ılgın gişkim
(Süm.);
gişkim : yılgın. İlgin, ilgin ağacı,
tamariska. Willow. STDT
ĝiššinig
"Tamariske" . Akad. bīnu. SUZE
ılgın,
ılgın ağacı. Süm.
geş şinig, binum. SNAX
ılgın Bir tür söğüt ağacı’=OT. yılgın –
Sümer, gişkim (Tuna 18). ETY. Yış – Süm. Giş (Tuna, 7)- Alt. Cış.
TUGÜ
ılgın; ETü. yılgun, ılgın ağacı,
tamarisk << ATü . NETS
yılgın : tabulğa : tabulğa, dubulğa ağacı — Tamariske,
Tamariskenbaum. ÇAOS
ılgın a. bit. b. Ilgıngillerden,
Akdeniz bölgesinde yetişen bir ağaç veya ağaççık cinsi (Tamarix). Güncel Türkçe Sözlük
bīnu GIŠ.ŠINIG :1) tree,
timber, medicine, magical purification : a tamarisk ; 2) Qatna :
a tamarisk-shaped gem of lapis-lazuli ; See
also : ṭarpu ' u. AKDI
Ilgın ‘bir tür söğüt ağacı’. OT. Yılgın. Sümer, gişkim
(Tuna 18). Yılgın
(Ker.). TUGÜ
ışık. izi.g(ar).: ışık yakmak,
aydınlatmak, parlamak
İzi/
iz-zi/izi2: işatum. Ateş,
ısı, ışık, mangal
İzi
kawum yakmak, yanmak
İzi…dab5:
aydınlatmak, aydınlanmak
İzi…la2:
yakmak
İzi-la2:
fener, meşale
İzi..ne-ne
: körüklemek, alevlendirmek
İzi…sig
: ateş üzerine koymak
İzi…şub:
ateş atmak
İzi…te
: tutuşturmak, ateşlemek
İzi…te-en:
söndürmek. SNAX
ışık
KTÜ,
ışık aydınlık, parıltı. Tü. Işı+ık. NETS
ışık
Ichyq
= Clarté, Clair, Jour. Cf. Sumérien azag
= brillant; zend uch, ucha = le point du jour, l’aurore. Grec
=
id. Bedros Keresteciyan.
Proto-Afro-Asiatic: *ʔis-
Meaning: fire
Borean etymology: Borean etymology
Semitic: *ʔišs- 'fire'
Berber: *HVs-
'big fire'
Western Chadic: *ʔyas-
'fire'
East Chadic: *ʔis-
make fire' 1, 'burn' 2
Notes: Cf. Rift *ʔaŝ-
'fire' (Irq aŝa, Gor aŝa, Alg aŝa, Bur aŝa) with a lateral *-ŝ-.
Proto-Semitic: *ʔišs-
Afroasiatic
etymology: Afroasiatic
etymology
Meaning: 'fire'
Akkadian: ʔišatu
Ugaritic: ʔišt
Phoenician: ʔs
Hebrew: ʔeš
Aramaic: (Emp) ʔsh,
(Bibl) ʔešs-, (Palest) ʔišsat-
Mandaic Aramaic: ʕs̃tʔ
Geʕez
(Ethiopian): ʔǝsat
Tigre: ʔǝsat
Amharic: ǝsat. NODI
ışık, -ğı
1.
Cisimleri görmeyi, renkleri ayırt etmeyi sağlayan fiziksel enerji, erke, ziya,
nur, şavk r. 2. Bir yeri aydınlatmaya yarayan araç. 3. Aydınlanmak için
kullanılan elektrik. 4. mec.Mutluluk, sevinç veya zekâdan doğan, özellikle
yüzde ve gözlerde beliren parıltı. 5. mec. Yol gösteren, aydınlatan
kimse, düşünce, eser vb. . 6. fiz. Yüksek derecede ısıtılan
cisimlerin veya çeşitli enerji biçimleriyle uyarılan cisimlerin gaz ışı yaydığı
gözle görülen ışıma. Türkçe Sözlük
ışık : bigiz, revnak, nur, dirahşan. —
Glanz, Licht.
ışık : yaruğ , ruşen, aydın, çatlak,
Schimmernd, glänzend. | yaruğlığ :
aydınlık, ruşenlik, ziya. — Glanz, Helle. ÇAOS
izi "Feuer". Akad. išātu, le feu. SUZE
ışık ‘aydınlık’ ET (Uyg.) yaşuk, OT. yaşık ‘güneş’, Çağ. yaşık,
işşığ
(Ker.)
işşiğ
(Tav., Tuz.)
şığ (Tel.)
isıg (Az.)
işık
(Trkm.)
yâruğlik
(Özb.)
yoruk
(Uyg.)
carık (Kırg).
TUGÜ
urudgur10 u2 kalag-ga-a izi dub-dub-ba. ETCSL c.5.3.6-64
e2 ĝi6 u3-na-ka izi dib-ba. ETCSL c.4.14.1-115
me-lem4-a-ni izi sud-e il2-la-gin7 ĝi6 u3 na bi2-gen6 . ETCSL c.2.5.4.11-5
ihsas üstü kapalı anlatma, sezdirme, ima, duyum < Ar. ihsās hissettirme < Ar. hiss duygu # hss duyma, hissetme < hassa duydu, hissetti < Akad. hasāsu düşünmek, hatırlamak, bilinçli, farkında olmak, anmak, anlamak, kavramak, niyet etmek < Akad. hasisu kulak, akıl, anlayış, zeka < Akad hissatu, hissetum anlayış, zeka, kavrayış, akıl, hafıza, hatırlama. Şimşek
ihsasAr. iḥsās إحساس #ḥss hissettirme < Ar.
ḥiss حسّ duygu. NETS
ihvan kardeşler < ihwān < Ar. ahi, kardeşliğe ait, kardeşçe < ah kardeş < # xw <
Akad. ahu kardeş. Şimşek
ihvanAr. ˀiχwān إخوان #aχw kardeşler < Ar. ˀaχ أخ kardeş. NETS
ikbal kabul görme < Ar. iqbāl kabul ettirme < Ar. qabul benimseme < #qbl ön tarafa dönme, yaklaşma,
karşılaşma, birinin önderliğini kabul etme, benimseme, katılma, içine alma,
konukseverlik gösterme < Akad. qubbulu
kabul etmek, almak, onaylamak. Şimşek
ikbal Ar. iḳbāl إقبال #ḳbl kabul görme, talihi yaver gitme < Ar. ḳabila قبل aldı, kabul etti. NETS
ikrar kararlaştırma, konfirme etme <
Ar. iqrār < Ar. qarār bir yerde durma, karar kılma,
kalıcılık, istikrar < # qrr bir
yerde durma, sabitlenme, pekişme < Akad. karāru
koymak, yerleştirmek. Şimşek
ikrar Ar. iḳrār إقرار #ḳrr kararlaştırma, konfirme etme < Ar. ḳarra قرّ durdu, yerleşti, karar kıldı. NETS
ilah Ar. il¥h öz. a.
(ila:hı, l ince okunur) din b. Tanrı. Çok tanrıcılıkta tanrı..
ulu sf. 1. Erdemleri bakımından
çok büyük, yüce: 2. Çok yüksek, çok büyük olan (şey). BTSÖ
i3-li2/ilu. ilum.
Tanrı, ilah. SNAX
ilah Ar. il¥h
a.
(ila:hı,
l ince okunur) 1. Bir alanda yaratıcılığı ile hayranlık uyandıran, çok
beğenilen, çok tutulan kimse: Müzik dünyasının ilahı. Moda ilahı. 2. din
b. Çok tanrıcılıkta tanrı. Türkçe
Sözlük
ilu; wr. ilu "god" Akad. ilu.
İlu wr. diĝir; dim3-me-er; dim3-me8-er; dim3-mi-ir; di-me2-er "deity,
god, goddess" Akad. iltu; ilu . TPSD
il [RAISE] wr. il2; il5;
il2,li, "to raise, carry"
Akad. našû . EL = e-lum ; [[il2]] = il = IL2
Sumerian il homophones . .il = IL. il2
= IL2. il3 = AN. il4 = DIŠ. il5 =
EL. il6 = AL׊E. il8
= IL×GAN2@t. il9 = LIL. il10 = AL. ilx =
AL.ŠE. Use of sign AN .an (anu ana2
am6) . an [SKY]. an [SPADIX].
diĝir (digir dingir dingira) . diĝir [DEITY]. ilu (ili) . ilu [GOD]. Sümerian
usanx is a rebus representation of Akkadian na-šu-u –um.
Sanskrit
ila/ā:
Akad. e/ilu. The Language of the
Harappans: From Akkadian to Sanskrit
İll : Arapça değildir. Nabatça olduğunu
söyleyenler var. Süyuti, bunu “Tanrı’nın adlarından olduğu”na ilişkin görüşü
benimseyerek aktarır. Kimi Kur’an yorumcuları da görüşlerini şöyle açıklarlar:
“İll’ sözcüğü, İbranicedeki ‘il’ sözcüğünün Arapçalaştırılmışıdır. ‘İl’se
‘Tanrı’ demektir.
İl=İyl=el: ‘Cebrail’, ‘Mikail’ (Cebrael,
Mikael)… gibi sözcüklerdeki il, ya da el Arapça değildir. Kenan’ca ve
İbranice’dir. ‘Tanrı’ adlarındandır. Ve Kenan (Fenike) tanrılarının en
önemlisinin adıdır. Ugarit yazıtlarında bu tanrının adı yeralmakta ve “Gök Tanrısı”
olarak tanıtıldığı görülmekte. Turan
Dursun I
ilah; Ar. ilāh إلاه #alh tanrı = İbr. ˀelōah
אלוה ● Tüm Sami dillerinde rastlanan ال biçimine karşılık الاه /אלה biçimi 7. yy'dan önce sadece
İbranicede kaydedilmiştir. eşkökenliler: Ar. allāh: alimallah, Allah,
besmele, billahi, bismillah, elhamdülillah, estağfurullah, euzubillah,
eyvallah, fenafillah, fesuphanallah,
ibadullah, illallah, inşallah, maazallah, maşallah, vallahi, yallah
Ar. ilāh: ilah, ilahi Ar. allāh الله #alh < Ar. al-(i)lāh الله tanrı → ilah Ar. rabb ربّ #rbb ulu kişi, malik, sahip, tanrı ~ Aram. rabb רבא 1. büyük (sıfat), 2.< Aram. #rbb/#rbw רבב/רבו büyük olma, artma, büyüme (= Akad. rabū büyük). NETS
Ar. ilāh: ilah, ilahi Ar. allāh الله #alh < Ar. al-(i)lāh الله tanrı → ilah Ar. rabb ربّ #rbb ulu kişi, malik, sahip, tanrı ~ Aram. rabb רבא 1. büyük (sıfat), 2.< Aram. #rbb/#rbw רבב/רבו büyük olma, artma, büyüme (= Akad. rabū büyük). NETS
ilu [DINGIR : ] (n. ;
pl. ilū, ilānu) [Religion] god , deity ; bēt ilāni : the house of gods ; il āli
: the god of the city / city god ; ilānû : favored by the gods ; ilu rabiu : a
great god ; illil: the highest god / the supreme god / the god of gods ; bēt
ili : the house of the god ; ṣalam ili : the image of the god ; angubbû : a
standing god ; ilu mušallimu : a tutelary god ; iltu / ištāru : a goddess ;
ilūtu : divinity / being a god ; ša lā ilāni : godless , impious , ungodly ;
(ša) kī ili : godlike , divine ; nūrtānu : like Ninurta / divine ; (ša) ili :
godly , pious , devout , believer (?) ; ilāni : the gods ; ilumma ! : by God !
palāḫu : to serve (a god) ; šār ilāni : l'esprit des dieux ;Comparison with
other Semitic languages : Proto-Semitic : *ʾil «deity». Arabic :
ulūhat أُلُوهَة. Syriac:ʾalāhā ܐܰܠܳܗܳܐ. Hebrew : ʾel
. Ugaritic : ỉl . AKDI
elu;
(god) see ilu. TASD
ilu : wr. ilu "god" Akad. ilu
ilu [[ilu]] = i-lu = AN =
AN-um . Akad. ilu "god, deity". SSED
Bkz; Allah, ilah, rab,
tanrı, ulu
inkâr
~Akad. nagaru.
Ar.inkār إنكار #nkr yalanlama, reddetme
yadsıma < Ar. nakr/nukūr نكر/نكور bilmeme,
tanımama (= Akad. nakru yabancı, yad ). NETS
inkâr Ar. ink¥r
a. (inkâ:rı) 1.
Yaptığını, söylediğini, tanık olduğunu saklama, gizleme, yadsıma. 2. Kabul
etmeme, tanımama. Türkçe Sözlük
inkar < Ar. yalanlama < # nkr < Akad. nakāru itiraz etmek, inkar etmek, farklı olmak, düşman olmak, dış
görünüşünü değiştirmek. Şimşek
nakru [LÚ.KÚR :] (st. abs. naker)
foreign, enemy.
Cf. nakāru. AKDI
nakāru [KÚR :] (vb. i/i ;
stat. nakir, nakar)
G. to be foreign,
enemy ; to revolt against s.o. (+itti) Gt. to become each other's
enemy D. to change, alter ; to remove ; to transfer Š. to
cause enmity
Comparison with other
Semitic languages :
Proto-Semitic : *nakār
Arabic : nakira نَكِرَ «to ignore»
Syriac : nukrayā ܢܘܼܟܪܲܝܵܐ «foreign»
Hebrew : nākar נָכַר
Ugaritic : nkr «stranger». AKDI
nakāru : to become hostile, to be or become an enemy, to engage in
hostilities, to be at war, to rebel against a ruler, to be alien, an outsider,
to become estranged
to change one's mind, to become
deranged, to talk senselessly, to have an unhealthy appearange, to change, to
move away, to go into exile, to change (mostly for the worse), to become angry,
to change domicile, to appropriate property, to take a person away, to
countermand, overrule a command, to contradict, to refuse to deny a statement,
a fact, to contest an agreement, to refuse a request, to speak a falsehood to
become mutual enemies. TASD
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder