sabır ~ Ar. ṣabir صبر 'sarı sabır' denilen bir
türkaktüs, aloe = Aram. ṣabrā צברא = Akad. ṣibāru. NETS
sabır, -brı Ar. ¹abr.
1. Acı, yoksulluk, haksızlık vb. üzücü durumlar karşısında ses çıkarmadan
onların geçmesini bekleme erdemi, dayanç. 2. Olacak veya gelecek bir şeyi telaş
göstermeden bekleme. Türkçe Sözlük
safran < Ar. za’farān sarı boya veren soğanlı bitki < z’fr= sfr sarı. Akad. azupiru(m), azupiram,
azuki/arānu, safran > azupir arqu sarı >
Akad. azupirānÎt safrana benzer > Hit. azupir
safran. Ar. > İtal. zafferano, İs. azafran, İng. saffron.
ŞİMŞEK
safran: Akad: azupiranu. Sitchin
SAFRAN el-
Cevaliki'nin Arapça olduğunu ileri sürdüğü bu bitki adı , baharat yapmakta kullanılırdı. Bu bitkinin
Sümerce'deki adı Sam. azupiru’ydu. Arapça'ya Sümerce'den
geçmiştir. Kimi dilbilginleri de bu sözcüğün Farsça'dan Arapça'ya girdiğini
ileri sürmüşlerdir. Cabir eş-Şukri, bunun mümkün olamayacağını, çünkü bu
sözcüğün eski dillerde de yer aldığını belirtmiştir(24). İnci Koçak..
safran zaˁfaran Ar. zaˁfarān/ṣaˁfarān زعفران sarı boya veren soğanlı bitki,
crocus sativus ~ OFa. zarparan "altın-diken",
→ zer
● Arapça
sözcükte sad/ze varyasyonu Farsçadan alıntıya işaret eder. Asya Asbaghi (1988),
Persische Lehnwörter im Arabischen. * İng. saffron, < zafferano, İsp. azafrán biçimleri
Arapçadan alınmıştır. * Popüler kaynaklarda Asurca. azupīru ("tohumları
kullanılan bir tür baharat ve tıbbi bitki") ile birleştirilmesi
mesnetsizdir. Chicago AssD I/ii 531. NETS
sahar / sagır (Süm.);?? dugsahar .
sahar : sagır. İçersine şarap konulan,
havana benzer söbü bir kap.a sort of vessel. STDT
sahar2
: bir kap türü. Akad. şaharrum.
SNAX
sahar wr. dugsahar; dugsahar2
"a vessel" Akad. šaharru.
SSED
sahar Mangal. Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü
saka, saki sagi (Süm.);
saka, saki, garson,içki sunan, kadeh taşıyıcı,
yardımcı, Akad. šaqum.
sagi [SÌLA.ŠU.DU8]: cupbearer
(loan from Akad. šaaqû).sig; si(-ga): adj., low; late; small, narrow; weak (cf.
si-ga as noun, verb, and adjective
sa gi wr. sa gi4 "to prepare" Akad. šutērusû.
SULE
sa--gi4 "to prepare", saĝi "Mundschenk" . Akad. šaqûm. SUZE
sagi : sucu, saki. yardımcı, garson. Akad.
şaqum.
Akad. şaqitum; bayan garson, şaqum; içmek, sulamak, şaqum;
saki, garson, şaqutum; sulama. şagia.
şaqum.
Garson. SNAX
sa gi
wr. sa gi4 "to prepare" Akad. šutērusû (sa[sinew] + gi[turn])
1. to prepare
Akad.
šutērusû "to make ready,
prepare". SSED
saĝi
"Mundschenk" šaqûm
.sagi-e-ne T 99b, sagine, sagi-a-bi
("échanson"; šāqû) . SUZE
sa...gi4: to prepare ('mat' + 'to
restore'?). ANSD
sa gi wr. sa gi4 "to
prepare" Akad. šutērusû TPSD
sāḳī Ar. ساقي #sḳy mecliste su veya
içki kadehi sunan kişi < Ar. saḳy سقي
su verme, sulama = Aram. şāḳyā שקיא içki kadehi sunan kişi, saki
= Akad. şāḳū. NETS.
saki Ar.
s¥®³ a. (sa:ki:) esk. İçkili toplantılarda içki dağıtan kimse.. Su
veren, su dağıtan. 2. Kadehle içki sunan..
saka Ar.
sa®®¥ (I) a. 1. Evlere, çeşmeden su taşımayı iş edinmiş olan
kimse. 2. Kırsal bölgelerde sulama işlerini düzenleyen ve denetleyen kimse.. BTSÖ
saka; Ar. sakka ‘evlere, çeşmelerden su taşımayı meslek edinmiş olan kimse’
ile ilgili olabilir. TUGÜ
saka / saki su getiren, su dağıtan, sucu <
Ar. saqqā
sucu < # say su verme, sulama < Akad. šaqu içmek, Asur. šaqa’u
içki, içecek vermek, sulamak < Akad. saqûtu sulama. İsp. azacan
sucu, su taşıyan, İsp. acequia sakilik, su taşıma. Şimşek.2004
Mezopotamya'da kral sofralarında, buzla soğutulan şarap içiliyordu. Şarapla buz tüketilmeden hemen önce yedeklik depolarına, nakkamtum'a koyuluyordu. Buz, kışın kuzey dağlarından elde ediliyordu. Bunun yanında, büyük bir olasılıkla buzulkarlardan alınan katılaşmış kar ile, ülkede ani bir fırtına koptuğunda oluşan dolu taneleri kullanılıyordu. Buz, kar ya da dolu tanelerini toplayan kişinin bunu iyi koruması, alelacele hamal bulup şaqu'lara "içki dağıtıcılarına" teslim edecekleri yere kadar götürmesi gerekiyordu. Daha sonra şaqu'lar malı şu ya da bu depoya götürüp boşaltıyorlardı. Bütün bu işlerin, çok plamlı ve hızlı bir biçimde yapılması gerekiyordu. J. Bottero, Eski Yakındoğu. 102
saka~ Ar. saḳḳāˀ سقّاء #sḳy sucu, su veren → saki. NETS
saka Ar. sa®®¥ . 1.
Evlere, çeşmeden su taşımayı iş edinmiş olan kimse. 2. Kırsal bölgelerde sulama
işlerini düzenleyen ve denetleyen kimse. Türkçe
Sözlük
saki Ar. s¥®³ . (sa:ki:)
esk. İçkili toplantılarda içki dağıtan kimse. Saka. Türkçe Sözlük
sagi ur-dza-ba4-ba4. ETCSL c.2.1.1-268
sagi zabar kug dadag-ga en me ĝišbanšur-ra.ETCSL c.4.29.1-22
sagi lu2-tur-ra lunga3 bi2-in-gub-en. ETCSL c.5.5.a-22
sakal. ziqnum. zaqnum. Sakallı. Su3(-g)
sakal 1. Yetişkin erkeklerde yanak ve alt
çenede çıkan kılların tümü. 2. Bazı
hayvanlarda çene altında bulunan kılların tümü. 3. den.Gemi karinasında
oluşan yosun, yapışan midye vb. yabancı madde.
Türkçe Sözlük
sakal ETü. sakala << ATü ● Karş. Moğ. saglaga (püskül)
< sagsay- (kabarmak,
tüylenmek). Etü. sakız (ağaç kabuğunda oluşan reçine) sözcüğü
ile ilişkisi düşünülebilir. NETS
sakal ‘yetişkin erkeklerde yanak ve çenede
çıkan kılların tümü’ = OT. Sakal (DLT). An.ağl:: sakgal. Mac. szakal. Ar. sakali
-sagal (Oyr.,
Tel.)
-sağğal (Az.)
-sakal
(Kzk., Kırg., TatK.)
-sakğal
(Trkm.)
-sâkâl (Özb.)
-sakkil (Hlç.)
-säl (Oyr.)
-sal
(Soy.)
- sekkel (Ker./KrTS.)
-suxal, sugal (Çuv.)
-haxal
(Bşk.)
-sağalak
Moğ. TUGÜ
sako hafif ve şekilsiz ceket,
pardesü ~ İt. sacco çuval,
torba, gevşek bir tür ceket << Lat. saccus çuval bezi,
çuval, çul ~ Eyun. sákkos σάκκος= İbr. śāḳ שׂק Akad saḳḳu. Yunanca sözcük
bir Sami dilinden alınmıştır. NETS
sako İt. sacco a.
esk. Paltoya benzer bir tür üstlük. Ceket, Palto, pardösü. Türkçe Sözlük
sako hafif ve şekilsiz ceket, pardesi
< İtal. sacco, Çuval, torba, gevşek bir tür ceket < Lat. saccus
çuval bezi, çuval, çul < Eyun. sákkos, İbr. sāq < Akad. saqqu çuval, torba,
harar, kese, bedene oturmayan kadın veya çocuk giysisi. ŞİMŞEK
sanat < Ar. şan’at beceri, meslek,
ustalık < #şn’ el becerisi ile
imal etme, tasarlama, düzenleme < Akad. za’ānu, zānu süslemek, bezemek. Şimşek
sanat Ar. ṣanˁa ͭ صنعة #ṣnˁ imalat,
işçilik, ustalık, hüner < Ar. ṣanaˁa صنع imal etti, yaptı, işledi, düzenledi. NETS
sarı sabır zambakgillerden, sıcak
bölgelerde yetişen, yaprakları oldukça yüksek bir sapın tepesine toplanmış olan
bir süs bitkisi, aloe vera, bir kaktüs türü. Bu bitkinin etli ve kalın
yapraklarından çıkarılan, kırmızımtrak esmer renkli hekimlikte kullanılan bir
madde < Ar. şabir bir katüs türü,
aloe, Aram. şaberā < Akad. şibaru, şiburu acı bir bitki, aloe. Şimşek
sarı sabır Ar. ṣabr صبر 'sarı sabır' denilen bir tür kaktüs,aloe = Süry. ṣabrā ܨܒܪܐ = Akad ṣibāru 1. sivri bir alet, 2. ilaç olan. NETS
sarımsak. sum-sikil. şamaşkillum. Bir soğan
türü, sarımsak
sarımsak, -ğı . bit. b. 1.
Zambakgillerden, 25-100 santimetre yüksekliğinde, yapraklarında, saplarında ve
toprak altındaki soğanında kokulu yağ bulunan bir kültür bitkisi (Allium
sativum). 2. Bu bitkinin baharat olarak kullanılan dişli bölümü. Türkçe Sözlük
sarmısak Sarımsak [ETü] sarmusak / sarumsak / samursak << Atü.
NETS
sarımsak ‘bir bahçe bitkisi (Allium sativum)’
Ağızlarda samırsak olarak da geçer.
Bu biçimin göçüşme sonunda oluştuğu açıktır. –Tkm. sarımsak, TatK. sarımsak,
Nog. sarımsak, KKlp. sarımsak, Kzk. sarımsak, Blk. sarısmak,
Krg. sarımsak. Orta Türkçede sarmusak ve samursak olarak geçer.
Doerfer’e göre Orta Türkçe sarmusak biçimi kesin olarak orjinal
biçimdir. Türkçeden Moğolca ve Tacikçeye de geçmiştir. EREN
sarımsak ‘toprak altındaki soğan biçimli
sürgünlerinde kokulu yağ bulunan bir kültür bitkisi’ = OT. sarmusak, samursak
(DLT). Eski Kıpç., Kırg., TatK., Trkm., KKlp., Nog., Krm. sarımsak,
Özb. särimsāk, Baş. harımhak.
Kırg. sarmısak. TUGÜ
sarraf ~ Ar. ṣarrāf صرّاف #ṣrf altın ve gümüş
para alıp satan, para bozan = Akad. ṣarrapu kuyumcu < Akad.
ṣarāpu metali
ateşle arıtma, rafine etme, (altın veya gümüşün) saflığını
sınama ) → sarf. NETS
sarraf Ar. ¹arr¥f
a. 1. Kuyumcu. 2. esk. Mesleği, değerli kâğıt ve metal paraları
birbiriyle değiştirmek, tahvil alışverişi yapmak olan kimse. Türkçe Sözlük
ṣarrāpu. Goldsmith. AKDI
ṣarāpu (vb. a/u)
1) to burn , to bake ,
to smelt , to refine ; 2) to dye in red ; (D) to give burning pain , to torture
, to chastise , to scorch * ;
Comparison with other
Semitic languages :
Proto-Semitic : *ṣarāp
Arabic : ṣarafa صَرَفَ «to cast»
Hebrew : ṣārap צָרַפ «to purify»
Ugaritic
: ṣrp «to pu
sam [yeli sām yeliaşırı sıcak
rüzgâr ~ Ar. sāmm سامّ #smm zehirleyen < Ar. samm سمّ zehirleme < Ar. samm سمّ zehir = Aram. şamā שמא = Akad. şammu ot,
şifalı ot, ilaç ● Karş. susam.
NETS
sam Ar. s¥mm
(I) a. Sam yeli. Türkçe
Sözlük
satır1 ~ Ar. saṭr سطر [#sṭr] bir
sıra yazı ~ Aram. şaṭərā שטרא [#şṭr] yazı ~ Akad. şaṭāru yazı
yazmak. NETS
satır Ar. saµr
(I) a. Bir sayfa üzerinde yan yana gelen kelimelerden oluşan ve alt
alta sıralanmış her bir dizi. Türkçe
Sözlük
šaṭāru [SAR : , IN.SAR
: ] (vb. a/u ; imper. šuṭar)
G. to write ; to
inscribe ; to copy ; to formulate , to record (a document) ; to write
down, put in writing ; to list D. to put down in writing,
list Š. to cause to write N. to be written,
inscribed ana ḫissiti : to jot down , to note down , to write down arḫiš
šaṭāru : to jot down
Cf. šaṭru.
AKDI
šaṭru
written , inscribed , recorded
; AKDI
satır ‘et kesmeye, kemik kırmaya yarayan,
ağır ve enli bir tür bıçak’ < Ar. Far. sātūr ‘ a butcher’s large knife’. Räsänen köken vermemiştir. EREN
satır
< Ar. satr düz
çizgi, yazı sırası < str düz
çizgi çizme < Akad. šutar yazı, tablet, stel, yazı kopyası < Akad. šatru(m) yazı(lı), yazılmış š
atāru(m), satāru
yazmak. ŞİMŞEK
seci ~ Ar. sacˁ سجع #scˁ kafiyeli
düzyazı < Ar. sacˁa سجع aralıksız uzun süre öttü veya
konuştu = İbr. şagˁa שׁגעdelirdi, sayıkladı = Akad. şegû kudurma,
çıldırma )
● Akadca
için Chic 17.260. İbranice için Klein 640. Arapça sözcüğün nihai anlamı
"kudurmuş gibi söz söylemek" olmalıdır. NETS
seci Ar. sec³¤ a.
(seci:) ed. Nesirde yapılan uyak. Türkçe Sözlük
seciye Ar. seciyye
a. Yaradılış, huy, karakter. Türkçe
Sözlük
sefalet ~ Ar. sufāla ͭ سفالة #sfl aşağı veya aşağıda olma, aşağılık
olma < Ar. safala سفل aşağı idi = İbr./Aram. #şpl שפל altta veya aşağıda olma, sefil
olma = Akad. şapālu alt, aşağı. NETS
sefalet Ar. sef¥let a.
(sefa:let) Yoksulluk, yoksulluk sıkıntısı.
Türkçe Sözlük
safalet
< Ar. safāla aşağı veya aşağıda olma, aşağılık
olma < Ar. safala aşağı < # sfl aşağı veya aşağı tabakadan olma
İbr./Aram. # şpl altta veya aşağıda
olma, sefil olma < Akad. šapālu(m) aşağıda olmak, gövdenin alt
kısmı, alt, aşağı > İbr. şippul alt, aşağı. ŞİMŞEK
sefine ~ Ar. safīna ͭ سفينة #sfn gemi ~ Aram. səpīnā
/ sapīntā ספינא/ספינתא düz kesilmiş tahta, levha, sal, gemi = Akad.
sapānu düzlemek,
düzeltmek. NETS
sefine Ar. sef³ne
a. (sefi:ne) den. esk. Gemi. Türkçe
Sözlük
seher ~ Ar. saḥar سحر #sḥr gün ağarması,
tan vakti= Aram. şaχrā שחרא = Akad. şēru. NETS
seher Ar. se§er a. Sabahın güneş doğmadan önceki zamanı, seher
vakti. Türkçe Sözlük
seher gün ağarması, tan vakti < Ar. sahar
< # shr, Aram. şaxƏrā < Akad. šeheru,
šihiru.
ŞİMŞEK
sahar : tank :, tulu, şafak. — Dämmerung, Abendroth.
| tank atmak : sabah olmak. — Dämmern. ÇAOS
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder