenknochen. ÇAOS
gaba  wr. gaba "breast, chest; frontier" Akad. irtu . TPSD
qaba : iyrik. irik. gobud. kötük. qatutka. bədəxlaq. opuzka. obuz. şişik. çətin. qatı.  qapurqa: qaburqa. əyəkü. əyəği. hər heyvanın əyəğisi. əyə qəmiği. yan.çadırın yanı. DLDS
kaburga [Kıp.]  kabırğa/kaburğa göğüs kafesini oluşturan kemikler Moğ. ḳabirga(n) yan, yamaç, döş < Moğ. ḳabirga- yanaşmak, yaklaşmak < Moğ. ḳabi yan→ kavra-. Eski Asya Türkçesinde kaydedilmemiş olan sözcük Moğolcadan alınmış veya Moğolca ile ortak bir kökten türemiş olabilir. NETS
kaburga ‘Eğe kemiklerinin oluşturduğu kafes’. Moğ.; kabirga, kabisun, xabirxa, kabirga, kabırga
                kaburga (Çağ., Kmk.)
    kabırğa (Blk., Krç., Bşk., Kzk., Kırg., TatK.)
                gabırğa (Az.)
                gapırğa (Trkm.)
                kaburğa (Özb.)
                kovurga (Uyg.)
                h,abırga (Hak.)
    h,abarga, h,abırga (Yak.). TUGÜ
kaburga ‘eğe kemiği’ Tkm. gapırga.- Bşk. kabırga.- KKlp. kabırtka, kawırtka. Kara Kalpakça kabırtka biçiminin –t-‘si sonradan türemiştir. Kzk. kabırga.- Krg. kabırga. Özb. kovurga. Alt., Tel., Şor., Sag. kabırga < Moğ. qabirga ‘les cotes supérieures, de devant’. Moğolcada qabirğa yanında qabisun biçimi de kullanılır. Türkçe kaburga’nın kabur-ga diye açıklanması yanlıştır. Özbekçeden Tacikçeye qaburya olarak geçmiştir. Türkçede kaburgaya eğe (< eye < eyegü= adı da verilir. EREN
kaburga    Moğ. a. (kabu'rga) 1. anat. Eğe kemiklerinin oluşturduğu kafes. 2. Eğe (I). 3. den. Gemilerde dış kaplamanın dayandığı iskelet.  Türkçe Sözlük 
irtu  [GABA :] chest, breast
ina irti toward, against ; ina irtīšunu toward them ; ina irti PN to (meet) PN ; innir(i)tē šarri māt Aššur against the king of Assyria ana irti to(ward) ; ana irtīya to(ward), against me ; innirti : against , towards ; kabra irti : burly , stalwart , stocky , sturdy ; malê irti : success , courage , heroic spirit , bravery , valiance , gallantry ; ša-irti (1) : an infant at the breast , a nurseling / nursling , a suckling ; ša-irti (2) : a pectoral , a breast-plate ;
See also : irtu, tulû, irtu nê ' u *, siriam
Comparison with other Semitic languages :
Proto-Semitic : *ʾirat
Ugaritic : ỉrt    «lung AKDI

kadem / kadim < Ar. qadem ön, öncelik, adım < # qdm önden gitme, önce olma, öne geçme, daha eski olma, adım atma < Akad. qadmu geçmiş, eski zaman > Fen qadm. Şimşek
kadem Ar. ḳadam قدم  #ḳdm 1. adım, ayak, 2. ön, öncelik. NETS
kadim Ar. ḳadīm قديم  #ḳdm eski. NETS

kadmiyum ~ Ylat. cadmium bir element  1817 Friedrich Strohmeyer, Alm. kimyacı. ~ EYun kadmeîa καδμεῖα Thebai kenti yakınında çıkan bir kurşun minerali, kalamin < öz Kadmos Thebai kentinin kurucusu olan efsanevi Fenikeli. NETS

kak[-mak gag (Süm.) geçirmek. Türk Dili KAK (GAK) kakmak (umum Türk)
tag (Süm.) takmak. Türk dili TAK (TAG, TAH) kakmak, saplamak, birleştirmek. Olcas
kak-mak ETü kakı-. NETS
tag wr. tag "to touch, take hold of; to bind; to attack" Akad. lapāturakāsu. TPSD
gag (Süm.) kazık, takoz, kama, mandal, ok başı, kanca, çivi, çubuk. SNAX. tag (Süm.) vurmak mahašum. SNAX
(ĝiš)kak "Pflock", "Nagel", metallener. Nagel. SUZE

kakule ~ Ar. ḳāḳulla ͭ قاقلّة sıcak ülkelerde yetişen bir baharat, elettaria cardamomum ~ Aram. ḳāḳūlā קקולא ~ Akad.   ḳāḳullu.  NETS
kakule    Ar. ®¥®ulle  a. bit. b. 1. Zencefilgillerden,  sıcak iklimlerde yetişen güzel kokulu bir bitki (Elettaria cardamomum). 2. Bu bitkinin bahar olarak kullanılan tohumu. Türkçe Sözlük 
kuimmu ; cardamom. AKDI
kakule sıcak ülkelerde yetişen bir baharat, Elettaria cardamomum < Ar. qaqulla kakule, Aram. qaqulla < Akad. qāqullu kakule. Şimşek

kalag/ kalın  (Süm.); kalın.  kal-ga
kalag wr. kal-ga; kalag; kal-la "(to be) strong, powerful, mighty; to reinforce; to provide for" Akad. dannu; kubbû. SSED
kalag / kala(-ga) : kuvvetli, güçlü (olmak), güçlendirmek, tamir, onarım, bağlamak. Akad. dannum kubbum. SNAX
kala.g "mächtig, "to be/make strong, to strengthen", stark
kalın; [ETü] kalın yoğun, birikmiş, kalabalık. < ETü kal- birikmek +In → kal- NETS
kalın : yoğan (yoğun) : azim, cesim — Gross, dick. ÇAOS
kalag : kalıng. Kalın, kalabalık, çok, sürü, kesif, sayısız, sık, pek kalabalık, koyu. To be strong, to be vigorous, to have power, machtig, stark. STDT
gali      : kalın, Türk Adl.Etim.Söz.Hadi
dannu  [KALAG : ]
1) strong, powerful , socially elevated / of high degree ; 2) stable ; see opposite anšu ;
Cf. danānu. AKDI
kalın    
(I) sf. 1. Cisimlerde uzunluk ve genişlik dışında üçüncü boyutu çok olan (cisim), ince karşıtı . 2. Enli ve gür (kaş). 3. Yoğun, akıcılığı az olan: Kalın bir sis tabakası. 4. Etli, dolgun 5. Pes (ses). Türkçe Sözlük 

kalbur / kırba; gırbal, galbır, elek < Ar. ğırbāl/ ğırbÎl / elek <(Nişanyan’a göre Lat. corbula seyrek örülmüş küçük sepet < Lat. corbis), Lat. cribrum < Ar. ğırbal < Akad. arballu(m) kalbur < Aram. ‘arbela > ? > Lat. cribellum > İtal. crivello, İsp. garbillo kalbur, elek ← gırbal . Akadca gigurbalu bir çeşit seper < Süm. ŞİMŞEK. 2007
Akad. gigirdu bir sepet < Süm. GİGURDA bir sepet, Akad. gigirrum bir çeşit sepet < Süm . GİGUR sandık, sepet, varil benzeri kap, bir hacim ölçüsü birimi. Gırbal kelimesi bir grup akadca kelimeden birinden veya köken olarak da Sümerceden gelmektedir. ŞİMŞEK. 2007
kalbur, girbal, ilik — Sieb. | ilikci : elek yapan, kalburcı. — Siebmacher. ÇAOS
kalbur    Ar. ¦irb¥l. (< Ar. gırbâl) kalbur. Tahıl ve başka iri taneli maddeleri elemek için kullanılan büyük delikli veya seyrek telli elek. Türkçe Sözlük 
kalbur   Fr. Crible  BSTS / Tıp Terimleri Kılavuzu 
kalbur/ ğalbır  1391 ğırbal . 1680 ğırbil/ğılbar/ḳalbır ~ Ar. ġirbāl/ġirbīl غربال/غربيل #ġrbl elek ~ Lat. crībrum a< Lat.  cernere, crē- seçmek, elemek → kriter
● Arapça sözcükte /r/ dissimilasyonu, Türkçede ise metatez görülür.
kırba  Ar.  ḳirba ͭ/ḳirrāba ͭ قربة #ḳrb su tulumu. NETS

kale ~ Ar. ḳalˁa ͭ قلعة #ḳlˁ hisar, kale, müstahkem yer  = OFa.  *kalak ~ Akad. kalakku NETS
kale    Ar. ®al¤a  1. tar. Düşmanın gelmesi beklenilen yollar üzerinde, askerî önem taşıyan şehirlerde, geçit ve dar boğazlarda güvenliği sağlamak için yapılan kalın duvarlı, burçlu, mazgallı yapı, kermen. 2. Satranç tahtasının dört köşesine dikilen, tahtanın bir tarafından diğer tarafına kadar düz olarak boş hanelerde gidebilen kale biçiminde taş. 3. mec. Genellikle bir düşüncenin savunulduğu, sürdürüldüğü yer. 4. sp. Takımla oynanan bazı top oyunlarında topun sokulmasına çalışılan yer.  Türkçe Sözlük 
kale : kurğan : hisar — Festung. ÇAOS
kalakku  [KI.LÁ : ,TÚL.(LÁ) :]  (n. m., pl. fem., ) excavation, trench ; pit (canal-bed, field...) and its spoil ; underground store, silo (for grain, straw...). AKDI
kale    Ar. ®al¤a  1. tar. Düşmanın gelmesi beklenilen yollar üzerinde, askerî önem taşıyan şehirlerde, geçit ve dar boğazlarda güvenliği sağlamak için yapılan kalın duvarlı, burçlu, mazgallı yapı, kermen:  2. Satranç tahtasının dört köşesine dikilen, tahtanın bir tarafından diğer tarafına kadar düz olarak boş hanelerde gidebilen kale biçiminde taş. 3. mec. Genellikle bir düşüncenin savunulduğu, sürdürüldüğü yer. 4. sp. Takımla oynanan bazı top oyunlarında topun sokulmasına çalışılan yer. Türkçe Sözlük 
kale   Alm. Festung, Fort 
(Mimarlık) Halk ile askerin düşman saldırısına karşı sığındıkları, kalın ve yüksek duvarlarla çevrili yapı. kale bedeni, hisar, kale korkuluğu, mazgal, içkale, mazgal siperi. Türkçe Sözlük
kale   İng. citadel . Eski çağlarda, insanların ve askerlerin, içine kapanıp yağıya karşı direnmeleri için kurulan yüksek ve kalın duvarlı, kuleli, burçlu ve mazgallı büyük yapı.
Türkçe Sözlük

kalp1 ~ Ar.  ḳalbقلب #ḳlb yürek = Akad.  ḳablu.     NETS
kalp yürek < Ar. qalb yürek, kalp < Akad. qablu orta, qablum, qablium merkez, Akad. gerbu, qarbum merkez, iç, içeri, iç kısım, iç organlar, bağırsaklar. Şimşek
kalp, -bi     Ar. ®alb 
(I) a. 1. anat. Göğüs boşluğunda, iki akciğer arasında, vücudun her yanından gelen kanı akciğerlere ve oradan gelen temiz kanı da vücuda dağıtan organ, yürek. 2. Kalp hastalığı: Kalpten öldü. 3. mec. Sevgi, gönül. 4. mec. Bir ülkenin, bir kuruluşun işleyiş, yönetim ve varlığını sürdürme bakımından en önde gelen yeri. 5. mec. Duygu, his. Türkçe Sözlük 
kalb  : bal : asel, engübin, şehd, cenah, yürek,— Wachs, Honig; Flügel; Herz. ÇAOS

kanal ~ Fr. canal su yolu, ark, su ulaşımı için yapay nehir / Ven.  canál su yolu, ark, kanal ~ Lat.  canalis su yolu, ark < Latcanna su yolu, su borusu +alis ~ Eyun.  kánna κάννα su borusu ~ Akad.  qanū 
● Nihai kökeni bir Sami dilidir. Karş. İbr.  ḳānah, Ar.  ḳanā ͭ ("su kanalı, ark, boru"). NETS
kanal    Fr. canal 
a. 1. Bazı bölgeleri sulamak, kurutmak amacıyla veya gemilerin işlemesine elverişli, insan eliyle açılmış su yolu: Süveyş Kanalı. Panama Kanalı. 2. Telefon, telgraf, televizyon vb. araçlarla iletişimi sağlayan yol, hat. 3. Tahtanın liflerine dik yönde açılan kırlangıç kuyruğu biçimli girinti. 4. anat. İçinden damar, sinir veya bir sıvı geçen yol. 5. coğ. İki kıyı arasındaki dar ve derin deniz: Mozambik Kanalı. Türkçe Sözlük 
kanal : tireci : lağm, su yolu. — Wasserweg. ÇAOS
kanal   İng. channel 
Dağıtımı yapılan bir mal ya da değerin izlediği olağan yol ya da yön.  BSTS
qanu: tube, pipe.TASD
qanû gi "Rohr" . SUZE
kanal 1. ‘içinden su akıtmak için toprağı kazarak yapılmış açık oluk, ark’. 2. ‘gemilerin işlemesine elverişli, insan eliyle açılmış su yolu’ < İtal. canál ‘channel’. Kanalet: ‘sulama kanalı, küçük kanal’ < Fr.  canalette. EREN

kanasta ~ İsp. cañasta 1. hasır sepet, 2. bir iskambiloyunu ~ Eyun. kánastron κάναστρον hasır sepet < Eyun.  kánna κάνναkamış, kargı ~ Aram.  ḳanyā קניא = Akad.  ḳanū = İbr.  ḳāne קנ )
● Eyun.  kanōn (çıta, cetvel) ve Lat.  cancellus (parmaklık) muhtemelen aynı Sami kökünden alınmıştır. NETS
kanasta    İsp. canasta a. Bir tür kâğıt oyunu.
Türkçe Sözlük
kanasta < İsp. canasta hasır sepet, bir iskambil oyunu < EYun. kanistron kasır sepet < kana hasır < EYun. kanna kamış, saz Aram. qanyā < Akad. qanū < Süm. gi kamış, bambu benzeri şey > İbr. qānu kamış, hasır, EYun. kānnabis, Lat. canna, canistrum, İtal. canestro sepet, İtal. canna kamış. Şimşek

kapkacak kabkagag (Süm.);
kabkagag : mayiler koymaya mahsus bir kap.. Vessel. Kap kacak. STDT
kabkagag Sümerian ‘mayiler koymağa mahsus bir kap’ (EDSz.71). kagag ‘mayileri koymağa mahsus bir kap’ (EDSz.67); ka ‘a vessel’ (EHG.94), kab id. (EHG,947) vs Turkish kapkaçak ‘kap kaçak’ (PdD.3925) Mf. Cn. 3a, 11); kapkaç ‘kap kaçak’ (TTS,IV,2148); kakaça ‘içine akarlar konan kap; kapkaçak ’(DLT,III,211,238); ka ‘kap, zarf (mayi icin)’ (DLT, 407); ‘kap, tabak’ (KBI, 2552), kap,‘kap...,zarf...’(DLT,I,195);   kaça ‘kap’ (DLT,III,238). see qabır, küp, kübür, qolqab, qabuk, qaplaq. HMHubey—Akkadian-Turkic-A Version_1a
kabkul wr. ĝeškab2-kul; ĝeškab2-ku; kab2-ku; kuškab2-kul; kab2-kulx(BAL); ĝeškab2-kulx(BAL); ĝeškab2-ku5 "a container" Akad. kabkūru. SSED
kabkuru a leather container. TASD
kap, -bı      1. İçi gaz, sıvı veya katı herhangi bir maddeyi alabilen oyuk nesne. 2. Kap kacak. 3. Türlü şeylerin taşınması veya saklanması için kullanılan torba, kılıf, çanta, sepet, sandık vb. 4. Kapak, cilt. Türkçe Sözlük 
kap [ETü] kap1bir tahıl ölçeği ~ Saka kaba bir tahıl ölçeği, çanak (= Sogd.  kapç/kapçē/kapçīk~ İr
● Geç Babil kaynaklarında ve Tevratta görülen Aram./İbr. ḳab (bir tahıl ölçeği) MÖ 6. yy dolayında Eski Farsçadan Ortadoğu kültürlerinegeçmiştir. Ar. ḳabb > oyun. kábos  (4 litreye eşdeğer tahıl ölçüsü) Aramiceden aktarılmıştır. Eski Türkçe kap2(torba, çuval, zarf) sözcüğünün ayrı kelime olduğu kabul edilmelidir. NETS
kapkacak : zarf, gilaf, perde. — Hülle, Scheide, Vorhang. ÇAOS
kap kacağ (hlk.) ‘tencere, tava vb. Mutfak eşyası’ TUGÜ

karat/ kırat < Fr. carat kuyumculukta kullanılan tartı birimi < Ar. qirat < Ar. xarrūp, Fa. xarnūb keçiboynuzu < Akad. harūbu, harūpu harnup (ağacı) < Akad. qarnu, qannu boynuz, İng. carob keçiboynuzu, carat kırat, karat, İtal. carati, carato, İsp. quilate, EMıs. kr.ty boynuz, İbr. kãrãn, Ar. karnu (boynuz?).
Harnup bitkisinin tohumları özellikle kuyumculukta ölçü birimi olarak kullanıldığı için, karat kelimesi harnup adından gelmektedir. Avrupa dillerine Arapça vasıtasıyla geçmiştir. Şimşek
karat Fr. carat elmas ve değerli taşlarda tartı birimi Ar. ḳirāt قرات NETS
kırat Ar. ḳirāt قرات 1. keçiboynuzu çekirdeği, 2. değerli taşlar ve madenlerde kullanılan bir tartı birimi EYun. kerátion κερ. NETS


Hiç yorum yok: