7 Şubat 2015 Cumartesi

Etimoloji M harfi ile... II

melek elçi, haberci < Ar. malak elçi, haberci < İbr. melāk elçi, haberci < l’k gönderme < Akad. mālaku(m) elçi, haberci < Akad. alāku(m) gitmek, yürümek> malakum yürüme, gidiş, yol, yön.  Uga.r l’k, mlak haber götüren, Fen. ml’k, Aze. melek, Fa.  malak. ŞİMŞEK

Kitabı mukaddeste Mal’akhim diye geçer, “elçiler” anlamındadır.  “tanrı habercileri”. İbranca Mal’akhim kelimesi “melekler” anlamına gelmez, aslında “ulaklar, haberciler” anlamına gelmektedir ve bu terim Kitabı Mukaddes’te ilahi olanları değil de kraliyet mesajlarını taşıyan sıradan, kanlı canlı insanlar için kullanılmaktadır. Mal’akhim kelimesinin tekili olan Mal’akh yalnızca sıradan bir ulağı değil, belirli bir görev için eğitilip nitelik kazandırılmış ve (bir büyükelçiden beklenebileceği gibi) bir miktar da tefrik gücüne sahip olan özel bir elçiyi anlatmaktadır. Sitchin
melek ~ Ar. malak ملك #mlk bir tür tanrısal varlık ~ İbr. məlāמלך elçi, haberci < İbr . #lAk לאך gönderme
● İbranice sözcük İranca fraēşta elçi, ulak, tanrısal elçi) kavramına tekabül eder ve MÖ 6. yy'da Fars/Zerdüşt geleneğinden Yahudi kültürüne aktarılmıştır. Eyun. ángelos elçi, tanrısal elçi, melek aynı sözcüğün doğrudan çevirisidir. * Arapça sözcüğün #mlk hükmetme kökü ile etimolojik alakası yoktur.  NETS
melek : Bu sözcük de Arapça değildir. Süryanice biçimi “melaho” dur. “melek ve “melaho” aynı anlamdalar. Turan Dursun I
melik ~ Ar. malik/malīk ملك/مليك #mlk kral, hükümdar = Aram. malkā מלכא= İbr.  melek מלך = Akad. maliku → mülk.  NETS
malik. malikum. danışman. SNAX
Sanskrit. mleccha, Akkadian malik,malku, maliku. The Language of the Harappans: From Akkadian to Sanskrit
melik    Ar. melik  a. esk. Padişah, hükümdar, hakan. (ma:lik) Sahip, iye. Türkçe Sözlük 
malik : aya (ayga) : asl, ika , ikam, mevla sahib, rabb, tanrı. — Ursprung; Gebieter, Besitzer, Herr, Gott. ÇAOS
maliku → malku
malku  (n.)
prince, king
Cf. malāku
Variants : maliḫumaliku
Comparison with other Semitic languages :
Proto-Semitic : *malk
Arabic : malik  مَلِك
Syriac : malkā  ܡܰܠܟ݁ܳܐ
Hebrew : melek  מֶלֶךְ
Ugaritic : malku . AKDI
māliku : counsellor, adviser / advisor , councilman (?) ; AKDI
māliku  [(LÚ).GALGA :  LÚ.AD.GI4.GI4 ]  (n.counsellor, adviser / advisor , councilman (?) ; Cf. malāku
See also : muštālu, milku, mitliktu, malāku. AKDI
melik : “kral” demek. Kur’an’da geçen ama arapça  olmayan sözcüklerden. Süryani dilindeki biçimi: “melko”. Bu sözcük de kral anlamında. Turan Dursun.
melik/ melike < Ar. malik sahip, kral < # mlk sahip olma < Akad. malku, maliku prens, kral < Akad. malāku yönetmek, hüküm sürmek, idare etmek, hükmetmek. Şimşek

menba kaynak < Ar. manba suyun kaynama yeri < Ar. naba’a < # nb’ (su) kaynama < Akad. namba’u  kaynak, naba’u (su) çıkmak, yukarıya çıkmak, kaynamak. Şimşek
menba Ar. manbaˁ منبع  #nbˁ kaynak Ar. nabaˁa نبع (su) kaynayarak yeryüzüne çıktı, fışkırarak aktı. NETS

menzil. Akad. manzalu (durak), takımyıldız. İbr. mazal. Sitchin
manziat  DINGIR.TIR.AN.NA.  rainbow. Variants : manzâtmanzīt. AKDI
menzil : ~ Ar. manzil منزل [#nzl iz/m.] inecek yer, durak < Ar. nuzūl نزول inme → nüzul . NETS
menzil    Ar. menzil  a. esk. 1. Yolculukta dinlenmek amacıyla durulan yer, konak. 2. İki konak arasındaki uzaklık. 3. Bir günlük yol. 4. ask. Bir merminin ulaşabildiği uzaklık, erim (I): Top menzili. 5. ask. Ordunun cephe gerisi işlerinin bütünü.  6. tar. At değiştirmek veya konaklamak için kervanların ve posta tatarlarının indikleri bina veya han. 7. tar. Ok atma yarışlarında erişilen mesafe.
Türkçe Sözlük
menzil < Ar. menzil yolculukta iniş yeri durak < # nzl inme < Akad. nazālu su vb. dökmek, akıtmak, boşaltmak, indirmek, nezu dökmek, serpmek, fışkırtmak. Şimşek
menzil    1. At değiştirmek ya da konaklamak üzere kervanların ve posta tatarlarının indikleri bina, han. 2. Erim: top menzili, ok menzili. 3. Bir günlük yürüyüş (ortalama sekiz saat) ile alınabilen yol uzunluğu, iki konak arası yol. Türkçe Sözlük

mera < Ar. mer’a sürü otlatılan yer < # r’y gözetme, hayvan otlatma < Akad. mēreşu, Asur. mēraşu tarım yapılan yer, tarım yapma yılı < Akad. erēşu tohum ekmek, mera, otlak, Akad. re’um, ra’u çobanlık yapmak, bir şeyi gözetlemek, bir şey için hazır bulunmak. Şimşek
mera Ar. marˁā مرعا  #rˁy  davar otlatılan yer < Ar. riˁāya ͭ رعاية gözetme, davar gütme. NETS

merkep ~ Ar. markab مركب #rkb  binek, taşıt aracı < Ar. rukūb ركوب ata veya bir vasıtaya binme (= Akad. markabtu araba < Akad.  rakābu binmek ) 
NETS
sümercede ru aynı anlamda.. bak
merkep, -bi    Ar. merkeb . a. hay. b. Eşek. Türkçe Sözlük 
merkeb  : gülük : bargir, yük hayvanı, deve, at — Lastthier, Kameel, Pferd. ÇAOS
merkep < Ar. merkeb binek, taşıt aracı < # rqb üstüne binmek, bir eylemi işleme < Akad. rakābu, rakāpu ata veya başka bir hayvana ya da bir taşıta binmek. Akad. rikab arabaya, sandala veya bir hayvana biniş, binme, taşıma, nakliye, markabtu araba. Şimşek
rakabu rakābu  to mount , to ride (on a horse, an animal, a chariot, a boat ...) , to sail (gods) to ride ( the wind, a storm ....) ;  to pollinate , see sēpu ;
rakābu to repeatedly mount  to load (goods, men ...) on an animal or a ship for transportation , to transport ; to make someone ride (a horse ...) ; to cause to mount AKDI

mermer  < Yun. marmaros taş, kaya, blok, beyaz, parlak < Akad. marmarru sert, sağlam. Mar kökünden ‘güçlü’. .mar- sağlamlık kök hecesinin iki kere tekrarlanması ile oluşturulmuş.  Lat. marmor, İtal. marmo, İsp. marmol vb. ŞİMŞEK
mermerYun. mármaron μάρμαρον  << EYun mármaros μάρμαρος  < EYun. marmaírō μαρμαίρω parlamak, parıldamak. NETS

mesh bir şeyi sıvazlama, abdest alırken ıslak eli başa ve meste sürme < Ar. mash ovma, yağla ovma, ovarak temizleme < # msh < Akad. mesu, masā’u yıkamak, su ile silmek. Şimşek

mesken. (Akad.); maşkanu: konan yer,mesken
~ Ar. maskan مسكن #skn oturma yeri, konut < Ar. sukūn سكون oturma → sükûn● Karş. Akad. maşkanu (konut) < şakānu (koyma, yerleştirme). NETS
mesken oturulan yer, konut < Ar. maskan oturma yeri < Ar. sükun durağanlık, durma, huzur, hareketsizlik < # skn hareketsiz olma, durma, bir yerde oturma, konaklama, ikamet etme > Akad. şakanum koymak, yerleştirmek. Şimşek

Kenan topraklarında çok sevilen Kirta destanına göre tanrılar çadırlarda ve baraka tarzında mekanlarda (mşknt) otururlardı. Kürşat Demirci

metin/metn ~ Ar. matn متن #mtn 1. hayvanın sırtı, omurganın iki yanı, gövde, torso, 2. bir yazının gövde kısmı, edebi metin = Akad. matnu kas, kiriş ). NETS
metin tekst < Ar. matn sırt, omurga, bir şeyin güçlü kısmı, edebi metin < # mtn sağlam ve dayanıklı olma < Akad. matnu sinir, kiriş. Şimşek
metin, -tni    Ar. Metn. 1. Bir yazıyı biçim, anlatım ve noktalama özellikleriyle oluşturan kelimelerin bütünü, tekst.  2. Basılı veya el yazması parça, tekst.   Türkçe Sözlük 

meşrubat içilecek şeyler, içecekler < Ar. maşrūbaşarāb her türlü  içecek < Ar. şaraba içti < şrb içme < Akad. sarāpu yudumlamak, içmek.  Yun. sermpeti- serbeti. Şimşek
meşrubat Ar *maşrūbāt مشروبات  #şrb içilen şeyler, içecekler Ar. maşrūb مشروبة  içilen +āt< Ar . şaraba ش. NETS

mevt ~ Ar. mawt #mwt/myt ölüm (= İbr./Aram.       #mwt/myt מות/מית ölme, ölüm = Akad. mātu.  NETS
mevt    Ar. mevt  a. esk. Ölüm.   Türkçe Sözlük 
mâtu  to die . to die one after the other . to put to death, kill ; to kill involuntarily . AKDI
mevta < Ar. mawta ölüler, ölmüşler < # mwt/myt ölme < Ar.  mayyit ölü < Akad. mâtu(m) Asur. muâu(m) ölmek >  İbr # mwt, Aram. # mwt/myt ölüm  mat2 . ŞİMŞEK
mevta~ Ar. mawtāˀ موتاء ölüler < Ar. mayyit ميّت #mwt/myt ölü → mevt  . NETS

mezbaha < Ar. me?baha(t) mezbaha < ?bh hayvan kesme, öldürme < Akad. tabahu(m) hayvan kesme, kesmek, boğazlamak (Donbaz 277 mazbahtum diyor). ŞİMŞEK
mezbaha maδbaḥ  ~ Ar. maδbaḥa ͭ مذبحة #δbḥ hayvan kesme yeri < Ar. δabḥ ذبح  hayvan kesme = Aram. #dbḥ hayvan kesme, kurban etme). NETS

mezbele < Ar. mazbala çöplük, gübre kulübesi < zibl gübre < Ar. zibil, zibli çöp < Akad. ziblu atık madde, süprüntü, döküntü, çöp. Şimşek
mezbele Ar. mazbala ͭ مزبلة  #zbl çöplük Ar. zibl زبل  çöp, dışkı. NETS

mezra < Ar. mazra’at tarım yapılan yer, çiftlik < Akad. zerze®ru, zerziru, zeruzeru, zirru çok küçük < Akad. ziru, zirru küçük. ŞİMŞEK
mezra ~ Ar. mazraˁa ͭ مزرعة #zrˁ  tarım yapılan yer, çiftlik < Ar. zarˁ زرع tohum atma → ziraat  . NETS

mırra  Urfa yöresine özgü acı koyu kahve ~ Ar. mirra ͭ مرّة #mrr öd < Ar. marra مرّ acı idi  = Aram. mrīrtā מרירתא acı, öd = Akad. martu). NETS
mırra öd, Güneydoğu’ya özgü acı koyu kahve < Ar. mirra acı sıvı, öd, < # mrr < Aram. marirtā acı, öd < Akad. martu safra, öd < marāru acı olmak. Şimşek
mırra    Ar. mirra  a. Acılık veren sıvılarla özel bir biçimde kaynatılarak pişirilen bir tür acı kahve. Türkçe Sözlük 

Mısır < Arap. mişr < Akad. mušru, mišru Mısır ülkesinden, Mısırlı < Akad. mişru(m), mişirru, mişarru kenar, hudut, sınır (Corriente, 368) < Süm. maš? kenar, sınır, hudut. Akad. esēru(m) kapanış < Akad. esēru(m) asāru kapatmak, kapamak, sınırlamak. ŞİMŞEK
Mısır Ar. Mısr, Musri (müstahkem yer), İbr. mazor-mizraim, Yun. Aigyptos. İZEY

Milet: Miletos: Milawanda Hitiçe

mil alüvyon < Akad. milu suyun yükselmesi, sel, taşkın < Akad. malu dolu olmak, doldurmak. Şimşek
mil selin getirdiği kumlu, çamurlu toprak. Tzitzilis’e göre Rumcadan alınmıştır. EREN

miskin maş-en-gag (Süm.); maş.en.kak
maş-gag-en : miskin, Akad. muşkenu, maşkenu. İkinci sınıf insan
mašga'en  wr. MAŠ.EN.KAKMAŠ.KAK "a social status or profession" Akad. muškēnu . TPSD
maş-en-gag. ikinci sınıf insan. Akad. muşkenum. SNAX
maš-en-kak: "ein Höriger". SUZE
mašga'en  wr. MAŠ.EN.KAK; MAŠ.KAK "a social status or profession" Akad. muškēnu. (dependant, bondsman of the palace). SSED. TPSD
muškēnu  MAŠ.EN.GAG ,MAŠ.GAG.EN dependant bondsman of the palace ; poor man ; pauper (adjective) : destitute , miserable ,needy , poor , poverty-stricken , wretched , meager , beggar ; Variants : maškēnu.  See also : muškēnūtu. muškēnūtu  : dependance on the palace, status of muškēnu ; impoverishment, poverty muškēnūta alāku to become poor.  AKDI
mušķènu; commoner, person not liable for service, poor, destitute, from OAkk., wr. Syll. And Süm. MAŠ.EN.KAK, MAŠ.KAK.ENTASD
miskin; ~ Ar. miskīn مسكين #mskn çok fakir, zavallı, acınacak halde olan ~ Aram. meskēnā מסכנא fakir ~ Akad. muşkēnu sarayın kapı ahalisinden olan kimse, fakir . NETS
miskin    Ar. misk³n 
sf. 1. Çok uyuşuk olan (kimse).  2. Hoş görülemeyecek durumlar karşısında tepki göstermeyen (kimse). 3. Cüzzam hastalığına tutulmuş olan (kimse). 4. esk. Âciz, zavallı. Türkçe Sözlük
muškēnu  [MAŠ.EN.GAG :  ,MAŠ.GAG.EN ]  
 dependant bondsman of the palace ; poor man ;  pauper (adjective) : destitute , miserable , needy , poor , poverty-stricken , wretched , meager , beggar ;
Variants : maškēnu
See also : muškēnūtu. AKDI
muşkenu: “Eğer bir adam bir sığır, koyun, eşek, domuz ya da bir manda çalmışsa ve çalınan bu mal tanrıya (tapınağa) ya da saraya aitse, otuz  katını verecektir. Ama eğer bu bir muşkenuma aitse, on katını ödeyecektir”. Hammurabi kanunlarından. .
                Tapınak ve sarayın malıyla, muşkenum denen kişinin malı arasında ayrım yapılmakta ve buna göre ceza verilmektedir.
“’Muşkenum’ kavramı, sözcük olarak yaklaşık ‘toprakla ilgilenen’ anlamına gelmektedir ve bu kavramın içeriği bilimsel tartışmalarda şiddetli anlaçmazlıklar yaratmıştır ve hala tartışılmaktadır. Bu kavram daha 3. Binyılın çiviyazısı metinlerinde ortaya çıkmakta ve buna eski Babil sonrası metinlerinde de sıklıkla değinilmeltedir; bu sırada bir anlam değişikliğine uğramıştır. Fransızca ‘mesquin’ ve İtalyanca ‘meschino’da (adi, süfli) bu kavramdan türemiş –yoksul bir insanın tanımı- olarak günümüze ulaşmıştır.
Ancak ‘muşkenumEski Babil döneminde, özellikle de Hammurabi yasalarında ne anlama geliyordu? Başlıca iki görüş vardır: Bir görüşe göre muşkenum, ‘saray kulları’ insanlar, saraya bağımlı kişiler, krallık topraklarında oturan ve buna karşılık hizmet yükümlülükleri olan insanlar anlamına gelmektedir; öte yandan genel olarak, hükümdarın yakın çevresine, bir ‘seçkinler grubuna’ ait olmayan, bağımlı halk gurubundan olan kişilerin bu guruptan sayılması önerilmiştir. Awilum (insan, saygın) ve muşkenum arasındaki ayırımda,.. ilgili kişinin sarayla ilişkisi belirleyici olmuş olmalıdır.”  Horst Klengel. Kral Hammurabi ve Babil Günlüğü.

Lu/ maş-en-gag. muşkenum : ast, ikinci sınıf kişi
  1. Awelum
  2. Muşkenum
  3. Wardum. SNAX
miskin çok fakir, dilenci < Ar. sükun durağanlık, durma, huzur, hareketsizlik < # skn 1. Hareketsiz durma, bir yerde oturma, konaklama, ikamet etme < Akad. muškēnu(m), maškēnu fakir, muhtaç kimse < Akad. šakānu(m) koymak, yerleştirmek. İbr. misken, Sür. meskina, Fa. meskin, Tat. mesken, İtal. meschino, İsp. mesquino. ŞİMŞEK

misil/misl-~ Ar miθمثل #mθl benzer, eş, gibi, örnek, eşdeğer < Ar. muθūl مثول  benzeme, gibi olma, örnek olma, temsil etme, simgeleme (= Aram. #mtl מתל 1. gibi olma, benzeme, 2. simge ve örnekle anlatma = Akad. maşālu benzeme ). NETS
misli. mişlum. Yarı, orta, merkez. SNAX
misil, -sli    Ar. mi²l  a. esk. 1. Eş, benzer.  2. Miktar. 3. Defa, kez, kat.   Türkçe Sözlük
misil/ misl- < Ar. misl örnek, simge, benzer, eş, eşdeğer < #msl benzeme, kopyalama, temsil etme, simgelem < Akad. mişlu, meşku yarım, buçuk, orta < Akad. maşālu, meşelu eşit olmak, bir olmak, eşitlemek, aynısını yapmak, kopyalamak. Şimşek
mašālu . to match , to make similar , to proportionate , to equalize.
mašālu . do likewise , imitate.
mašālu 1) to be alike , to resemble , to equal , to match ; 2) to be(come) smooth ; D : to copy , to make similar , , to imitate , to equalize , to make equal , to compare , to equate , to try to equal , to match , to reflect , to replicate , to reproduce ; Š : to do likewise , to imitate , to do similarly , to emulate , to mime , to mimic , to simulate , to make equal , to use a simile + , to utter parables + ; mašālu ana : to look like , to take after ; AKDI

muhabir < Ar. mu¥ābir haberleşen, karşılıklı haber aktaran < Ar. ¥abar haber, bilgi, rivayet, anlatılan şey < ¥br görerek bilme, haberli olma ¥abara
denedi, sınadı, bizati yaşayarak öğrendi < Akad. habāru bahsetmek, (neşeyle) haykırmak > Asur. ha.ba.ra.at.tum mesaj, haber. Şimşek

muhabir Ar. *muχābir مخابر  #χbr Ar. χabar خبر       haber. NETS

muhallebi < Ar. muhallebi sütten yapılan tatlı < tahlÎb süt katmak < hlb < Akad. halābu süt sağmak, memeyle, göğüsle ilgili olma < Sem. ŞİMŞEK
muhallebi  
ḥalab حلب [#ḥlb] süt
● Arapça kökenli olduğu muhakkak olmakla birlikte Arapça eşdeğeri olmayan ve yapısı belirsiz bir kelimedir. NETS

musalla açık havada namaz kılmaya mahsus yer < Ar. muşalla namaz kılmaya mahsus açık yer < Akad. şullu niyaz etmek, rica etmek, dua etmek, yalvarma. Şimşek
musalla Ar. muṣallā مصلّا  #ṣlw namaz kılmaya mahsus yer, namazgâh Ar. taṣliya ͭ تصلية. NETS

mübaşir. mubassirum. Haberci.ulak. SNAX
mübaşir    Ar. mub¥şir 
a. (müba:şir) huk. Mahkemede duruşmaya girecekleri ve tanıkları çağıran, yargıcın emirlerini bildiren, kâğıtları getirip götüren görevli, çağrıcı.  Türkçe Sözlük 
mübaşir  müjdeci Divanı hümayun emirlerini tebliğ eden görevli
hakimin emrini tebliğ eden kişi ~ Ar. mubāşir مباشر #bşr  müjdeleyen (?) < Ar. buşrā بشرَى müjde → büşra
 Arapça türevin bu anlamda kullanımı muhtemelen Türkçeye özgüdür. Karş. Ar. mubāşir (ten temasında bulunan). * Mahkeme tellalının "müjdeci" olarak adlandırılması belli ölçüde ironi içeriyor olmalıdır.NETS
mübaşir mahkemede duruşmaya girecekleri ve tanıkları çağıran, yargıcın emirlerini bildiren, kağıtları getirip götüren görevli < Ar. (Osm.) mübāşir bildiren, haberci < # bşr müjdeleme iyi haber verme < Akad. mubassiru haberci. passuru, bussuru getirmek, mesaj, haber göndermek, yollamak, haber bırakmak. Şimşek

mümbit verimli < Ar. munbit < Ar. nabāt tohumdan çıkan her şey, bitki < # nbt tohumdan çıkma filizlenme, filiz < Akad. inbu(m), enbu, imhu bitki, meyve . nebat. ŞİMŞEK
mümbit ~ Ar. munbit منبت #nbt bitki yetiştiren, verimli < Ar. inbāt إنبات  bitki yetiştirme, verimli kılma→ nebat  . NETS

mür (ağacı) mürbuy < Akad. murru acılık, mür ağacı < marāru(m) acı olmak, İng. myrrh, İtal. amaro acı, ekşi. ŞİMŞEK
murrum mür ağacı. SNAX
mür : açığ : acı, sert, telhnak; derd, keder, elem, veci'. — Bitter, scharf, sehr bitter; Schmerz, Kummer. ÇAOS

müşteri (yıldızı) güneşe 5. Yakınlıktaki gezegen, Jüpiter, ET. erendiz < Ar. al-muştari < Akad. muştarilu Merkür gezegeninin adı < Akad. muştertum uyanma zamanı, sabah vakti. Bazı kaynaklarda Jüpiter, bazılarında ise Merkür (Mars). Fa. moştari. Şimşek

müteferrik < Ar. mutafarriq ayrı ayrı < tafarruq ayırt etme < Ar. farq < # frq ayrı olma, ayrışma < Akad parāqu ayırmak, bölmek. Şimşek
mütefekkir Ar. mutafarri متفرّق  #frḳ ayrışmış, ayrı, çeşitli < Ar. faraḳa فرك ayırdı. NETS
tefrik  Ar. tafrīḳ تفريق  #frḳ ayırma, ayrıştırma, bölüm bölüm yapma Ar. farḳ فرق. NETS
fark Ar. farḳ فرق  #frḳ ayrılma, ayrışma, ayırt etme, ayrım Ar. faraḳa فرق ayırdı. NETS

müzekker eril, erkek cins < Ar. muᶑakkār < Akad. zakkāru(m), zakrum adam, erkek < zikāru, Akad. zikārum, zikru, zikkāru erkeklik organı, Akad. zaqāru, saqāru “to Project, stick up; build high” ??? > Akad. ziqquratu. Akad. zaqāpum, saqāpu, zakāu bir bitkiyi dikmek, bir şeyi dik koyma, kazık sokmak (Akad) a/išqub < Süm ? Giš.GUB, mezar taşı dikilmiş, penis kalkmış, kapı heykel konulmuş (olma), dikilmiş, (bir şey) dikine konmuş. Ziggurat her ne kadar Akadca zaqāru’ya bağlansa da zakkaru (zeker, erkeklik organı) kelimesine bağlanması daha doğru olacaktır. Süm. ZI(-d) kaldırmak, silmek.?, ZI(-g), taşımak, kaldırmak, ZI(-g) ayağa kaldırmak. Şimşek.2007
Bak: zeker, zigurrat
müzekker    Ar. mu£ekker. Köken: Ar. Cinsiyet: Erkek. Erkek, er. sf. db. esk. Eril. Türkçe Sözlük  
müzekker ~ Ar. muδakkar مذكّر [#δkr] gramerde eril ~ Ar. δakar ذكر erkek, penis → zeker  NETS



Hiç yorum yok: