şaful
bal teknesi, küçük
tekne < Akad şappu metalden
yapılmış yağ, bira, un, bal vs. konulan bir kap, çanak, kase, ta < Süm. şab.
Şimşek
şaful
bal teknesi, küçük
tekne. Kökenini bilmiyoruz. EREN
şakul /şakül < Ar. şāqul bir duvarcı aleti < # şql
Aram. şƏqālā
ağırlık < Aram. # şql tartmak,
ağır olmak < Akad. šaqālu(m) ağırlık vermek, ödemek, tartmak,
dengelemek, dengeli olmak. ŞİMŞEK
şakul ~ Ar. şāḳul/şāḳūl شاقل ipe asılı bir ağırlıktan oluşan duvarcı aleti,
çekül ~ İbr./Aram. şǝḳālā שקלא ağırlık,
sıklet< İbr. #şḳl שקל tartmak, ağır
olmak → sıklet
● Aynı kökten İbr şeḳel (tartı
birimi, para birimi) < Akad. şiklu. NETS
şarap alkollü içki < Ar. şarāb mayalanmış üzüm içkisi, şarap,
< #şrb içme < Akad. şarāpu yudumlamak, yudum yudum içmek. Şimşek
şarap Ar. şarāb شراب #şrb her türlü içecek, özellikle sarhoş
edici içki < Ar. şaraba شرب içti. NETS
şark < Ar. şarq gün
doğumu, doğu <şrq ışıma,
aydınlanma, güneş doğma Akad. şarahu(m) aydınlatmak, parlatmak,
gurur duymak Belki? < Akad. şararu(m), şereru birden parlamak,
şimşek gibi çakmak ( şaruru
(m) parıltı, ışın
< Süm. ŞE.ER(.ZI) veya ? Süm ŞIR ışık, nur, aydınlanma, parlama . Şimşek.2004
şark Ar. şar® a.
esk. Doğu. Türkçe Sözlük
şark
~ Ar. şarḳ شرق [#şrḳ] gün doğumu, doğu < Ar. şaraḳa شرق kızardı, aydınlandı, güneş
doğdu (= İbr. #srḳ סרק kırmız ı= Akad. şarḳu
kan ). NETS
şark < Ar. şarq gün
doğumu, doğu < şrq ışıma,
aydınlanma, güneş doğma Akad. šarahu(m). aydınlatmak, parlamak, gurur duymak
< Akad. şarārum, şerēru birden parlamak, şimşek gibi çakmak < Süm.? ZAR ya da Akad. šarāru(m) parıltı, ışın < Süm. šE.ER(.ZI) veya süm šIR ışık, nur, aydınlanma, parlama. ŞİMŞEK
şarlamak. Şe-er-zi. şarurum. Parıltı. Şimşek
şar(ıl şarıl akmak)
Süm.
šur, Akad. şararum. SNAX
şarlamak 1. Şarıldamak. 2.
Bağırıp çağırmak, hakaret etmek. Türkçe Sözlükler.
şarlamak Su bol akmak. Türkçe Sözlük
şar 1876 [TTü] şar akar
su sesi 1876 [TTü] şarıl ► şarıl, şarıl şurul, şarılda-, şarıltı
şarla[mak 1890 şarıltı
ile akmak. 1932 öfke ile
bağırmak şar
. NETS
şebeke ~ Ar. şabaka ͭ شبكة [#şbk] ağ,
balık ağı, seyrek dokunmuş kumaş, örgü, ızgara < Ar. şabk شبك örme, sarma, bağlama, içiçe veya
kolkola girme (= Aram. #sbk סבכ örme,
dokuma = İbr. #śbk/sbk שׂבכ/סבכ = Akad. şabiku başa
örtülen kumaş, şal ) Kürt. şapik, Erm. şapik > şabig , Fa. şabī (gömlek) biçimleri Orta
Farsça aracılığıyla Akadçadan alınmış olmalıdır. NETS
şebeke Ar. şebeke
a. 1.
Ülke çapında yaygınlaştırılmış ulaşım ve iletişim örgüsü, ağ. 2. Üniversite
öğrencilerinin kimlik kartı. 3. mec. Birbiriyle bağlantılı ve gizli
çalışan kimselerin tümü. Türkçe Sözlük
şehriye makarna hamurundan türlü biçimlerde yapılan
çorbalık, Ar. şa’riyyat < Osm. şaire”arpa tanesi” Ar. şahir
“arpa” < Ar. şa’riyya (şehriye),
Akad. şe’um arpa, dane < Süm. ŞE
arpa > Akad., Hit. ŞE arpa, arpa
tohumu, tane. İbr. sehorah arpa. Şimşek.2004
şehriye şehriyye kıl gibi ince çorbalık
makarna (%işaˁrīye 'den galat < Ar. şaˁr شعر [#şˁr] kıl (= Aram. saˁrā סערא = Akad. şaˁrtu)
NETS
şehriye Ar. şa¤riyye.
Çorba ve pilavda kullanılan, türlü biçimlerde kesilerek kurutulmuş buğday
unu hamuru. Türkçe Sözlük
şehriye Köken: Far. 1.
Şehirli, kentli. 2. Kibar, ince, nazik.
Türkçe Sözlük
şekel. şiqlum. şuqultum.Ağırlık ölçüsü
birimi. Ağırlık, tartı
şekel İng. shekel . İsrail para
birimi. Türkçe Sözlük
şekel < Ar. şekl: şekil || şeyhl|| şekil ||o şekel: o şekilde || şekel şemayil:
görünüş. Türkçe Sözlük
şek/şekk~ Ar .şakk شكّ [#şkk] kuşku < Ar. şakka شكّ 1. çivi veya mıh sapladı,
şişledi, 2. kuşkulandı, şüphe ve belirsizliğe kapıldı → sikke. NETS
şekil/şekl ~ Ar. şakl شكل [#şkl] biçim,
form (= Aram. #şkll שכלל tamamlama, biçimleme, son
şeklini verme ) ~ Akad. şuklulu/şaklulu < Akad. kullatu [#kll] tam, bütün → kül2
● Akad şaklulu biçimi #kll kökünün
gramatik türevidir. Aramca dört harfli #şkll biçimi Akadcadan alıntıdır. Arapça sözcüğün arkaik bir
türev veya Akadcadan alıntı olduğu
düşünülebilir. Ar #şkl1 kökü anlamca bağımsızdır.
Karş.müşkül. NETS
şekil, -kli Ar.
Şekl. 1. Biçim. 2. Bir konuyu
açıklamaya yarayan resim veya çizim: Bu kitapta birçok şekil var. 3.
Davranış biçimi, tutum, yol, tarz: Bu şekilde hareket etmek doğru
değildir. 4. Bir kavramın, düşüncenin, olayın veya işin değişik oluş
biçimi.. 5. Toplumsal bir bütünün kuruluş biçimi: Yönetim şekli. 6.
Anlatım biçimi. 7. ed. Biçim. 8. mat. Bazı matematiksel
varlıkların gösterilmesine yarayan resim: Geometrik şekil. Türkçe Sözlük
şems. šamaš, dUD.
ša-ma-aš. d(LAGAB×GUD+GUD).MA, dU₈-ma, dTAG.TUG₂, duttu,
Uttu. d20; dUTU-KAM; dUTU-ši; dUTU-šu2,
dša2-maš, dša3-maš2, šu-ša2-na-ku, Šamšu. Arapça’da šams, İbranca’ da šemeš’tir.
şemsiye 1680 güneşe ilişkin.
1876 güneş veya yağmur siperliği (halk) ~ Ar. şamsiyya ͭ شمسيّة [nsb.] güneşe
ilişkin < Ar. şams شمس [#şms] güneş (= Aram. şimşā שמשא = Akad. şamşu). NETS
aş-me : güneşlik, şemsiye, levha, şamşatum
Ar. şamsiyyat شمسيّة [nsb] güneşe ilişkin < Ar.
şams شمس
[#şms] güneş (= Aram. şimşā שמשא = Akad şamşu)
aš-me (Süm.), šamšatum (Akad.)
güneşlik, şemsiye, levha. SNAX
aš-me "Sonnenscheibe",
"sun-disk" . Akad. šamšatu. SUZE
şemsiye Ar. şemsiyye a. 1.
Bir sapın üzerinde esnek tellere gerilmiş, açılıp kapanabilen, yağmur ve
güneşten korunmak için kullanılan, su geçirmez kumaştan yapılmış taşınabilir
eşya,
şemsiye Ar. şemsiyye
a. 1.
Bir sapın üzerinde esnek tellere gerilmiş, açılıp kapanabilen, yağmur ve
güneşten korunmak için kullanılan, su geçirmez kumaştan yapılmış taşınabilir
eşya, güncek . 2. Genellikle plajlarda, bahçelerde kullanılan büyük
güneşlik: Bahçe şemsiyesi. Plaj şemsiyesi. 3. bit. b. Aynı
noktadan çıkan eşit uzunluktaki sapçıkların ucunda bulunan çiçek topluluğu. Türkçe Sözlük
şemsiye < Ar. şamsiyya güneşe ilişkin, güneşlik,
güneş perdesi < şams güneş, Aram
şimşā < Akad. šamšu(m), šanšu, šaššu güneş, güneş tanrısı, güneş diski.
Şemsi. ŞİMŞEK
şerare kıvılcım < Ar. şarara kıvılcım < Akad. şararu(m), şereru birden parlamak,
şimşek gibi çakmak ya da Akad. şarurum parıltı, ışın, Süm. ŞE.Er.(ZI) veya Süm. < ŞIR ışık, nur, aydınlanma, parlama ŞUR, ŞIR4. Şimşek.2004
şerare ~ Ar. şarāra ͭ شرارة [#şrr mr.] kıvılcım. NETS
şerare Ar.
şer¥re (şera:re) esk. Kıvılcım. Türkçe Sözlük
şerit < Ar. şerit, kayış, kurdele < Ar. yarma, uzunlamasına kesme < # şrt yarma, uzunlamasına kesme <
Akad. serēdu bantlamak, bandaj yapmak > Akad. sarādu(m) bağlamak veya < Akad. šarādu(m) yırtmak, ince şeritler halinde
kesmek, parçalamak. ŞİMŞEK
şerit Ar. şarīṭ شريط #şrṭ hurma yaprakları dilim dilim kesilerek
örülen enli ip Ar. şaraṭa
شرط yardı, uzunlamasına kesti. NETS
şimal ~ Ar. şimāl شمال [#şml] 1. sol, 2. kuzey
(gün doğumuna oranla sol taraf) (= İbr./Aram. simāl סמל = Akad. şumēlu. NETS
şimal, -li Ar. şim¥l a. (şima:li) esk. Kuzey. Türkçe Sözlük
şimal kuzey < Osm. şimal sol yön, kuzey
< Arap. şimal sol yön < Akad. šumēlu(m), šumÎlu(m) sol taraf >Ugar. šm’al, İbr . šmōl sol.
ŞİMŞEK
şimşir, mersin ağacı, asum,
şim-gir / şim-gig / şim-şal (Süm.)
:
şimşalum.
asum
şimşir ağacı Fa. şimşād/şimşār
شمشاد/شمشار şimşir bitkisi. NETS
šim-gam-gam(-ma): an aromatic substance -
turpentine (?) ('aromatic resin' + reduplicated 'to bend; to
shrivel').
šim-gig: frankincense - used in making
medicinal plasters ('aromatic resin' + 'to be sick').
šim-im: an aromatic substance ('aromatic
substance' + 'wind'; cf., si-im-si-im...ak, 'to sniff').
šim-PI-PI:
an aromatic substance.
šim-su-SÁ:
cologne, perfume (?) ('aromatic substance' + 'body' + 'to equal, compete
with').
ŠIM×KÚŠU:
ambergris ('aromatic substance' + 'turtle; whale ?').
šim,
šem; ším [NAM], sim: n., herb; aromatic wood; resin; spice; fragrance, perfume
(see
comments
on šúm; sam is 'spice' in Hebrew; cf., (ir-si-im).
šimgig wr. šim-gig; ĝeššim-gig; ĝešŠIM "an aromatic tree"
Akad. kanaktu. TPSD
şim-gir2 : mersin ağacı. asum.
şim-gig
: güzel kokulu bir ağaç. Akad. kanaktum. SNAX
šim-šal:
şimşir. şimşalum. SNAX
šemešal, šmeššallum.
Şimşir. SNAX
šim "Duft(pflanze)"
šem ("resin, perfume, fragrance"),
"aromatic"
ĝiššim/mes dub-ra-an, "Juniperus drupacea", duprānu
(ĝiš)šim-gam-gam(-ma) "Terebinte(nharz)”
ĝiššinig "Tamariske". Akad. bīnu.
SUZE
šimgig [TREE]) wr. šim-gig; ĝeššim-gig; ĝešŠIM "an aromatic tree" Akad. kanaktu.
SSED
şimşir Far. şemş³r
1. bit.
b. Şimşirgillerden, yaprakları her mevsimde yeşil kalan, taşlık, çorak
bölgelerde kendiliğinden yetişen veya bahçelerde süs bitkisi olarak
yetiştirilen, odunu sarımsı renkli ve çok sert olan bir ağaççık (Buxus
sempervirens). 2. Bu ağaççığın sert, düzgün sarı renkte kerestesi.
3. sf. Bu keresteden yapılan. Türkçe Sözlük
şimşir < Fa. şimşad şimşir bitkisi
< Akad. şimişşalu, şimeşşalu(m), şimşalu, şimşallu,
şimeşlu
şimşir ağacı < Süm. (GIŞ) ŞİM.ŞAL
> Hit. ŞİMŞALU şimşir ağacı. Şimşek.2004
şıra: siraşum. Biracı. Lu2-bappir.
şiraşum. Şiraş3. bira
siraşitum.: biracılık. SNAX
şıra Far. ş³re. 1.
Henüz mayalanmamış üzüm suyu. 2. Bazı meyve ve sebzelerin özü: Elma
şırası. 3. argo Süzülmüş afyon. Türkçe Sözlük
şıra 1.Üzüm suyu. 2.İncir suyu. 3.Üzüm, erik, dut vb.
meyvelerin suyu. 4.Tatlı. Türkçe
Sözlük
şıra ~ Fa. şīre شيره bitki sütü, özsuyu, meyve
suyu < Fa. şīr شير süt,
özsuyu = Ave. χşīrəm süt tortusu,
yoğurt = Sans. kşīrā ओदनsütlü bulamaç, bitki
usaresi << Havr *kʷsir- . NETS
şira ‘henüz mayalanmamış üzüm suyu’.
Yerel ağızlarda şire olarak geçer. – Az. şira ‘su, şıra’, Tkm. şire,
KKlp. şire, ‘şıra’. Türki. şire ‘meyve suyu, üzüm suyu, pirinç
suyu’. < Fr. şira ‘new wine; an intoxicating kind of drink; the expressed
juice of any fruit except olives, syrup’. Farsçada bütün meyvelerin suyuna da
bu ad verilir. EREN
şişe cam, cam kadeh veya kupa sürahi ~ Fa. şīşe شيشه cam << Ofa. şīşak ~ Aram. ˀaşīşā אשישא (= Akad. şaşşu )
~ Mıs. #şş şeffaf kristal mermer,
alabaster. Asıl anlamı “cam” iken
zamanla “camdan yapılmış su kabı” anlamını kazanmıştır. NETS
Eski Mısır/Akadca’dan geçmiştir.
şişe Far. ş³şe. 1.
İçerisine sıvı konulan, cam veya plastikten yapılmış, dar ağızlı uzun kap.
2. sf. Bu kabın aldığı miktarda olan. 3. Gaz lambasında fitil
çevresine konulan cam koruyucu. Türkçe
Sözlük
şişe : sirçe , sarça , cam , abkine— Glas. ÇAOS
şişe ‘sıvıların, özellikle de içkilerin
konulduğu camdan yapılmış, dar ağızlı uzun kap’. – Tkm. çüyşe ‘cam’, Blk. şişa, şışa, Bşk. şişe
< Far. šiša ‘a glass, bottle, flask, phial, cup, caraff, decanter,
glass’. Kürtçede şûşe olarak geçer. Tacikçe šıša. Räsanen’in Türkşe şiş-
kökünden geldiği yolundaki açıklaması yanlıştır. Türkçe şişe Moğolcada
şişeye verilen šil adıyla da
birleştirilemez. Moğolca šil Tibetçe bir alıntıdır. EREN
şubat ~ Ar. şubāṭ شباط Rumi takvimin onikinci
ayı ~ İbr./Aram. şəbāṭ שבט Arami ve İbrani takviminin
onbirinci ayı =? Akad. şabāṭu vurma, çarpma, yıkma. NETS
şubat Ar. şub¥t
a. Yılın ikinci ayı, gücük ay. Türkçe Sözlük
šabatum 11. Ay : Şubat. SNAX
şubat
2.ay < Ar. şubāt(un)
< Aram. şebāt ocak ve şubat aylarının bir bölümüne denk gelen ay <
Akad. šabātu . 11. Babil ayı. >İbr. shevat ay adı (İbr. šabbā dinlenme),
Aram. şebāt
ocak ve şubatın bir kısmına tekabül eden ay, Yun. (sábbaton), Lat. sabbātum, İtal. sabato cumartesi, İsp. sábado cumartesi, İng. sabbath Sebt günü, yahudilerin mukaddes günü, cumartesi,
Hrıstiyanların istirahat günü, pazar günü.
ŞİMŞEK
şurub/p şar
āb mayalanmış üzüm içkisi, şarap, Ar. şerab her türlü içecek < şrb içme < Akad. sarāpu yudumlamak, yudum yudum içmek . Fr. sirop, İng. sirup, syrup, İtal. sciroppo, Alm. sirup ve Yunanca’ya da geçmiştir. ŞİMŞEK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder