(A1.1) ud /an ki\-a nam tar-[re]-/da\ : Gökte ve yerde kaderimiz tesbit edilirken. Vaktaki, gökte ve yerde mukadderat kesinleşirken / gökte ve yerde kader kesinleştiği zaman / kesinleştiğinde / (gök-yer kaderi buyurulduğu günde) / gök ve yerin kaderi kararlaştırıldığı (zamanlar) ..da..Gök ve Yer görevleri ayrıldığında.. belirlendiği zamanlarda
--------------------------------------------
Gudea’nın kayıtları olaylar zincirinin çok büyük önem taşıyan belirli bir zamanda başladığını belirtir.M.Ö. 2200 civarı gerçekten de”Gök’te ve Yer’de kaderlerin belirlendiği” bir zamandı çünkü artık Yeni Çağın, Koç çağının, eski çağın yani Boğa çağının yerini alma zamanı gelip çatmıştı. Sitchin. Ayrıca bu dönemde Sümer’de yeni bir dönem de başlıyordu. Marduk’un sebep olduğu kaosun (ki bu kaos Dünya’ nın geçmiş tarihinde bir dönüm noktasıydı.. (başka bir çalışmada ele alınabilir) sonrasında MÖ. 2250 civarında ülke sakinleşmişti. Ninurta / Ningirsu krallığını kendi kült şehri olan Lagaş’ta yeniden kurdu. Ninurta’nın / Ningirsu’nun daha önce Kiş’te bir tapınağı ve Nippur şehrindeki kutsal mahallenin içinde babasının ziguratının hemen yanında da bir tapınağı vardı. Ayrıca onun kült merkezi olan Lagaş’ın kutsal mahallesinde de kendine ait bir tapınak da vardı. Sümer tapınak inşaatlarına yol gösteren sembolizmle ilgili olarak Beatrice Goff [Symbos of Prehistoric Mesopotamia (Tarih öncesi Mezopotamya’nın Sembolleri)] Eninnu’nun inşaatına ilişkin şunları yazmaktadır: “Zaman gökte ve yerde kaderlerin belirlendiği bir andı.” Yani yapılacak olan tapınağın ilahi planlayıcıların belirlediği tarzda ve belirli bir tarihte inşa edilip resmen açılacak oluşu, Goff’un vardığı sonuca göre, “kaderlerin belirlendiği daha önceden takdir edilmiş bir planın “ parçasıydı, “Gudea' nın bu görev için yetkilendirilmesi bir kozmik planın parçasıydı.” Gök ve Yer görevlerinin ayrılması / Gök-Yer kaderinin buyrulması / kararlaştırılması: Sümer yazıtlarında sık sık Gök ve Yer ‘den bu görevlerin belirlenmesinden, ayrılmasından bahsedilir. Gökte ve Yerde belirli yapılanma ve görevlere işaret eder.
(A1.2) /lagaš\[ki]-e me gal-la [saĝ] an-še3 mi-ni-ib2-il2 : Lagaş (kenti), tanrısal güçle (büyük me’ler / “büyük nizam” ile uyumlu olarak) başı göğe kaldırdı (kaldırdığında) / kalkınmaya başladı. Büyük nizam içinde (me)’lerle uyumlu olarak; tanrısal güçler nedeniyle Lagaş, göğe doğru baş kaldırdı, (kalkınmaya başladı).
-------------------------------------------
ME; kesin anlamı hala belirsiz olan “me” sözcüğü Kramer ve diğer
Sümerologların tanımlamasına göre;
“yaratan
tanrılar tarafından yapılan planlara göre zamanın başlangıcından itibaren,
kosmos ve onun unsurları, tanrılar ve insanlar, kentler ve ülkeler ve uygar
yaşamın çeşitli aşamalarıyla ilgili, uygar kent yaşamının temelleri ile ilgili,
bir şehrin büyüklüğe ve ihtişama ulaşması için gerekli olan, güçlerin ve görevlerin, normların ve
standartların, kurallar ve düzenlemelerin temel, değiştirilemez, kapsamlı
sınıflandırması ve bunları sonsuza dek
işler halde tutmak amacıyla her bir kozmik varlık ve kültürel örüngü
için / onu yaratan ilah tarafından hazırlanmış / kararlaştırılmış kurallar /
planlar uyarınca atanan kurallar ve düzenlemeler kümesi / dizisi. Değiştirilemez, güvenilir, olmazsa olmaz,
paha biçilemez, üstünlük ve yüceliği ele geçirme ya da tekrar elde etmek için
şart olan evrensel yasalar, tanrıların denetimindeki ilahi güçler”. Kramer.
"güçlerin" kaynaklandığı ve Enki’nin Eridu Tapınak-kenti’nde sakladığı bir çok değerli
“tılsım” haline sokulmuş kurumlar, tarzlar ve tekniklerdi." Bottero
Tanrıların evrene düzen getirmeleriyle ilgili yaratıcı etkinlikleri olan 'yazgıların saptanması'nda kullanılan
“yazgıların tableti” adı verilen bir nesne. Tanrının sayılan
niteliklerinden biri, bu tablete sahip olmaktı ve bu tabletlerin çeşitli
nedenlerle çalındığını ya da zorla ele geçirildiğini okuruz. Bunlara sahip olan
tanrı, evrenin düzenini denetleme gücüne de sahip oluyordu. Elde taşınabilen
bilgisayar diskleri gibi küçük ama muazzam miktarda bilgi taşıyabilen nesne…
…yüksek bir uygarlığın tüm bilgisini ve diğer özelliklerini içeren taşınabilir
nesneler. Modern teknolojinin şu anki haline bakarak, bunların çok küçük
boyutlarına rağmen çok büyük miktarda bilgi içerebilen bir tür bilgisayar diski
veya hafıza yongası olduklarını düşünebiliriz. Sitchin(A1.3) den-lil2-e en dnin-ĝir2-su2-še3 igi zid mu-ši-bar : Tanrı Enlil, bey/efendi Ningirsu’ya doğru öz gözle (onaylayarak) / dostça / içtenlikle baktı. Enlil bey Ningirsu’ya iyi gözle/dostça/içtenlikle baktı. Onun lehine bir bakış attı. Yani Ningirsu Enlil’in onayını aldı.
--------------------------------------------
Enlil, Ninurta/Ningirsu’nun babasıdır ve Dünya üzerindeki faaliyetlerden sorumludur. Ninurta, Enlil’in üvey kızkardeşi Ninhursag’tan doğan resmi varistir. Ningirsu: “Girsu’nun efendisi”. Yazıtta Ninurta’ya, ünvanı nin.girsu ‘Girsu’nun Efendisi ‘olarak hitap edilir. Gudea yazıtları tarafından sağlanan bilgiler Ninurta’nın Mısır' daki görev gezisinden beri benzer büyüklükte ve karmaşıklıkta bir zigurata sahip olma arzusu beslediğini düşündürtmektedir. Artık Sümer’i yeniden sakinleştirmiş ve Lagaş için bir kraliyet başkenti statüsü elde etmiş olan Ninurta, Lagaş’ın Girsu mahallesinde yeni bir E.NINNU (elli- evi. Ninurta’nın sayısal rütbesi 50 idi) inşa etmek üzere Enlil’in iznini aldı.
(A1.4) iri-me-a niĝ2-du7 pa nam-e3 : şehrimizde herşeyi o gerçekten parlak bir şekilde yükseltti [Enlil] / her şey parlak bir şekilde yükseldi / kentimizde, yakışık alan şeyler, parlakça beliriyor, ortaya çıkıyor. Şehrimizin kaderi uygun bir şekilde mükemmelce yerine getiriliyor/ beliriyor.
(A1.5) šag4 gu2-bi nam-gi4 : Kıyı, uzağa, içe döndürüldü. taşkın, sahiline tekrar döndü. Kalp taşkınlıkla doldu. kalp sevinçten taştı. Bu Kıyı, onun kıyısı sevinçle döndürüldü/dolduruldu.
-------------------------------------------
Lagaş kenti Dicle’nin kıyısında kurulmuştu. Dicle taşkınlarının engellendiği belirtiliyor. Enlil, Dicle nehrinin sularını ıslah ederek Lagaş’a getirmişti.
(A1.6) šag4 den-lil2-la2 gu2-bi nam-gi4 : Kıyı, Enlil ile uzağa, içe döndürüldü . Enlil, kıyıyı içe döndürdü. Taşkınlar önlendi.
5 ve 6. Satırlar; Enlil’in Dicle’nin sularını Lagaş’a getirmesini şefkatli bir hareket olarak göstermektedir. Kramer
(A1.7) šag4 gu2-bi nam-gi4 : Kıyı, uzağa, içe döndürüldü. taşkın, sahiline tekrar döndü / yükselmedi. kalp sevinçten taştı.
(A1.8) a-ĝi6 uru16 nam-mul ni2 il2-il2 : Taşkınlar yükselirken korkutuyordu
yüksek taşkın /sel parlıyor, korku taşıyor(du). Güçlü / kabaran sel / taşkın yükselirken
(A1.9) šag4 den-lil2-la2-ke4 id2idigna-am3 a dug3-ga nam-de6 : Enlil Dicle’nin tatlı suyunu içeri getirdi / taşıdı. Tatlı suyu Dicle nehrinden Enlil (içe) taşıdı. Elil’in gönlüyle Dicle nehri uygun bir hale getirildi.
(A1.10) e2-e lugal-bi gu3 ba-de2 : Kralı ( Ninurta) tapınak için şöyle dedi / seslendi: onun kralı tapınağa / tapınak için oradan sesleniyor, kral tapınağa / tapınak için konuşuyor. Tapınak için beyi konuşuyor/ tapınak için ona sesleniyor.
(A1.11) e2-ninnu me-bi an ki-a pa e3 mu-ak-ke4 : "(o) E-ninnu tapınağının ilahi gücünü / me’leri gökte ve yerde [benim için] ortaya koyacak / gösterecek. / (bu mükemmel bir şekilde yapılmalıdır.) kralı bu tapınağı E.NINNU olarak adlandıracak."
(A1.12) ensi2 lu2 ĝeštug3 daĝal-kam ĝeštug3 i3-ĝa2-ĝa2 : geniş bilgili bir adam olan ensi (şehir beyi Gudea), (o geniş anlayışlı, bilge bir adamdır) ‘kulak versin.’ / işitsin ----------------------------------------------------
E-ninnu: “elli evi ya da elli tapınağı”’dır. Elli sayısı Enlil’in rütbe numarasıdır,
halefi ve oğlu olarak belirlediği
Ninurta / Ningirsu’ya aktardığı bir rütbe
sayısıdır. Ninurta’da bu ünvanı / rütbe sayısını tasdik etmek için Enlil’in
onayını almış ( 1-3) ve tapınağına bu ismi vermiştir. Sümer
panteonunda en yüksek rütbe numarası ilahi bir sayı olan 60 sayısıdır ve ilah
An / Anu’ya aittir. An gök ve yerin
hakimidir. An’ın oğlu Enlil (resmi eşten doğan oğul) 50, diğer oğlu Enki (bir metresten doğan oğul) de 40 rütbe
numarasına sahiptir. Panteonda yer alan diğer tanrı ve tanrıçaların rütbe
numaraları da şöyledir: Anu 60 eşi Antu 55, Enlil 50 eşi Ninlil 45, Enki 40 eşi
Ninki / Damkina 35, Ninurta / Ningirsu 50, Nannar/Sin 30, eşi Ningal 25, İşkur / Adad 10, Utu / Şamaş 20, Ninhursag 5, İnanna 15.
Aslında bir yenileme ve
genişletme / restorasyon çalışması söz konusu: çünkü buradaki tapınağın
temelleri çok daha eskiydi. Arkeologlar
İlk Hanedan zamanında, M.Ö. 2700’den önce kurulan en eski tapınağın
temellerinin kazı haritalarında “K” ile gösterilen höyükte olduğunu tahmin
ediyorlardı. Lagaş’ın daha önceki
hükümdarlarının yazıtları Girsu’daki yeniden inşa ve iyileştirme
çalışmalarından olduğu kadar, Gudea döneminden altı veya yedi yüz yıl öncesindeki
bir dönemde Entemena tarafından yaptırılan gümüş vazo gibi adak eşyalarının sunulmasından zaten söz etmişlerdi. Bu yazıtlarla ilk Eninnu’nun temellerinin M.Ö 2850
civarında hüküm süren bir Kiş kralı olan Mesilim tarafından atıldığı
söylenebilir.
(A1.13) niĝ2 gal-gal-la šu mi-ni-mu2-mu2 : (o) büyük
şeylere elini koyacak. Büyük işler başaracaktır.
(A1.14) gud du7 /maš2\ du7-re6 si im-sa2-sa2-e : Uygun boğa ve keçilerle (kurban edip) birlikte hazırlayıp düzenleyecektir. öküzler ve oğlaklar kurban edip. (onları
kurban için hazırlayacak)(A1.15) šeg12 nam tar-ra saĝ mu-ši-ib2-il2 : Kaderin / talihin
tuğlasını yukarı kaldıracak. Talihin
tuğlasını o benim için yükseltecek, yukarı kaldıracak. / o başını benim için yukarı kaldıracak"
(A1.16) e2 kug du3-de3 gu2-bi mu-ši-ib2-zig3 : kutsal / temiz tapınağı yapmak için boynunu
kaldıracak” /(başını)
kaldıracak.
(A1.17) lugal-ni-ir ud ne maš-ĝi6-ka : Kralının
taşıdığı böyle bir gecenin yarısındaki / rüyada / vizyonda / ilahi görümde;
(A1.18) gu3-de2-a en dnin-ĝir2-su2-ra igi mu-ni-du8-am3 : Gudea,
efendisi tanrı Ningirsu’ya
baktı. Gudea, (efendisi tanrı Ningirsu’yu gördü.)
(A1.19) e2-a-ni du3-ba mu-na-dug4 : tapınağını inşa etmesini söyledi ona. (Ningirsu]) tapınağını inşa etmesi için onunla konuştu:
tapınağını yapmayı ona buyurdu / söyledi / emir verdi.
(A1.20) e2-ninnu me-bi gal-gal-la-am3 : nizamları/ilahi güçleri 'me'leri büyük olan Eninnu’yu.(A1.21) igi mu-na-ni-ĝar : Ortaya çıkardı/gösterdi. Ona tam heybetiyle bir Eninnu gösterdi. Ningirsu onu (Eninnu’yu) Gudea’nın gözüne yöneltti.
(A1.22) gu3-de2-a šag4-ga-ni su3-ra2-am3 : Gudea, onun içi / yüreği genişti. Mükemmeldi / kusursuzdu. (Aklı üstün olsa da mesajı anlayamadı.)
(A1.23) inim-e mi-ni-kuš2-u3 : Sıkıntılı bir şekilde şunları söyledi:
(A1.24) ga-na ga-na-ab-dug4 ga-na ga-na-ab-dug4: “şunu sana söylemek istiyorum, şunu sana söylemek istiyorum. öyleyse ben onu sana söylemek istiyorum / haydi, ben ona diyeceğim!
(A1.25) inim-ba ḫa-mu-da-gub : benim yanımda dur/bana yardım et. o (sözleri ile) benim yanımda dursun / o benimle birlikte olsun. / bu işte bana destek olsun.
(A1.26) sipad-me nam-nun-ne2 saĝ ma-ab-šum2-šum2: ben prenslik verilen çobanım, prenslik için seçilen çobanım. (yöneticiyim) . prenslik bana gelecek.
-----------------------------------
Enlil’in iznini alan ve yeni ziguratının adını da elde eden Ninurta artık inşaata devam etmek için serbestti. Gudea bu görev için seçilmiş kişi olmayı niyaz etmek amacıyla zaman kaybetmeden tanrısına koşturdu. Öküzler ve oğlaklar kurban edip” ilahi muradı aradı.. gündüz ve gecenin ortasında bakışlarını tapınağını kurma emrini gözleriyle belirlemesi için efendisi Ningirsu’ya çevirdi.” Israrcı olan Gudea hep şöyle dua ediyordu: “Nitekim böyle diyeceğim. Nitekim böyle diyeceğim, şu sözü ortaya koyacağım. Krallık için seçilen çoban benim.”
(A1.27) niĝ2 maš-ĝi6-ke4 ma-ab-de6-a-ĝa2 : Rüyanın (vizyonun) /görüm’ün bana getirdiği şeyi, gece yarısı bana gelen görümü ,
(A1.28) šag4-bi nu-zu : İçeriğini /özünü anlamadım. bilmiyorum
(A1.29) ama-ĝu10 ma-mu-ĝu10 ga-na-de6 : anneme rüyamı götüreyim/taşıyayım (anlatayım). Yorumlatayım.
Devamı Gudea Silindir A Kolon II
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder