Sümerce ve
Çince İlişkisi hakkında bir araştırma: Hazar Denizi’nin güneybatısı bir zamanlar İştar’ın
hakimiyet bölgesi olan (Üçüncü Bölge) idi. (M.Ö.3000’lerde bile burada İndus
vadisine bir göç olduğu ve Sümer uygarlığına çok benzer bir uygarlık kurulduğu
bilinmekte. aden). Veda hikayeleri Sümer mit’lerinin yeniden anlatımıydı. Zaman ve onun ölçülmesi, devreler gibi kavramları Sümer kökenliydi. Sümer ve
Aratta (güneydoğu İran. aden) arasında yoğun ilişkiler vardı. Sümer’in
yıkılışından sonraki göçler, yani Sümer’in o uygarlaştırıcı tesirleri, yakın
doğudan uzak doğu dediğimiz topraklara ulaşmak için İndus vadisi üzerinden ulaşmak
zorundaydılar.
MÖ.
2000 civarında iki yüzyıl kadar bir süre içinde Çin’de [William Watson’un China
(Çin) adlı kitabındaki sözleriyle] “gizem dolu ani bir değişim” meydana
gelmişti; öncesinde aşamalı bir gelişme olmaksızın ilkel köylerden oluşan ülke
“hükümdarlarının bronz silahlara, atlı arabalara ve yazı bilgisine sahip
oldukları duvarlarla çevrili şehirlerden oluşan bir ülkeye dönüşmüştü. Bunun
sebebinin batıdan gelen göçmenler olduklarında herkes hemfikirdir; bunlar
“Yakın Doğu’dan batıya doğru yayılanlarla kıyaslanabilecek kültürel göçlere dek
izi sürülebilecek” olan, yine o Sümer’in “uygarlaştırıcı tesirleriydiler, yani
Sümer’in yıkılışından sonraki göçler.
Çoğu bilgine göre MÖ. 1800 civarında Çin’de “gizem
dolu bir anilikle” yeni uygarlıklar doğuvermişti. .. yaygın olan görüş yazının
Shang Hanedanı tarafından Krallık ile birlikte başlatıldığı şeklindedir; bunun
amacı ise kendi başına anlamlıdır: hayvan kemiklerine alametleri kaydetmek.
Alametler çoğunlukla bilmecemsi Atalardan rehberlik alma amaçlı sorgulamalarla
ilgiliydi.
Yazı
tek heceliydi ve yazılışı resmi andıran karakterler içermekteydi (aşina
olduğumuz Çince karakterler bundan yola çıkıp bir tür “çivi yazısı”na
dönüşmüştür.
Bunların
her ikisi de Sümer yazısının belirleyici özelliğiydi. Çin ve Sümer yazıtları
arasındaki benzerliklere ilişkin on dokuzuncu yüzyılda yapılan gözlemler, C.J.Ball’ın Oxford Üniversitesi himayesinde 1913’te yayınlanan Chinese and Sumerian adlı incelemesinin ana
temasıydı. İnceleme Sümerce resim yazısının (ki çivi yazısı işaretleri bundan
gelişmiştir) ile Çin yazısının eski biçimleri (Ku Wen) arasındaki benzerlikleri
kesin bir şekilde kanıtlamıştır… Araştırması söz konusu resim yazılarının
yalnızca aynı görünmekle kalmayıp (pek çok somut örnekte) aynı biçimde telaffuz edildiklerini de
göstermiştir.; bunlar arasında “gök” ve “tanrı” için .an, “efendi” veya “şef”
için En, “Arz” veya “ülke” için Ki, “ay” için İtu, “parlak/ışıldayan” (gezegen
veya yıldız) için Mul gibi anahtar kelimeler de bulunmaktadır. Dahası, Sümerce
bir kelimenin birden fazla anlam içerdiği durumlarda buna koşut olan Çince resim yazısı da benzer anlamlar grubuna
sahipti. Aşağıdaki şekilde Ball tarafından açıklanan yüzlerce örnekten birkaçı
gösterilmiştir:
Dilbiliminde
yapılan ve eski Sovyetler Birliği bilginlerinin öncülük ettiği çalışmalar,
bu Sümerce bağlantısını tüm Orta, Uzak Asya veya “Sino-Tibet” dil ailesini
içerecek şekilde genişletilmiştir. (o zaman Türkçe de ! aden.) Bu gibi
bağlantılar Sümer’inkileri hatırlatan çeşitli bilimsel ve “mitolojik”
unsurların yalnızca bir yönünü oluşturmaktadır. Bilimsel olanları özellikle
güçlüdür: Oniki aydan oluşan takvim, günü çifte oniki saate bölerek zamanı
hesaplamak, tamamen keyfi olan zodyak usulünün benimsenmesi ve astronomik
gözlem yapma geleneği gibi unsurlar tamamen Sümer kökenlidir.
“Mitolojik” bağlantılar ise daha yaygındır. Orta Asya’nın
steplerinden tutun da Çin ve Japonya’dan ta Hindistan’a dek tüm dinsel inançlar
Gök ve Yer tanrılarından ve de yeryüzünün tam göbeğinde, Sumeru denilen bir yerde
bulunan ve sanki ikisi birer piramitmişçesine biri diğeri üstünde ters duran
Gök ve Yer’i uzun ve dar bir beli olan bir kum saati gibi birbirine bağlayan
bir bağdan sözetmektedirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder