habbe kabarcık, tane, tohum < Ar. habba tane, tohum < #hbb
< Ar. habb < Akad. habbu
çekirdek. ŞİMŞEK
habbeAr. ḥabba ͭ حبّة #ḥbb kabarcık, tane, tohum < Ar. ḥabb حبّ . NETS
haber bilgi, birinci elden bilinen şey < Ar. habar, bilgi rivayet, anlatılan şey
< hbr
görerek bilme, haberli olma < Ar. habara denedi, sınadı, bizatihi
yaşayarak öğrendi < Akad. habāru(m) bahsetmek, (neşeyle) haykırmak, > Asur. ha.ba.ra.at.tum
mesaj, haber habarattu(m) gürültü.
Azer. xeber, Bul. haber, Kır. kavar, Fa. xabar,
Tat. kheber.
ŞİMŞEK
haberAr. χabar خبر #χbr bilgi, birinci elden bilinen şey < Ar. χabara خبر denedi, sınadı, tanıdı, bizzat yaşayarak öğrendi. NETS
habib/p
sevgili, dost < Ar. habib # hbb sevme, dost olma < Ar. habba
(hubb) sevdi < Akad. habu sevmek, hibum > Asur hapu, İbr
‘ahap. Şimşek
habip Ar. ḥabīb حبيب #ḥbb sevgili, dost < Ar. ḥabba حبّ sevdi. NETS
Habur < Ar. Habur bereketin doğuşu, bereket
nehri < Akad. Hubur, Hibur ölüler diyarı ırmağı, yeraltı
dünyası ırmağı, bir dağ adı < Süm. HUBUR
yeraltındaki bolluk, bereket ırmağının adı < Süm. HE(N)-BUR. Şimşek. 2004
Habur / Hubur river.cehennem ırmağı. The river of
the nether world. Süm. hu-bu-ur= Subartum. TASD
■ İlk
kez Asur kralı 2. Adad-Nirari'nin (MÖ 911-891) aynı isimle anılmıştı Nişanyan.. İlk kez
değil binlerce yıl önce Sümerler..
Habur
Kültepe
metinlerinde šu-ha-bu-ra yazılışı ile Şahıs adı olarak geçmektedir. İsim, nehir adı H_b_r ile birlikte
kaydedilmekte ve yer adı Habur_ ile karşılaştırılabileceği belirtilmektedir.
İsim III. Ur metinlerinde
dHa-bu-rí-tum, Eski Babil’de i7Ha-bu-urki, Orta Asur-Orta
Babil’de ÍD Ha-bur yazılışları ile geçmektedir. III. Ur belgelerinde Ha-bu-raki, Eski Asur’da ise Ha-bu-ra, i-Ha-bu-ra
ve kà-sà-tim ša
Ha-bu-ra-a yazılışlarıyla
geçmektedir. Bir metne göre Atme _ Mardaman _ Habura _ Burallum _ Širun _ Zurehuhu ve Šimala sıralaması içinde yer almaktadır. Ancak metnin
kırık olması nedeniyle bu sıralamanın problemli oldugu görülmektedir. Buna
rağmen Habura’nın
Atme, Mardaman ve
Kaniš’e dogru
bir güzergâh üzerinde oldugu kabul edilmektedir. Ayrıca bu şehrin Doğu Habur, Yukarı Habur
Bölgesi ve Ergani Maden yakınlarında olduğu, fakat Habura ile Burallum’un aynı bölgede
olmaları sebebiyle
Habura’nın yeri için Yukarı
Habur Bölgesi teklifinin daha uygun bulunduğu da ifade edilmektedir.
Eski Asur metinlerinde Ha-bu-ra-ta-i-um, URUDU
Ha-bu-ra-ta-am ve URUDU SIG5 Ha-bu-ra-ta-i-um seklinde geçen
örneklerini çoğaltabileceğimiz bu yer adı, bu dönemin önemli iyi cins bakır üretim
merkezlerinden biridir.
İsim, Eski Babil metinlerinde Ha-bu-ra-timki ve mat
Ha-bu-ra-timki şeklinde görülmektedir.
Eski Asurca Metinlerde Geçen Coğrafya adları. Remzi Kuzuoğlu.
mu ia-ah-du-li-im id2-da hu-bu-ur ip-tu-u2. Yahdun-Lim’in Habur kanalını açtığı yıl. Yıl Adları.
mu 1-kam zi-im-ri-li-im ha-bu-ur ih-tu-tu. Zimri-Lim’in Habur’u kazdığı yıl. Yıl Adları.
hadım, hadim < Ar. ¥adim ev hizmetçisi, iğdiş edilmiş harem hizmetçisi < Akad. hazamu kesmek, bir yeri, bir uzvu kesip atmak, çıkartmak > Akad. hazimum kulağı kesilmiş. Şimşek
hadım Arapça χdm kökünden gelen χādim خادم "hizmetçi" sözcüğünden alıntıdır. Arapça χadama "hizmet etti. NETS
hafir kazı yapan < Ar.
hafr kazı < Ar. # hfr kazma, kazı < Akad. hepēru, hapāru(m) kazmak. ŞİMŞEK
hafriyat Arapça ḥfr kökünden gelen ḥafr حفر "kazı" sözcüğünden türetilmiştir. Arapça ḥafara حفر "kazdı". NETS
haham İbr. χakam חכמ hekim, hikmet sahibi, bilge < İbr/Aram. #χkm bilme, bilge olma. NETS
haham musevi din görevlisi, musevi hocası
< İbr. ¥ākām hakim, hikmet, bilge
< İbr. Aram. # ¥km bilme, bilge olma < Akad. hakāmu bilmek, anlamak, kavramak, bildirmek. Şimşek
hak2 [etm ~ Ar. ḥakk حكّ #ḥkk oyma, kazıma,
kalemkâri < Ar. ḥakka حكّ (metal veya ağacı) oydu,
kazıdı = Akad. ekēku kazımak, kaşımak → hak1
● Aynı
kökün Aramice biçimi ḳoph ile #ḥḳḳ 'dir. Ar. ḥuḳḳa (hokka)
sözcüğü Aramiceden alıntı olmalıdır. NETS
hak, -kki Ar. §akk
(II) a.
esk. 1. Maden, ağaç, taş üzerine elle yazı veya şekil oyma,
kazı: Mühür hakki. 2. Kâğıttaki yazıyı kazıma, kazı: Resmî kâğıtlarda
hak ve silinti yasaktır. Türkçe
Sözlük
hâkk (etmek) < Ar. hakk # hkk oyarak işleme,
kazıma, kalemkari < Ar. hakka (metal) oydu, kazıdı < Akad.
ekēu, egēgu(m) kazımak, kaşımak, tırmalamak. ŞİMŞEK
hakem / hakim < Ar. hakam yargıç < #hkm 1. Yargılama, karar verme, hükmetme, egemen olma 2. Güçlü ve pek
olma < Akad. hakāmu(m) bilmek, anlamak, kavramak,
bildirmek. ŞİMŞEK
hakem Ar ḥakam حكم #ḥkm yargıç. NETS
Halep
Halabit (Halep/ Aleppo)
ha-la-bi-it{ki}.
ha-la-bi-it{ki}
i-pu-szu. Haleb’in yeniden inşa edilmesi. Sumu-Yamam Yıl Adları.
mu zi-im-ri-li-im alan-szu a-na {d}im sza ha-la-ab{ki} u2-sze-lu-u2. Zimri-Lim’in (1782-1759) Alap Aleppo/ Halab / Halep’te Adad’ın heykelini diktiği yıl. Yıl Adları.
mu ha-la-bi-it{ki} ru-bu-um isy-ba-tu. Halabit /Halep/ Aleppo prensinin ele geçirildiği yıl. İpiq-Adad II. Yıl adları
halef birinin ardından gelen veya yerine
geçen, ardıl < Ar. halaf birinin yerine veya makamına
geçme < # hlf < Akad. halpu yerine geçmek, vekil tayin
etmek. ŞİMŞEK
halefAr. χalaf خلف #χlf birinin ardından gelen veya yerine
geçen, ardıl < Ar. χalafa خلف 1. (birinin) yerine geçti. NETS
halhal kadınların ayak bileklerine taktıkları bilezik < Ar. halhal, hulhal, hilhal <
Akad. hullu(m), ullu boyun halkası, Burma metalden
gerdanlık, halka, halka benzeri şey < Süm. HUL (HUL3). Halka, halka şeklinde olan şey, yüzük ? Süm.
HAR halka yüzük. Akad. harharrum
zincir.ŞİMŞEK
ḫal-ḫa (Süm.) sarmak, döndürmek, çevirmek. NETS
halhal Ar. χalχāl خلخل #χlχl ayak bileziği < Ar. χalχala خلخل şangır şungur etti. NETS
halhal ‘kadınların ayak bileklerine
taktıkları bilezik’. Ağızlarda helhel olarak da geçer. hulh
äl, hilhál olarak da geçer. Eren
halhal Ar. ¬al¬¥l
Kadınların ayak bileklerine taktıkları bilezik. Türkçe Sözlük
hul wr. hul3 "ring; rein"
Akad. hullu. TPSD
hullu Süm.
lw. hu-ul. ring as ornament. Asyy.Dict.
hamam ılıca, kaplıca < Ar. hammām ılıca, kaplıca, çok ısıtan < # hmm sıcak olma, < Akad. emēmu sıcak olma, evin, hamamın ısısını
yükseltmek. Şimşek
hamam Ar. ḥammām حمّام #ḥmm "çok
ısıtan", ılıca, kaplıca. NETS
hamur kabarmış hamur, maya, mayalı hamurdan
yapılan ekmek < Ar. xamur
kabarmış, mayalanmış hamur < # xmr
kabarma, mayalanma Akad. himrum mayalanmış
içecek Ugar. hmr
şarap, Sür. hamra şarap. Şimşek
hamur Ar. χamīr خمير #χmr kabarmış, mayalanmış, mayalı hamur
ekmeği < Ar. χamara خمر kabardı, mayalandı. NETS
hançer < Ar. hancar
< Aram. / Fa. hancer < Aram. hangrā
> Akad. hangaru hançer < Aram. ŞİMŞEK
hançer Ar. ḥancar حنجر kısa savunma bıçağı ~ Aram. χangərā חנגרא , Sogd χangar. NETS
hançere ~ Ar. ḥancara ͭ حنجرة #ḥncr boğazın üst kısmı, gırtlak, veya boğazı kapatan
kas (= İbr. gargeret גרגרת =Akad. gangaritu .
NETS
hançere Ar. §ancere
a. anat. Gırtlak. Türkçe Sözlük
hapis/haps-
~ Ar. ḥabs حبس #ḥbs tutsak etme, kapatma, tutsaklık
yeri < Ar. ḥabasa حبس kıstı, kısıtladı, kapattı,
hapsetti = Aram. #χbş חבש bağlama - özellikle sarık veya
baş örtüsü, kuşak, at koşumu = Akad. abāşu bağlama )● Karş. Akad.
abşu (kuşak,
kemer). NETS
hapis, -psi Ar.
§abs
a. 1.
Bir yere kapatıp salıvermeme. 2. Yasalara göre suçu belirlenen bir kimseyi
cezaevine koyma cezası. 3. Cezaya çarptırılmış suçluların kapatıldıkları yer,
cezaevi, hapishane. 4. Pulları salıvermemek, kapatmak temeline dayanan bir
çeşit tavla oyunu. 5. sf. Mahpus. Türkçe Sözlük
har[-lamak.
har Proto-Afro-Asiatic: *(ʔa-)ḫʷar-Meaning: burn. Egyptian: ḫr.t 'flame' (reg) . Western
Chadic: *ʔagwar- 'burnt bits'
South Cushitic: *ḫwar- 'fry' 1, 'hot' 2. NODI
har Ar. ḥarr حرّ #ḥrr sıcaklık, ateş < Ar. ḥarra حرّ ısındı,
sıcak idi. NETS
harab/p < Ar. harāb
yıkım, yıkıntı, < #hrb yıkma, tahrip etme < Akad. harābu terk etmek, yıkmak >İbr. harav,
Sür. herab. ŞİMŞEK
harap Ar. χarāb خراب #χrb viran etme, yıkım, yıkıntı < Ar. χaraba خرب viran etti, yıktı (= İbr. χārib חרב viran olm. NETS
haranı (yörs, hereni) kazan, büyük kazan
< Fa. harāni’a kazan < Akad. haru, haranu, Asur bakırdan, pişmiş topraktan vb. geniş kap harium, harane < Süm. hara
geniş bir kap. Bulg. xaranija, Sırp. haraniji, Rum. xapavi. Şimşek
haranı kazan, büyük
kazan. Yerel ağızlarda hereni olarak
da geçer. < Fa. harānī a cauldron
kettle. Bul. xaranija ve Sırpça haranija biçimleri Türkçeden alınmıştır.
Rumcaya da
olarak geçmiştir. EREN
harem < Ar. haram yasak, tabu, girilmez yer, dokunulmaz şey #hrm < Akad. haramu ayırmak, bölmek. Şimşek
haram Ar. ḥarām حرام #ḥrm yasak, özellikle dinen yasak olan < Ar. ḥaruma حرم yasak idi, dokunulmaz idi. NETS
harem Ar. ḥaram حرم #ḥrm yasak veya kutsal alan, tabu,
özellikle Kâbe civarındaki kutsal alan < Ar. ḥaruma حرم. NETS
harnup harub (Süm.); Keçiboynuzu. Harnup. Ar.
χarrūb/χarnūb خرّوب/خرنوب keçiboynuzu
Aram.χarrūb חרוב = Akad. harūbu~Süm. harubNETS
harub: harnup,
Akad. harubu. ḫarûbu , ḫarūbu. carob tree. Arabic : ḫarōb خروب «carob tree». AKDI
erēbu locust . keçiboynuzu, harnup. TASD
erbû :
locust . AKDI
carob 1540s, from Fr. carobe,
ultimately from Arabic kharrub "locust
bean pod" (also in Pers. khirnub),
from Assyr. kharubu. ONED
harub wr. "carob”
(tree) Akad. harûbu . TPSD
harub : keçi boynuzu. Akad. harubum.
SNAX
harub
wr. harub "carob (tree)" Akad. harûbu.
SSED
harnup/harup (mersin, hannup) keçiboynuzu < Ar.
harrup
/ harnub
keçiboynuzu < Aram. harrub < Akad. harubu(m) harupu(m)
harnup (ağacı) < Süm. harub. İng. carob, carat,
İtal. carati, İsp. quilate. EMıs. kr.ty boynuz İbr. karan.
Bu kelime yine Akad. qarnu(m) boynuz > qarnanu, qarnu, qurnatum.
Bu kelime Hint-Avrupa dillerindeki ker-,
kor- gibi kelimelerin kökenini
oluşturuyor olabilir. Yun. (keras) boynuz Akadcadan geçmiş
olmalıdır. İtal. corno (boynuz), İsp. cuerno (boynuz), İng. horn
(boynuz). Korna. Şimşek. 2004
harubu / harupu carob. TASD
harnup, -bu Ar.
¬arn°b a. bit. b. esk. Keçiboynuzu ağacı ve meyvesi. Türkçe Sözlük
harp savaş < Ar. harb savaş #hrb savaşma
< Aram. harbā kılıç veya mızrak,
İbr. hareb < Akad. harāpu silahla kesmek. Şimşek
Harran, kervan har-ra-an (Süm.);
yol, kervan, rota,
kafile, katar. Akad. harranum.
har-ra-an
"Weg, Reise " harrānu («route, chemin») ("road": har(-a)-an dnin(-gu2)
har-an-na) s. am-si-har-ra-an,
gu2-har-ra-an-na, dnin-har-ra-an . SUZE
Harran:
Kervan Hanı. Sitchin
har-ra-an : yol, koridor, geçit, patika. Akad.
harranum.
SNAX
har-ra-an "Weg, Reise ". Akad. harrānu, route, chemin, road. SUZE
harran
route, passage; path. Akad. mētequ
"route, passage"; urhu
"way, path". ganagur wr. gana-gur24;
gana-gur210; gana-gur215 "a path" Akad. kanagurru.
SSED,
SULE
har-ra-an: road (a city on the route to the
Mediterranean, Akkadian loanword). ANSD
har-ra-an-gur ;harrangur wr. har-ra-an-gur "a
path" Akad. kanagurru. TPSD
harranu; highway, road, path, from OAkad,
on; possibly connected hurr, hari. TASD
kervan Ar. kârbān/kârvān; Fa. kārbān/kārvān كاربان/كاروان kafile, katar << Ofa. Kārvān ~? Akad. χarrānu yol, yolculuk, özellikle
ticari yolculuk, kervan. NETS
ḫarrānu [KASKAL] : [KASKAL.KI] ;
journey
; caravan ; military campaign, ḫarrāna
alāku to perform military service ; 2) a road (built, opened, blocked, kept in
order) ; 3) astronomy : the path of a heavenly body ; 4) behaviour / attitude /
manners / way of life ; ḫarranu išartu : the right way / path , a straight way
, a bee's line ; 5) a (business) journey / travel , a caravan ; : ša ḫarrānātim : caravan leader ; bēl ḫarrāni : a caravan entrepreneur , a
travel companion ; : ḫarrānu ša ḫurāṣi
: a gold-trading venture ; 6) : journey-money ; : trading capital ; 7) a
miltary campaign , an army on campaign , an expedition ; : ḫarrānu alākum : to perform miltary service / to be conscripted ;
8) (époque achéménide) / Hittite : fois , essai ; ina ḫarrānu šakānu : soumette à une procédure légale (usage hittite) ;
ḫarrāna štešēru 1) to take to the road , to
go off , to start out , to set out on the road 2) (birth) to be born
straightforwardly. AKDI
hrr; harranum; road, trip, expedition. GOOA
ḫarrānu [KASKAL
] [KASKAL.KI ] ; [KASKAL2]
1)
journey ; caravan ; military campaign, ḫarrāna alāku to
perform military service ; 2) a road (built, opened, blocked, kept in order) ;
3) astronomy : the path of a heavenly body ; 4) behaviour / attitude
/ manners / way of life ; ḫarranu
išartu : the right way / path , a straight way , a bee's line ; 5) a
(business) journey / travel , a caravan ; : ša ḫarrānātim : caravan-leader
; bēl ḫarrāni : a caravan
entrepreneur , a travel companion ; : ḫarrānu ša ḫurāṣi : a gold-trading venture ; 6) :
journey-money ; : trading capital ; 7) a miltary campaign , an army
on campaign , an expedition ; : ḫarrānu alākum : to perform miltary service / to be
conscripted ; 8) (époque achéménide) / Hittite : fois , essai
; ina ḫarrānu šakānu : soumette à une procédure légale (usage hittite) ; AKDI
Harana Eski Asur metinlerinde Ha-ra-na, Hitit ve Luvice belgelerde Harran, Eski Babil’de Harranum şeklinde geçmektedir. –na son
ekli yer adlarından biri olarak belirtilen bu yer adı KTH 14 no.lu metinde
bakır ile alakalı olarak geçmesi nedeniyle, Ergani’nin 30 km. doğusundaki Harran olabileceği ileri sürülmektedir.
Ayrıca Asur-Kaniş arasındaki ana rota üzerinde olan Harana, Haran
(Harran)’ın farklı bir görüntüsü olarak değerlendirilmekte ve Harran ile bir tutulmaktadır. Haranu ve Harrani Harran’ın değişik yazılışları olarak kabul edilmelidir.
Eski
Asurca Metinlerde Geçen Coğrafya Adları. Kuzuoğlu.2007
harranu Harran. Highway, road, path. TASD
Harran ilçe - Harran (Altınbaşak bucağı) - Urfa . Ar. Xarrân, Asur. Xarrânu. Harran'daki Ay Tanrısı mabedi Babil ve Asur
kaynaklarında MÖ 19. yy'dan itibaren anılır. Tevrat'ın Tekvin (Genesis)
kitabında da Xarrân zikredilmiştir.
Babil'in son hükümdar sülalesi (MÖ 7. yy) Harranlı idi. Nişanyan İndex Anatolicus. Daha eski
Harran (ha'rran) Şanlıurfa iline bağlı
ilçelerden biri.
Harran (şehir adı) < Ar. Harran < Akad. harrānu yol, güzergah,
kavşak noktası, yolların kesiştiği yer, askeri bölge, seyahat, kervan < Süm.
harran-u değişik yolların birleştiği
nokta, kavşak. Ebla. Ha-ra-na, Lat. Carrhae. Şimşek.2004
M.ö 2113 te Sümer ve Akkad tarihinin en görkemli sayfası açıldı. Tarihçiler bu çağa III. Ur dönemi demektedir çünkü Ur üçüncü kez imparatorluğun başkenti olmuştu. Bu şehir, şehrin kutsal semtinde eşi Ningal ile oturan Nannar / Sin ‘ in kült merkeziydi. Onların efendiliği aydın ve hayırseverdi. Yeni hanedanı başlatmak için meshettikleri kral olan Ur-Nammu (Ur un neşesi) bilgeydi, adildi ve uluslar arası ticarette ustaydı.; Sümer metal ve kereste karşılığında tahıl ve yünlü ürünler vermekteydi; renkli giysileri, Kitabı Mukaddese göre Eriha da bile çok aranmaktaydı. "Ur tacirleri" uluslararası üne sahipti, saygı görmekteydiler; onların aracılığıyla Sümer uygarlığı tüm unsurlarıyla uzaklara yayılmıştı. Daha çok yüne ihtiyaç duyan Sümerler Küçük Asya’ya, Hititler ülkesine bir giriş kapısı niteliğinde büyük bir ticaret karakolunun kurulduğu kuzey bölgelerdeki otlaklara döndüler. Buraya Harran (kervan Hanı) adı verildi. Küçük bir Ur, Ur'dan uzaktaki Ur olarak iş görmesi amaçlanan bu kent yerleşim planı ve tapınağıyla Ur'un kopyasıydı.. İbrahim’in Harran’da konakladığı Kitabı Mukaddesten bilinmektedir. Marduk’un uzak ülkeleri dolaşıp sonunda Hititlerin ülkesine geldiğini otobiyografisinden bilmekteyiz. Yirmidört yılını geçirdiği o belirli yerin Harran olduğunu, Marduk’un otobiyografisinin açılış dizelerinden çıkartmaktayız: “Ne zamana dek?" diye başlayan sorusunu hemen yakında bulunan tanrılar onu “ilu harranim”e yani Harran’ ın tanrılarına yöneltir. Sitchin. Kozmik Kod. 210-216.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder