Sayfalar

6 Şubat 2015 Cuma

Etimoloji D harfi ile ... II

dem kan, çay kıvamı rengi < Ar. dem kan < Akad. dāmu kan, dāme kan taşı, adamātu boya olarak kullanılan koyu kırmızı toprak, adamu, adumu kırmızı bir giysi, Ugar. ‘idm, ‘dm kırmızı olmak,  kırmızı > İbr. dām, adom. Şimşek

demir, çilingir tibira (Süm.);
tibira; temir. demir. metal. STDT.
tibira "sculptor" Akad. qurqurru. TPSD
Sanskrit. tāmra, Sumerian teburu,tibira, tabiru. The Language of the Harappans: From Akkadian to Sanskrit
tibira / ti-pa-ra "Schmied" . Akad. (qurqurrum). SUZE
tibira; kelimesinin Sümerce’den önceki bir alt dil (substrat)’e ait olabileceği. Landsberger
tibira : maden işçisi, heykeltraş, bakırcı. Akad. q/gurgurrum, tabirum. SNAX
timïr > timÏríÏ “demirci”. Çuvaşça sözlük
timÏr+ten “demirden”
tabira. Hurri. Metal döken. Lw. im
Sum. Hurr. tabiri der Metall gießt“. Metallarbeiter; Zettelkasten
dlugal-bad3-tibira(URUDU.NAĜAR)ki. ("Herr von Badtibira", Beiname Dumuzis)
dtibira-diĝir-re-e-ne ("Schmiedin der Götter"; e. Name der Muttergöttin)
dtibira-kalam-ma ("Schmiedin des Landes"; e. Name der Muttergöttin). Zettelkasten
temür “demir” > temürlig “metal”. Moğolca
Klasik Moğ. temür, Çağdaş Moğ. tömör “demir, metal” (L, s. 1235), DLT. temür
“demir” (Clauson 1993: 227; Şçerbak 1997: 155), Çuv. timÏr “demir”.
Klasik Moğ. temürçi(n), Çağdaş Moğ. tömörç “demirci, nalbant” (L, s. 1235), DLT. temürçi “demirci” (1991, s. 598)
Eski Türkçede temir kapıgka tegi “Demir Kapı’ya kadar”
TÜRK-MOĞOL DİL İLİŞKİSİ ve ÇUVAŞÇA. Feyzi ERSOY
demir; < ET. temür: demir.  Demer, demür. BTSÖ
temir kazuk : demir kazık; kutb yıldızı. — Eisenpflock; Polarstern.
temren : ok ucu. — Pfeilspitze. ÇAOS
demir [ETü] Or, Uy,Kaş 735 témira. << ATü. Moğ. temür  Türkçeden alıntı olmalıdır. NETS
temir iron (also chemical element) iron; qatı ~ firm iron; ~ col railway; ~ betli grey, steel, color of iron; ~ boq slag; ~ tayaq crow-bar; ~ ni issiley (or qızĝanı bl a) tabla proverb strike while the iron is hot; tamıđ- to blaze up. [Clauson72: 504]; tamū hell. [Clauson72: 503]; Chuvash timěr iron [Krueger61:235]; Turkish demir, iron. Etruscans had their iron mines on the River Tiber. These words are linked to the Middle East via Sumerian tibira, and Hurrian tabali (metal-casting/er)and a whole host of Turkic words having to do with fire, and metal working. See tab, temir, taba, tabak, tepsi/tepir, tıbır, tamĝa,, tabınırga/tapınmak, tamada/tamata, etc. HMHU
demir ‘demir’= ET, OT. temür, - Süm. tibira (Tuna 74).
                temir (Kırg.)
                tömür (Yuyg.)
                temir (Moğ.). TUGÜ
tabiru / tabira: For the Süm. term designating a craftsman working in wood and metal. TASD
tamar            : 1.  damla, damlayan 2.  demir, demir cevheri.
temir yalup: demir-yalup ...demirci ustası, silah yapımcısı
temiren          : ok başlığı, okun ucundaki sivri ve delici demir parçası
temirkiran: temir-kıran acı kuvvet, acı kuvvete sahip kişi
temüçin : demirci
temür               : timur, teymur. demir, sağlamlık ve yenilmezlik
timur : demir. Türk Ad. Etim. Söz. Hadi
demir    a. 1. kim. Atom numarası 26, atom ağırlığı 55,847, yoğunluğu 7,8 olan, 1510 °C'de eriyen, mavimtırak esmer renkte, özellikle çelik, döküm ve alaşımlar durumunda sanayide kullanılmaya en elverişli element (simgesi Fe). 2. sf. Bu elementten yapılmış.  3. Bu elementten yapılmış parça: Ocak demiri. Kapı demiri. Pencere demiri. 4. Ayakkabı topuğuna veya ayakkabı burnuna aşınmayı önlemek için çakılan, özel olarak yapılmış madenden parça. 5. sf. mec.Güçlü, kuvvetli, sert.  6. den. Çıpa. Türkçe Sözlük 
tabiru (tabira): for the Süm. term designating a craftsman working in wood and metal, occurring in Akad. contexts in proper names and as the name of an insect. Asyyrian Dict.
tibira (Süm.) demirci. Türk dili TEBİR (TEBER, TİBİR, DEBR, DEBİR, TEMUR, TEMİR, TÖMOR, TÖMÜR, TOMUZ) demir. Bu söz zaman içinde bir mana taşır. Tam manası dövülen toprak yani dövülebilen eşya. İlk devirlerde herhangibir dövülen madeni böyle adlandırıyorlardı. Bazı Hint dillerinde demir demektir. Mesela Bengal dilinde TOMOR denir. Olcas
 ulutim2 ḫi-li sud tibirara gal-an-zu kiĝ2 gal-le ak. ETCSL c.4.01.1-26
tibira kalam-ma ḫe2-em.  ETCSL c.1.1.3-409
tibira kug-zu kiĝ2 ak-a-ĝu10.  ETCSL c.4.08.25-47

derece ~ Ar. daraca ͭ درجة #drc adım, basamak < Ar. durūc/daracān دروج/درجان , yürüme, adım atma, adım adım gitme = Aram. dargā דרגא #drg yürüme, adım = Akad. daraggu patika, yürüme yolu ) ● Ar. daraka ͭ (merdivenin en dip basamağı) biçimi muhtemelen Aramca kökün ikincil biçiminden alıntıdır. Karş. dereke. NETS
daraggu path .TASD
derece    Ar. derece 
a. 1. Bir süreç içindeki durumlardan her biri, basamak, aşama, rütbe, mertebe.  2. e. Denli, kadar. . 3. fiz. Ölçü aletlerinin ölçeğinde belirtilmiş bulunan başlıca bölümlerden her biri: Sıcakölçerin dereceleri. 4. fiz.Sıcaklıkölçer.  5. kim. Bir çözeltinin yoğunluğunu ölçmede kullanılan birim. 6. mat.Bir çemberin üç yüz altmışta birine eşit olan açı birimi. . 7. sp. Başarı gösterme. Türkçe Sözlük

dert < Fa/OFa. dart < Akad. adirtu dert, keder, sıkıntı, korku, endişe, adāru korkmak, korkutmak, ürkütmek, dehşete kaptırmak. Şimşek
dert Farsça ve Orta Farsça dard درد  "elem, keder, hastalık" sözcüğünden alıntıdır. NETS

deve  anşegam-mal (Süm.) gammalum (Akkad). deve. SNAX
DEVE  Camel  (İng.) deve, Alm. (kamel), Azeri. dəvə,  Bask. (gamelu), Danca. kamel, Estonya. kaamel,  Flemenkçe kameel, Filipince kamelyo, Fince kameli, Fr. Chameau, Galce camel, Galiçya. camelo, Gürcüce camel, Hırvatca deva, İsp, camello, İsveçce kamel, İtal. Cammello, Katalan camell, Lat. Camelum, Letonca kamielis, Malta dili  ġemel,Romence cămilă, Slovak. ťava, Slovence kamela, Macarca teve ve bütün batı dillerinde aynı..
deve, dewey,  teve,tevey,  tewe, tewey, tivi, tewi. DVLT
deve ET. tebē sözcüğünden evrilmiştir. NETS

devlet ~ Ar. dawla ͭ دولة #dwl 1. iktidar, kudret, siyasi egemenlik, 2. (mec.) zenginlik, mülk, baht ~ Aram. dawlā  דולא iktidar, egemenlik =  Akad.  dālu / dualu 1. dönmek, deveran etmek, 2. teftiş etmek, denetlemek, idari görevle dolaşmak
● Arapça sözcük anlam bakımından Ar. #dwl (dönme, deveran etme, sırayla birbirini izleme) kökünden türetilemez. NETS
devlet    Ar. devlet 

a. 1. huk. ve top. b. Toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlık: Türkiye Devleti. 2. Bu tüzel varlığın yönetim organları: 3. mec. Büyüklük, mevki. 4. mec. Mutluluk. 5. mec. Talih. Türkçe Sözlük  

Dicle:  idigna (Süm.);
Dicle nehri Akad ve Asurca da tiglath.
 id2idignamušen.
i7idigina  "Tigris" . i7idigna  |  Flückiger, Tigris: . i7idigina (= idiglat  "le Tigre") . (kaplan). i7idigina. idiglat  (the deified river Tigris).  SUZE
Idiglat [IDIGNA]. Tigris. AKDI
i7idigna : Dicle nehri. SNAX
i7idigina "Tigris" i7idigina = idiglat "le Tigre". SUZE
idhal-hal. Idiqlat. Dicle. SNAX
idigna; kelimesinin Sümerce’den önceki bir alt dil (substrat)’e ait olabileceği. Landsberger
id2/id3; i7(-d); nehir, kanal, dere, çay ön belirtecidir. SNAX
Dicle nehir - Arab: Diclet. Akad/Asur: Diglat/Tiglat . Nehir adı olan Dicle, Akkadca/Asurca Tiglath adının Arapça biçimidir. Nihai kökeninin Sümerce olduğu savunulur. NETS
idigna: the Tigris river (ída/íd, 'river', + ì, 'impersonal verbal conjugation prefix', + in,'to go',+nominative a, "the river that goes", the Tigris was a faster-moving river than the Euphrates; it was less likely to overflow because, not depositing as much silt, it did not built up its bed as high) [? IDIGNA archaic frequency: 25].  ANSD, TPSD
 Dicle Tigre, İsp.  Tigre. Süm: (İD ırmak + GİN gitmek= akan ırmak, giden ırmak. Hızla akıp giden ırmak. İbranca kutsal kitapta Dicle’nin adı Hiddekel olarak geçer. Sitchin
İdigma: ok gibi hızlı anlamına gelir. 
Dicle < Ar. Dicla, Fa. Dacle < Akad. idiglat id
İDİGNA, İng. Tigris, İta.l Tigre, İsp. Tigre, Şimşek.2004
Idiglat Kültepe Ib tabakası ile çağdaş RIMA I,48,7.59:[7], 7’ de ID IDIGNA u ID BURANUN.NA yazılışı geçmektedir1248. İsmin DIGLA=TIGRIS=DICLE ile ayniyetine temas edilmiştir. Bu nehrin adı Sargon öncesi ve Sargon dönemi metinlerinde 1249 Idigna / İdiglat, III Ur metinlerinde1250 İdigna , Eski Babilde 1251 İdiglat, Hitit’de1252 İdigina, Orta Asur ve Orta Babil’de1253 ise Idigla(t)/Diqla(t) telaffuzuna sahiptir.
Eski Asurca Metinlerde Geçen Coğrafya Adları. Kuzuoğlu.2007
i7idigna 300’den fazla metinde geçmektedir. Ki bu metinlerin en eskisi Ur III döneminden de öncesine, Eb III dönemine kadar uzanmaktadır. CDLI
Dicle Nehri’nin azgın sularının sel baskınlarına neden olmasını önlemek için nehir kenarlarına setler inşa etmek ve bataklıkları kurutmak için kanallar meydana getirmek  gibi müthiş görevler. Dicle onları, çok iyi planlanmış sulama kanalları ve hendekler yapmaya yönlendirmişti. Dicle eskiden beri hep zor ve debisi yüksek bir nehir olarak bilinmektedir. İsmi de oradan gelir. Bu nehri zapt  edebilmek için büyük ölçekli sulama sistemleri gerekmekte ve bunun gerçekleştirmek için de çok iyi organize olmuş bir işgücüne ihtiyaç bulunmaktaydı. Dicle’nin sularını dizginleyen Enlil ve Enki idi. Sitchin
 sza3 {d}en-lil2-la2-ke4 {i7}idigna-am3 a du10-ga nam-de6Gudea silindir A-9
i7 idigna a u3-ba gal2-la-am3Gudea silindir A-13
id2idigna gud du7-gin7 . ‘Dicle, hırçın bir boğa gibi’.

Dicle ve Fırat kelimelerinin Etimolojisine Dair;
 
Nehrin adı Akatça en eski Mezopotamya belgelerinde geçiyor, MÖ 2000 küsurda,  Purattu. Diğer dillerdeki /p/ Arapçada /f/ olur. Bizde kullanılan Fırat, ismin Arapça şekli.
Yunancası Euphrátês. Bazı Arami lehçeleriyle İbranicede de p > ph görülür. Yunanlılar belli ki Suriye’de ve bugünkü Urfa-Mardin yöresinde konuşulan Arami dillerinden almışlar. Bütün Batı dillerinde de Yunanca biçim cari. Baştaki /eu/ nereden çıkmış, bilmiyorum. Ermenicesi Eprat’tır, İbranicesi de Phrât.
Sözcüğün köküne dair bir sürü spekülasyon var. En mantıklısı Aramice ve İbranicede bulunan p-r-t kökü, “yarılmak, bölünmek” anlamında. Acaba Fırat nehri bütün güzergâhı boyunca derin bir yarık içinde aktığı için böyle denmiş midir? Ya da tarihi Aram yani Suriye ülkesiyle Asur ülkesinin sınırı olduğundan “bölgü” gibi bir ad vermiş olabilirler mi?
Dicle’nin Akatçası Idiglat, Tevrat’ta geçen İbranicesi de Hiddekel. Bunun anlamı belli, “hızlı akan”. Dicle’yi kardeşinden ayıran en önemli özelliği hızlı akması. Arapçada /g/ her zaman /c/ olduğundan Diclat olmuş, baştaki /i/ bilemediğim bir nedenle yutulmuş. Eski Farsçası Tiglat veya Tigrat, hangisi belli değil çünkü Eski Fars yazısında /r/ ve /l/ aynı yazılıyor. Yunancası Tígris, sanırım Yunancada “kaplan” anlamına gelen öteki tígris ile birleştirilmiş.
Neden Fırat her zaman erkek, Dicle dişidir bir de onu bilsem... Sevan Nişanyan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder