7 Şubat 2015 Cumartesi

Etimoloji H harfi ile ... I

habbe kabarcık, tane, tohum < Ar. habba tane, tohum < #hbb < Ar. habb < Akad. habbu çekirdek. ŞİMŞEK
habbeAr. ḥabba ͭ حبّة  #ḥbb kabarcık, tane, tohum Ar. ḥabb حبّ . NETS

haber bilgi, birinci elden bilinen şey < Ar. habar, bilgi rivayet, anlatılan şey < hbr görerek bilme, haberli olma < Ar. habara denedi, sınadı, bizatihi yaşayarak öğrendi < Akad. habāru(m) bahsetmek, (neşeyle) haykırmak, > Asur. ha.ba.ra.at.tum mesaj, haber habarattu(m) gürültü. Azer. xeber, Bul. haber, Kır. kavar, Fa. xabar, Tat. kheber. ŞİMŞEK
haberAr. χabar خبر  #χbr bilgi, birinci elden bilinen şey Ar. χabara خبر denedi, sınadı, tanıdı, bizzat yaşayarak öğrendi. NETS

habib/p sevgili, dost < Ar. habib # hbb sevme, dost olma < Ar. habba (hubb) sevdi < Akad. habu sevmek, hibum > Asur hapu, İbr ‘ahap. Şimşek
habip Ar. ḥabīb حبيب  #ḥbb sevgili, dost Ar. ḥabba حبّ sevdi. NETS

Habur < Ar. Habur bereketin doğuşu, bereket nehri < Akad. Hubur, Hibur ölüler diyarı ırmağı, yeraltı dünyası ırmağı, bir dağ adı < Süm. HUBUR yeraltındaki bolluk, bereket ırmağının adı < Süm. HE(N)-BUR.  Şimşek. 2004
Habur / Hubur river.cehennem ırmağı. The river of the nether world. Süm. hu-bu-ur= Subartum. TASD
Habur nehir Silopi - Şırnak. NAsT: Xâbûru
 İlk kez Asur kralı 2. Adad-Nirari'nin (MÖ 911-891) aynı isimle anılmıştı Nişanyan.. İlk kez değil binlerce yıl önce Sümerler..
Habur Kültepe metinlerinde šu-ha-bu-ra yazılışı ile Şahıs adı olarak geçmektedir. İsim, nehir adı H_b_r ile birlikte kaydedilmekte ve yer adı Habur_ ile karşılaştırılabileceği belirtilmektedir. İsim III. Ur metinlerinde
dHa-bu-rí-tum, Eski Babil’de i7Ha-bu-urki, Orta Asur-Orta Babil’de ÍD Ha-bur yazılışları ile geçmektedir.  III. Ur belgelerinde Ha-bu-raki, Eski Asur’da ise Ha-bu-ra, i-Ha-bu-ra
ve kà-sà-tim ša Ha-bu-ra-a yazılışlarıyla geçmektedir. Bir metne göre Atme _ Mardaman _ Habura _ Burallum _ Širun _ Zurehuhu ve Šimala sıralaması içinde yer almaktadır. Ancak metnin kırık olması nedeniyle bu sıralamanın problemli oldugu görülmektedir. Buna rağmen Habura’nın
Atme, Mardaman ve Kaniš’e dogru bir güzergâh üzerinde oldugu kabul edilmektedir. Ayrıca bu şehrin Doğu Habur, Yukarı Habur Bölgesi ve Ergani Maden yakınlarında olduğu, fakat Habura ile Burallum’un aynı bölgede
olmaları sebebiyle Habura’nın yeri için Yukarı Habur Bölgesi teklifinin daha uygun bulunduğu da ifade edilmektedir.
Eski Asur metinlerinde Ha-bu-ra-ta-i-um, URUDU Ha-bu-ra-ta-am ve URUDU SIG5 Ha-bu-ra-ta-i-um seklinde geçen örneklerini çoğaltabileceğimiz bu yer adı, bu dönemin önemli iyi cins bakır üretim merkezlerinden biridir.
İsim, Eski Babil metinlerinde Ha-bu-ra-timki ve mat Ha-bu-ra-timki şeklinde görülmektedir.
Eski Asurca Metinlerde Geçen Coğrafya adları. Remzi Kuzuoğlu.
 mu ia-ah-du-li-im id2-da hu-bu-ur ip-tu-u2. Yahdun-Lim’in Habur kanalını açtığı yıl. Yıl Adları.
mu 1-kam zi-im-ri-li-im ha-bu-ur ih-tu-tu. Zimri-Lim’in Habur’u kazdığı yıl. Yıl Adları.

hadım, hadim
< Ar. ¥adim ev hizmetçisi, iğdiş edilmiş harem hizmetçisi < Akad. hazamu kesmek, bir yeri, bir uzvu kesip atmak, çıkartmak > Akad. hazimum kulağı kesilmiş. Şimşek 
hadım Arapça χdm kökünden gelen χādim خادم  "hizmetçi" sözcüğünden alıntıdır. Arapça  χadama "hizmet etti. NETS

hafir kazı yapan < Ar. hafr kazı < Ar. # hfr kazma, kazı < Akad. hepēruhapāru(m) kazmak. ŞİMŞEK
hafriyat Arapça ḥfr kökünden gelen ḥafr حفر  "kazı" sözcüğünden türetilmiştir. Arapça ḥafara حفر  "kazdı". NETS

haham İbr. χakam חכמ hekim, hikmet sahibi, bilge İbr/Aram. #χkm bilme, bilge olma. NETS
haham musevi din görevlisi, musevi hocası < İbr. ¥ākām hakim, hikmet, bilge < İbr. Aram.  # ¥km bilme, bilge olma < Akad. hakāmu bilmek, anlamak, kavramak, bildirmek. Şimşek

hak2 [etm ~ Ar.  ḥakk حكّ #ḥkk oyma, kazıma, kalemkâri < Ar. ḥakka حكّ (metal veya ağacı) oydu, kazıdı = Akad.  ekēku kazımak, kaşımak → hak1
● Aynı kökün Aramice biçimi ḳoph ile #ḥḳḳ 'dir. Ar.  ḥuḳḳa (hokka) sözcüğü Aramiceden alıntı olmalıdır. NETS
hak, -kki     Ar. §akk 
(II) a. esk. 1. Maden, ağaç, taş üzerine elle yazı veya şekil oyma, kazı: Mühür hakki. 2. Kâğıttaki yazıyı kazıma, kazı: Resmî kâğıtlarda hak ve silinti yasaktır. Türkçe Sözlük 
hâkk (etmek) < Ar. hakk # hkk oyarak işleme, kazıma, kalemkari < Ar. hakka (metal) oydu, kazıdı < Akad. ekēu, egēgu(m) kazımak, kaşımak, tırmalamak. ŞİMŞEK

hakem  / hakim < Ar. hakam yargıç < #hkm 1. Yargılama, karar verme, hükmetme, egemen olma 2. Güçlü ve pek olma < Akad. hakāmu(m) bilmek, anlamak, kavramak, bildirmek. ŞİMŞEK
hakem Ar ḥakam حكم  #ḥkm yargıç. NETS

Halep
Halabit (Halep/ Aleppo) ha-la-bi-it{ki}.
ha-la-bi-it{ki} i-pu-szu. Haleb’in yeniden inşa edilmesi. Sumu-Yamam Yıl Adları.
mu zi-im-ri-li-im alan-szu a-na {d}im sza ha-la-ab{ki} u2-sze-lu-u2. Zimri-Lim’in (1782-1759) Alap Aleppo/ Halab / Halep’te Adad’ın heykelini diktiği yıl. Yıl Adları.
mu ha-la-bi-it{ki} ru-bu-um isy-ba-tu. Halabit /HalepAleppo prensinin ele geçirildiği yıl. İpiq-Adad II. Yıl adları

halef birinin ardından gelen veya yerine geçen, ardıl < Ar. halaf birinin yerine veya makamına geçme < # hlf < Akad. halpu yerine geçmek, vekil tayin etmek. ŞİMŞEK
halefAr. χalaf خلف  #χlf birinin ardından gelen veya yerine geçen, ardıl Ar. χalafa خلف 1. (birinin) yerine geçti. NETS

halhal kadınların ayak bileklerine taktıkları bilezik < Ar. halhal, hulhal, hilhal < Akad. hullu(m), ullu boyun halkası, Burma metalden gerdanlık, halka, halka benzeri şey < Süm. HUL (HUL3). Halka, halka şeklinde olan şey, yüzük ? Süm. HAR halka yüzük. Akad. harharrum zincir.ŞİMŞEK
ḫal-ḫa (Süm.) sarmak, döndürmek, çevirmek. NETS
halhal Ar. χalχāl خلخل  #χlχl ayak bileziği Ar. χalχala خلخل şangır şungur etti. NETS
halhal ‘kadınların ayak bileklerine taktıkları bilezik’. Ağızlarda helhel olarak da geçer. hulh
äl, hilhál olarak da geçer. Eren
halhal    Ar. ¬al¬¥l  Kadınların ayak bileklerine taktıkları bilezik.   Türkçe Sözlük 
hul wr. hul3 "ring; rein" Akad. hullu. TPSD
hullu  Süm.  lw. hu-ul. ring as ornament. Asyy.Dict.

hamam ılıca, kaplıca < Ar. hammām ılıca, kaplıca, çok ısıtan < # hmm sıcak olma, < Akad. emēmu sıcak olma, evin, hamamın ısısını yükseltmek. Şimşek
hamam  Ar. ḥammām حمّام  #ḥmm "çok ısıtan", ılıca, kaplıca. NETS

hamur kabarmış hamur, maya, mayalı hamurdan yapılan ekmek < Ar. xamur kabarmış, mayalanmış hamur < # xmr kabarma, mayalanma Akad. himrum mayalanmış içecek Ugar. hmr şarap, Sür. hamra şarap. Şimşek
hamur Ar. χamīr خمير  #χmr kabarmış, mayalanmış, mayalı hamur ekmeği Ar. χamara خمر kabardı, mayalandı. NETS

hançer < Ar.  hancar < Aram.  / Fa.  hancer < Aram.  hangrā > Akad.  hangaru hançer < Aram. ŞİMŞEK
hançer Ar. ḥancar حنجر kısa savunma bıçağı Aram. χangərā חנגרא , Sogd χangar. NETS

hançere ~ Ar. ḥancara ͭ حنجرة #ḥncr boğazın üst kısmı, gırtlak, veya boğazı kapatan kas (= İbr. gargeret גרגרת =Akad. gangaritu . NETS
hançere    Ar. §ancere 
a. anat. Gırtlak.   Türkçe Sözlük 

hapis/haps- ~ Ar. ḥabs حبس #ḥbs tutsak etme, kapatma, tutsaklık yeri < Ar.  ḥabasa حبس kıstı, kısıtladı, kapattı, hapsetti = Aram. #χbş חבש bağlama - özellikle sarık veya baş örtüsü, kuşak, at koşumu = Akad.  abāşu bağlama )● Karş. Akad.  abşu (kuşak, kemer). NETS
hapis, -psi    Ar. §abs 
a. 1. Bir yere kapatıp salıvermeme. 2. Yasalara göre suçu belirlenen bir kimseyi cezaevine koyma cezası. 3. Cezaya çarptırılmış suçluların kapatıldıkları yer, cezaevi, hapishane. 4. Pulları salıvermemek, kapatmak temeline dayanan bir çeşit tavla oyunu. 5. sf. Mahpus. Türkçe Sözlük 

har[-lamak. har Proto-Afro-Asiatic: *(ʔa-)ḫʷar-Meaning: burn. Egyptian: ḫr.t 'flame' (reg) . Western Chadic: *ʔagwar- 'burnt bits'
South Cushitic: *ḫwar- 'fry' 1, 'hot' 2. NODI
har Ar. ḥarr حرّ  #ḥrr sıcaklık, ateş < Ar. ḥarra حرّ ısındı, sıcak idi. NETS

harab/p < Ar.  harāb yıkım, yıkıntı, < #hrb yıkma, tahrip etme < Akad. harābu terk etmek, yıkmak >İbr. harav, Sür. herab. ŞİMŞEK
harap Ar. χarāb خراب  #χrb viran etme, yıkım, yıkıntı Ar. χaraba خرب viran etti, yıktı (= İbr. χārib חרב viran olm. NETS
haranı (yörs, hereni) kazan, büyük kazan < Fa. harāni’a kazan < Akad. haru, haranu, Asur bakırdan, pişmiş topraktan vb. geniş kap harium, harane < Süm. hara geniş bir kap.  Bulg. xaranija, Sırp. haraniji, Rum. xapavi. Şimşek
haranı kazan, büyük kazan. Yerel ağızlarda hereni olarak da geçer. < Fa. harānī a cauldron kettle. Bul. xaranija ve Sırpça haranija biçimleri Türkçeden alınmıştır. Rumcaya da olarak geçmiştir. EREN
harem < Ar. haram yasak, tabu, girilmez yer, dokunulmaz şey #hrm < Akad. haramu ayırmak, bölmek. Şimşek
haram Ar. ḥarām حرام  #ḥrm yasak, özellikle dinen yasak olan Ar. ḥaruma حرم yasak idi, dokunulmaz idi. NETS
harem Ar. ḥaram حرم  #ḥrm yasak veya kutsal alan, tabu, özellikle Kâbe civarındaki kutsal alan Ar. ḥaruma حرم. NETS

harnup harub (Süm.); Keçiboynuzu. Harnup. Ar. χarrūb/χarnūb خرّوب/خرنوب keçiboynuzu 
Aram.χarrūb חרוב = Akad. harūbu~Süm. harubNETS
harub: harnup, Akad. harubu. ḫarûbu , ḫarūbu.  carob tree.  Arabic : ḫarōb  خروب «carob tree». AKDI
erēbu locust . keçiboynuzu, harnup. TASD
erbû :  locust . AKDI
carob  1540s, from Fr. carobe, ultimately from Arabic kharrub "locust bean pod" (also in Pers. khirnub), from Assyr. kharubu. ONED
harub  wr.  "carob” (tree) Akad. harûbu . TPSD
harub : keçi boynuzu. Akad. harubum. SNAX
harub wr. harub "carob (tree)" Akad. harûbu. SSED
harnup/harup (mersin, hannup) keçiboynuzu < Ar. harrup / harnub keçiboynuzu < Aram. harrub < Akad. harubu(m) harupu(m) harnup (ağacı) < Süm. harub. İng. carob, carat, İtal. carati, İsp. quilate. EMıs. kr.ty boynuz İbr. karan. Bu kelime yine Akad. qarnu(m) boynuz > qarnanu, qarnu, qurnatum. Bu kelime Hint-Avrupa dillerindeki ker-, kor- gibi kelimelerin kökenini oluşturuyor olabilir. Yun. (keras) boynuz Akadcadan geçmiş olmalıdır. İtal. corno (boynuz), İsp. cuerno (boynuz), İng. horn (boynuz). Korna. Şimşek. 2004
harubu / harupu carob. TASD
harnup, -bu    Ar. ¬arn°b  a. bit. b. esk. Keçiboynuzu ağacı ve meyvesi. Türkçe Sözlük 

harp savaş < Ar. harb savaş #hrb savaşma < Aram. harbā kılıç veya mızrak, İbr. hareb < Akad. harāpu silahla kesmek. Şimşek

Harran, kervan har-ra-an (Süm.);
yol, kervan, rota, kafile, katar. Akad. harranum.
har-ra-an  "Weg, Reise "  harrānu («route, chemin»)  ("road": har(-a)-an  dnin(-gu2) har-an-na)  s. am-si-har-ra-an, gu2-har-ra-an-na,   dnin-har-ra-an   . SUZE
Harran: Kervan Hanı. Sitchin
har-ra-an : yol, koridor, geçit, patika. Akad. harranum. SNAX
har-ra-an "Weg, Reise ". Akad.  harrānu, route, chemin, road. SUZE
harran  route, passage; path. Akad. mētequ "route, passage"; urhu "way, path". ganagur  wr. gana-gur24; gana-gur210; gana-gur215 "a path" Akad. kanagurru. SSED,  SULE
har-ra-an: road (a city on the route to the Mediterranean, Akkadian loanword).  ANSD
har-ra-an-gur ;harrangur  wr. har-ra-an-gur "a path" Akad. kanagurru. TPSD
harranu; highway, road, path, from OAkad, on; possibly connected hurr, hari. TASD
kervan Ar. kârbān/kârvān;  Fa.  kārbān/kārvān كاربان/كاروان kafile, katar << Ofa. Kārvān ~? Akad. χarrānu yol, yolculuk, özellikle ticari yolculuk, kervan. NETS
 ḫarrānu  [KASKAL] : [KASKAL.KI] ;
journey ; caravan ; military campaign, ḫarrāna alāku to perform military service ; 2) a road (built, opened, blocked, kept in order) ; 3) astronomy : the path of a heavenly body ; 4) behaviour / attitude / manners / way of life ; ḫarranu išartu : the right way / path , a straight way , a bee's line ; 5) a (business) journey / travel , a caravan ; : ša ḫarrānātim : caravan leader ; bēl ḫarrāni : a caravan entrepreneur , a travel companion ; : ḫarrānu ša ḫurāṣi : a gold-trading venture ; 6) : journey-money ; : trading capital ; 7) a miltary campaign , an army on campaign , an expedition ; : ḫarrānu alākum : to perform miltary service / to be conscripted ; 8) (époque achéménide) / Hittite : fois , essai ; ina ḫarrānu šakānu : soumette à une procédure légale (usage hittite) ;
ḫarrāna štešēru 1) to take to the road , to go off , to start out , to set out on the road 2) (birth) to be born straightforwardly.  AKDI
hrr; harranum; road, trip, expedition. GOOA
ḫarrānu  [KASKAL ]  [KASKAL.KI ] ; [KASKAL2]
1) journey ; caravan ; military campaign, ḫarrāna alāku to perform military service ; 2) a road (built, opened, blocked, kept in order) ; 3) astronomy : the path of a heavenly body ; 4) behaviour / attitude / manners / way of life ; ḫarranu išartu : the right way / path , a straight way , a bee's line ; 5) a (business) journey / travel , a caravan ;  : ša ḫarrānātim : caravan-leader ; bēl ḫarrāni : a caravan entrepreneur , a travel companion ;  : ḫarrānu ša ḫurāṣi : a gold-trading venture ; 6)  : journey-money ;  : trading capital ; 7) a miltary campaign , an army on campaign , an expedition ;  : ḫarrānu alākum : to perform miltary service / to be conscripted ; 8) (époque achéménide) / Hittite : fois , essai ;  ina ḫarrānu šakānu : soumette à une procédure légale (usage hittite) ; AKDI
Harana Eski Asur metinlerinde Ha-ra-na, Hitit ve Luvice belgelerde Harran, Eski Babil’de Harranum şeklinde geçmektedir. –na son ekli yer adlarından biri olarak belirtilen bu yer adı KTH 14 no.lu metinde bakır ile alakalı olarak geçmesi nedeniyle, Ergani’nin 30 km. doğusundaki Harran olabileceği ileri sürülmektedir. Ayrıca Asur-Kaniş arasındaki ana rota üzerinde olan Harana, Haran (Harran)’ın farklı bir görüntüsü olarak değerlendirilmekte ve Harran ile bir tutulmaktadır. Haranu ve Harrani Harran’ın değişik yazılışları olarak kabul edilmelidir.
Eski Asurca Metinlerde Geçen Coğrafya Adları. Kuzuoğlu.2007
harranu Harran. Highway, road, path. TASD
Harran ilçe - Harran (Altınbaşak bucağı) - Urfa . Ar. Xarrân, Asur. Xarrânu. Harran'daki Ay Tanrısı mabedi Babil ve Asur kaynaklarında MÖ 19. yy'dan itibaren anılır. Tevrat'ın Tekvin (Genesis) kitabında da Xarrân zikredilmiştir. Babil'in son hükümdar sülalesi (MÖ 7. yy) Harranlı idi. Nişanyan İndex Anatolicus. Daha eski
Harran   (ha'rran) Şanlıurfa iline bağlı ilçelerden biri.
Harran (şehir adı) < Ar. Harran < Akad. harrānu yol, güzergah, kavşak noktası, yolların kesiştiği yer, askeri bölge, seyahat, kervan < Süm. harran-u değişik yolların birleştiği nokta, kavşak. Ebla. Ha-ra-na, Lat. Carrhae. Şimşek.2004

 M.ö 2113 te Sümer ve Akkad tarihinin en görkemli sayfası açıldı. Tarihçiler bu çağa III. Ur dönemi demektedir çünkü Ur üçüncü kez imparatorluğun başkenti olmuştu. Bu şehir, şehrin kutsal semtinde eşi Ningal ile oturan Nannar / Sin ‘ in kült merkeziydi. Onların efendiliği aydın ve hayırseverdi. Yeni hanedanı başlatmak için meshettikleri kral olan Ur-Nammu (Ur un neşesi) bilgeydi, adildi ve uluslar arası ticarette ustaydı.; Sümer metal ve kereste karşılığında tahıl ve yünlü ürünler vermekteydi; renkli giysileri, Kitabı Mukaddese göre Eriha da bile çok aranmaktaydı. "Ur tacirleri" uluslararası üne sahipti, saygı görmekteydiler; onların aracılığıyla Sümer uygarlığı tüm unsurlarıyla uzaklara yayılmıştı. Daha çok yüne ihtiyaç duyan Sümerler Küçük Asya’ya, Hititler ülkesine bir giriş kapısı niteliğinde büyük bir ticaret karakolunun kurulduğu kuzey bölgelerdeki otlaklara döndüler. Buraya Harran (kervan Hanı) adı verildi. Küçük bir Ur, Ur'dan uzaktaki Ur olarak iş görmesi amaçlanan bu kent yerleşim planı ve tapınağıyla Ur'un kopyasıydı.. İbrahim’in Harran’da konakladığı Kitabı Mukaddesten bilinmektedir. Marduk’un uzak ülkeleri dolaşıp sonunda Hititlerin ülkesine geldiğini otobiyografisinden bilmekteyiz. Yirmidört yılını geçirdiği  o belirli yerin Harran olduğunu, Marduk’un otobiyografisinin açılış dizelerinden çıkartmaktayız: “Ne zamana dek?" diye başlayan sorusunu hemen yakında bulunan tanrılar onu “ilu harranim”e yani Harran’ ın tanrılarına yöneltir. Sitchin. Kozmik Kod. 210-216.

Hiç yorum yok: