mabet < Ar. ma’bad ibadet etme yeri < # ‘bd
kul olma < Akad. abdu köle, esir. Şimşek
mabet Ar. maˁbad معبد #ˁbd ibadet etme yeri, tapınak < Ar .ˁabada عبادة kulluk etti, tapındı. NETS
mahkeme < Ar. mahkama yargı yeri < Ar. hukm
yargı, karar, amir, kanun < hkm
yargılama, karar verme, hükmetme, egemen olma, güçlü ve pek olma < Akad. hakāmu bilmek, anlamak, kavramak,
bildirmek. Şimşek
mahkeme Ar. maḥkama ͭ محكمة #ḥkm yargı eylemi veya yargı yeri < Ar. ḥakama حكم yargıladı. NETS
mai mavi, su rengi < Ar. mā’i su ile ilgili, su rengi < Akad. mu, mā’ū su. Şimşek
mayi Ar. māˀī ماءى nsb. su gibi, suya ait < Ar. māˀ ماء #mwh su +ī. NETS
makber < Ar. maqber mezarlık < Ar. qabr
mezar < # qbr gömme Akad. qabru kabir, mezar. Şimşek
makberAr. maḳbar مقبر/مقبرة #ḳbr gömme yeri, mezar < Ar. ḳabr قبر gömme. NETS
malak/g balag: (Sümerce) davul. SNAX
balaĝ "Instrument", Komposition
dafür. SUZE
balag: tapınakta hiç yerinden kıpırdamayan yatan koca bir davul..
malag gibi yatma..
Anadoluda
kullanılan bir kelime balag türkçe..
dümbelek.. Gönül Tekin ile söyleşi
malak manda yavrusu TTü. balak hayvan yavrusu < Tü. bala yavru, küçük. NETS
balak manda yavrusu,
tavşan yavrusu, ayı yavrusu. Ağızlarda palak
< bala çocuk. EREN
malik < Ar. mālik mülk sahibi olan < # mlk < Akad. malāku yönetmek, hüküm sürmek, idare etmek, hükmetmek. İbr. melekh, Sür. malka, Ugar. mlk, Fen. mlk. Şimşek
malik Ar. mālik مالك #mlk sahip olan. NETS
meleke Ar. malaka ͭ ملكة #mlk sahip
olunanlar, haslet, karakter < Ar. milk ملك sahip olunan. NETS
mama : 1707, spelling variant of mamma.
Meaning "sexually attractive woman" first recorded 1925 in black
slang; mama's boy "soft, effeminate male" is from 1901.
mamma :
1570s, representing the native form of the reduplication of *ma- that
is nearly universal among the I.E. languages (cf.
Gk. mamme "mother, grandmother," L. mamma, Pers.mama, Rus., Lith. mama "mother,"
Ger. Muhme "mother's
sister," Fr. mamen, Welsh. mam "mother"). Probably
a natural sound in baby-talk, perhaps imitative of sound made while sucking.
Its late appearance in English is curious, but Middle English had mome (mid-13c.)
"an aunt; an old woman," also an affectionate term of address for an
older woman. In educated usage, the stress is always on the last syllable. In
terms of recorded usage of related words in English, mama is from 1707, mum is
from 1823, mummy in this sense from
1839, mommy 1844, momma 1852, and mom 1867. ONED
mama çoc. ma-ma emme, emilen şey. NETS
Bkz. abla, aga, ağa,
ahi, ana, anne, baba, ata, dede, ebe,
emmi, pap, ümmü, ümmet, valide
mana / mine : yaklaşık 500 gr. Karşılığı ağırlık
ölçüsü birimi olan, Grekçe mna,
Latin dilinde mina, Sümerlilerden
Akadlılara oradan da bütün diğer dillere geçmiştir. Sever.2010
mine Far.
m³n¥
a.
(mi'ne) 1. Metal eşya üzerine vurulan renkli cam katmanı. 2. Saat kadranı.
3. Dişlerin taç kısmını kaplayan beyaz ve sert doku. 4. mec. İnce ve
parlak nakış. Türkçe Sözlük
mine ~ Fa. mīnā مينا 1. cam, kristal, 2. metal üstüne işlenen renkli cam
tabakası, emaye = Fa. mīnū gök,
asuman, gök rengi. NETS
ma-na (Akad. manûm "Mine"),
("Mine",
Gewichtseinheit:
60 gin2, ca 500±40g,
Akad.
loanword "counter"; = manû).
SUZE
mantar
< Nişanyan Yun. manitari < EYun. amanites sözcüğünden geldiğini yazar. Fakat kelime semitik bir
dilden gelmiş olmalıdır. Akad. mantaru
lif, iplik, tel. bazı ağaçların hasır yapmak için kullanılan iç kabuğu. Şimşek
mantar Yun. manitári μανιτάρι < EYun. amānitēs αμανιτης. NETS
maral amar (Süm.)
yavru, buzağı. Türk Dili MARA
(MALA,BALA, PAYA) bala (yavru).
AMAR-AN
mukades hayvan. Tam manası Gökten inen
buzağı. MARA: hayvanın yavru sayıldığı devre. Maraa (MARKA) kuzu (umum
Türk). PARU buzağı (Çuvaş) MARAN (MARAL,
BARAN) maral, alageyik, mukaddes hayvan.
Olcas Süleyman
AMAR (Süm.) dana, piliç, yavru, civciv,
oğul. Akad. burum, marum. SNAX
amar wr. amar "calf; young,
youngster, chick; son, descendant" Akad. būru; māru. TPSD
amar "Jungtier" . Akad. būru. Tierjunges, calf. SUZE
damarluk (damadluk Z.) : öz, her şeyin mayesi,
cins, damuzluk. — Kern, Grundstoff jedes Dinges, Gattung. ÇAOS
maral: Fa marāl مرال dişi geyik ~ Moğ. maral NETS
maral, meral
dişi geyik. Anadolu
ağızlarında maral olarak geçer. Az. maral, Tkm. maral ala geyik, sığın, Blk. maral
sığın, Nog., KKlp., Krg., Sart., Türki maral,
Şor. paral < Moğ. maral sığın. Türkçe ceylan da Moğolcadan
alınmıştır. EREN
maraz~ Ar. maraḍ مرض #mrḍ hastalık< Ar. mariḍa مرض hasta oldu = Akad. marāṣu hasta
olmak. NETS
maraz Ar. Maraø. 1.
Hastalık. 2. mec. Dayanılması güç durum. 3. sf.
mec. Huysuzluğu ve titizliği ile can sıkan: Aman ne maraz adamsın! Türkçe Sözlük
marāṣu [GIG] (vb. a/a ;
stat. maruṣ)
to be sick ; to be
troublesome ; to worry (v.i.) ; to displease s.o. (+eli) (Gtn) to be sickly (Š)
to trouble , to make suffer , to hurt , to give a hard time
Cf. marṣu
See also : marāṣu, marādu
(N), marāṭu (N)
Comparison with other
Semitic languages :
Proto-Semitic : *marāṣ́
Arabic : mariḍa مَرِضَ
Syriac : mraʿ ܡܪܲܥ
Ugaritic : mrṣ. AKDI
maraz dert, hastalık < Ar. marad < # mrd hasta olma < Akad. marāşu
hastalanmak, muhtaç olmak, müşkül durumda olmak > Ugar. mrş hasta olmak, İbr. mrş
kötü olmak. Şimşek
masaj < Fr. massage < Fr. masser
masaj yapmak < Ar. mash ovma,
yağla ovma, ovarak temizleme < # msh
> Akad. mesu, Asur. masā’u yıkamak, su ile silmek. Şimşek
masaj Fr. massage < Fr. masser masaj
yapmak ~? Ar. masḥ مسح #msḥ. NETS
mesh Ar. masḥ مسح #msḥ 1. elle sığama, yağla ovma,
ovarak temizleme, 2. abdestte azaya el sürme. NETS
maslak < Ar. maslax mezbaha < # slx
hayvan derisi yüzme < Akad. şalaqum
deri vs. kesmek > Ar. maslakh >
İtal. macellaio kasap. Şimşek
maslak sürekli su akan
boru, su yolu üzerinde bulunan su haznesi, büyük yalak < Ar. maslak ‘weg, leitung’. Türkçe musluk
biçiminin de Arapçadan alındığı anlaşılıyor. EREN
maslak Tü. musluk مسلخ . NETS
maşrapa içme kabı, su tası, maşrapa <
Ar. maşraba su veya içki içilen yer,
çeşme, meyhane < Ar. şarab
mayalanmış üzüm içkisi, şarap < # şrb <
Akad. sarapu yudumlamak, yudum yudum
içmek. Şimşek
maşrapa
Ar. maşraba ͭ مشربة #şrb su içilen
yer, çeşme, meyhane < Ar. şaraba شرب içti.
NETS
mat satrançta yenilgi < Ar. māta öldü, mavt ölüm, mavta ölü, ölmüş, ölüler < # mwt ölme < Akad. matu, Asur. muātu ölmek
> İbr. mwt, İsp. matar öldürmek, matador boğa güreşçisi. Şimşek
mat Ar. māta مات #mwt/myt öldü. NETS
mevtaAr. mawtāˀ موتاء #mwt/myt
ölüler < Ar mayyit ميّت ölü.
NETS
matbaa basımevi < Ar. matba’at < Ar. taba’a #’tb damga bastı < Akad.
tebu batmak, daldırmak, indirmek, kazıp açmak, batırmak, bastırmak, kesmek.
Asur. tabā’um. Şimşek
matbu basılı < Ar. matbu damga basılmış < Ar. tab baskı, damga, basım, mühür. Şimşek
matbu Ar. maṭbūˁ مطبوع #ṭb damga
basılı < Ar. ṭabaˁa طبع damga
bastı. NETS
matbaa Ar. *maṭbaˁa ͭ مطبعة mafˁalaͭ tab etme yeri < Ar. ṭabˁ طبع #ṭbˁ damga basma. NETS
matem. mutum:
ölü, mutanum: bir hastalık türü, veba
matem, yas ,keder, melul. — Trauer,
Kummer. ÇAOS
matem Ar.
m¥tem.(ma:tem) Yas. Türkçe
Sözlük
matem yas ~ Ar. maˀtam مأتم [#atm] cenaze töreni, cenazede ağıt yakan kadınlar topluluğu. NETS
mavna Süm. ma2,
magilu
(mavona,
mauna, mağuna, maguna, maona) gemilere veya
kıyılara yük taşıyan büyük tekne < Ar. ma’ûna yük ve erzak kayığı < Akad. magillum, magilum
kayak, tekne, gemi < Süm. MAGİLUM,
GİŞMA2Gİ4LUM,
GIŞMA.GID.DA, MA, GIŞMA
gemi, kayak, tekne. Şimşek.2004
ma2, geşma
Süm: 2: gemi, bot, sal,
Akad. magulum. SNAX
ma2 wr. ma2; ĝešma2 ship,
boat, Akad . eleppu .
magilum wr. ĝešma2-gi4-lum; ĝešma2-gi-lum; ĝešma2-gi-la2 "a
boat" Akad. magillu. TPSD
ĝišma2 "Schiff". Akad.
eleppu. SUZE
Sümerce’de gemi, tekne, gemicilik ile ilgili
yüzlerce terim vardır.
magulu a large boat or barge. Süm. gişMa.GU.LA. TASD
mavna, mavuna ‘gemilere ve yakın kıyılara yük
taşıyan, güvertesiz büyük tekne’ < Ar. ma’una . Rumca’ya Türkçeden geçmiştir. Mısır
arapçasında da Türkçeden kalma bir alıntı olarak kullanılır. Türkçeden Avrupa
dillerine de geçmiştir. Eren
mavna mauna geniş gövdeli nakliye teknesi = Ar. maˁūna ͭ معونة (Mısır lehçesinde) bir tür kayık < ? ● İt. maona, İsp. magona, Fr. mahon vb.
Türkçeden alıntıdır. Sözcüğün nihai kökeni belirsizdir. Ar. māˁūn (destek, yardım) sözcüğünden türetilmesi
spekülatiftir. NETS
mavna Ar. m¥¤°ne. (ma'vna) den. 1. Gemilere ve yakın
kıyılara yük taşıyan, güvertesiz büyük tekne.
2. esk. Büyük, üç köşe yelkenli yük gemisi. Türkçe Sözlük
magulû : a big raft .AKDI
magulu : a large boat or barge. Süm. Lw.;
wr. GIŠ.MÁ.GU.LA.
TASD
ma2 gal-gal ḫu-mu-ra-ab-sa2. ETCSL c.1.1.1-49E
dinana unugki-še3 ḫe2-du za-e <ma2 an-na eridugki-še3 dib-ma-ab>. ETCSL c.1.3.1-87
lu2 ma2 dirig-ga lu2 ma2 gaba in-ru-gu2.ETCSL c.6.1.25-35
meccan[en ~ Ar. maccān مجّان #mcn bedava, karşılıksız ~ Aram. mggānā מגנא = Akad. magānnu. NETS
meccani Ar. mecc¥n³ sf. (mecca:ni:)
esk. Parasız, bedava. Karşılıksız. Kimsesiz. Türkçe Sözlük
magannu 1) : a gift , a present ;
2) : ina magannu / immagāni : gratuitously , in
vain : 3) : ana magannu : gratis , free of charge ;
Cf. magannūtu . AKDI
meccan, meccani
parasız olarak, bedava
< Ar. maccān #mcn bedava karşılıksız
< Aram meggān < Akad. magannu, makannu hediye, armağan. Şimşek
meccanen Ar. maccānan مجّاناً zrf. bedava olarak < Ar. maccān مجّان #mcn bedava, karşılıksız ~ Aram. mggānā מגנא . NETS
mecelle dergi, fasikül < Ar. macalla rulo şeklinde kitap, dergi,
fasikül < Aram. magallatā deriden
yazı rulosu > Akad. magallatu
parşömen (hayvan derisinden yapılan kitap vs. sayfası) tomarı, rulosu, Ar. cild deri, deriden yapılmış kitap cildi
< # cld < Akad. gildu,
giladu hayvan postu, deri, Aram. gld
deri. Şimşek
mecelle Ar. macalla ͭ مجلّة #cll rulo
şeklinde kitap, her türlü kitap ~ Aram. mgalltā מגלתא a.a. < Aram. #gll גלל yuva. NETS
mefruşat < Ar. mafruşāt, yaygılar ve döşek
< # frş yaygı yayma, döşek serme
< Aram. prāsā yaygı, örtü >
Akad. parāsu yaymak, sermek. Şimşek
mefruşat Ar. mafrūş مفروش #frş yayılmış ya da serilmiş, yaygı,
kilim, döşek < Ar. faraşa فرش yaydı,
örtü. NETS
mehir evlenirken erkeğin kadına
vereceği para veya mal < Ar. mahir
mahiru
kıymet, değer, fiyat
> İbr. mehir, Ugar mhr, Fa. mahr. Şimşek
mehir / mihr Ar. mehr/mihr مهر #mhr nikâhta
kadına ödenen para ~ OFa. mihr ant, sözleşme, kontrat << EFa. miθrá. NETS
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder