Sayfalar

6 Şubat 2015 Cuma

Etimoloji C harfi ile ... I

cennet/cehennem: “ölümden sonra kavuşulabileceği ileri sürülerek yutturulan uydurma yer. ..sözcük “bahçe” anlamında. Arapça değildir. Süryanice olabilir ve Süryanicedeki aynı anlama gelen “gentho” sözcüğünden bozma olduğu düşünülebilir.
“And”=”Adin”=”Eden”: Cennet’in adlarından ya da kesimlerinden. Arapça değildir. Kur’an’da hep, “And bahçeleri” (“cennatu And”) deyimi içinde yeralır. Tevrat’ta da Adem’den söz edilirken şöyle denir: “Ve Rab (efendi) Allah, doğuya doğru, Aden’de bir bahçe yaptı ve yaptığı adamı (Adem’I) oraya koydu.” Demek ki Tevrat’ta “Aden” bir yer adı olarak geçmekte. ..Ne var ki “And” (Aden) sözcüğünün kökeni, daha da eskiye dayanır. Eski Babil dilinde “bahçe” anlamına gelen bir “Edinnu” sözcüğü var. “Aden”, bu sözcüğün biraz değişmiş biçimi olabilir.” Turan Dursun. Kutsal Kitapların Kaynakları I.
cennet; ~ Ar. canna ͭ جنّة #cnn kutsal kitaplarda adı geçen bahçe ~ Aram. gannā/ ganntāגנא/גנתא bahçe < Aram.  #gnn גננ koruma, kapatma, etrafını çevirme = Akad. ganānu korumak, etrafını çevirmek. Karş. Yun.  parádeisos kutsal kitapta anılan cennet  pairidaeza 
etrafı çevrili yer, bahçe. Akad. gannu bahçe Aramiceden alıntıdır. NETS
cehennem Arapça cahannam جهنّم  "Kuran'a göre kıyamette günahkârların gideceği yer, cehennem" sözcüğünden alıntıdır. NETS
cennet uçmak  — Paradies. ÇAOS
gannu / gannatu . TASD
gannanūtu  (n.) gardening. AKDI
Sâd Sûresi'nin 50,51,52,53. ayetlerinde cennete dair şu sözler bulunur:
”Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için elbette güzel bir dönüş yeri, kapıları kendilerine açılmış olarak Adn cennetleri vardır.”
Hristiyanlık'ta cennet Tanrıyla beraber olma durumudur.Hristiyanlar Tanrı tarafından her gün değiştirilerek yenilendiklerine inanan hristiyanlar kıyamet (diriliş ) günü geldiğinde yeni bedenlere sahip olarak (Adem'in günah işlemeden önceki hali gibi olarak) yeni yaratılan dünya da Tanrıyla birlikte olacaklarına inanırlar.İncilde bu durum aşağıda ki ayetlerle belirtilmiştir.
"Bundan sonra yeni bir gökle yeni bir yeryüzü gördüm. Çünkü önceki gökle yeryüzü ortadan kalkmıştı. Deniz de yoktu artık.Kutsal kentin, yeni Yeruşalim`in gökten, Tanrı`nın yanından indiğini gördüm. Güveyi için hazırlanmış süslü bir gelin gibiydi.Tahttan yükselen gür bir sesin şöyle dediğini işittim: “İşte, Tanrı`nın konutu insanların arasındadır. Tanrı onların arasında yaşayacak. Onlar O`nun halkı olacaklar, Tanrı`nın kendisi de onların arasında bulunacak.Onların gözlerinden bütün yaşları silecek. Artık ölüm olmayacak. Artık ne yas, ne ağlayış, ne de ıstırap olacak. Çünkü önceki düzen ortadan kalktı.”Tahtta oturan, “İşte her şeyi yeniliyorum” dedi. Sonra, “Yaz!” diye
ekledi, “Çünkü bu sözler güvenilir ve gerçektir.”" (Vahiy 21 : 1-5)
“Ve tanrı doğuda, Aden’de bir bahçe yaptı; ve yarattığı Adem’i oraya koydu. Ve RAB Tanrı, gürünüşü güzel ve yenilmesi iyi olan her ağacı, ve bahçenin ortasında hayat ağacını, ve iyilik ve kötülüğü bilme ağacını yerden bitirdi. Ve bahçeyi sulamak için Aden’den bir ırmak çıktı; ve oradan bölündü ve dört kol oldu. Birinin adı Pişon’dur; kendisinde altın olan bütün Havila diyarını kuşatır; ve bu diyarın altını iyidir; orada ak günnük ve akik taşı vardır; Ve ikinci ırmağın adı Gihon’dur; bütün Kuş ilini kuşatan odur. Ve üçüncü ırmağın adı Dicle’dir; Aşur’un önünden akan odur. Ve dördüncü ırmak Fırat’tır.” (Tekvin 2:8-14) Sözü edilen ırmaklardan Fırat ve Dicle’yi biliniyor. Bu ifadeye göre diğer iki ırmağın, Pişon ve Gihon’un adları yabancı olsa da, Aden’deki “cennet bahçesi”nin soyut ya da hayali bir ülke olmayıp, dünya üzerindeki bir coğrafi bölge oluşu kesindir. Buna göre Gihon'un Nil, Pişon’un da İndüs olabileceği sonucuna varılabilir.[4]

Tevrat Sümer metinlerinden esinlenerek Dünya da olan bazı mekanlardan ve bazı olaylardan bahseder.Tamamen bu dünya da gerçekleşen bu işleri İncil ve Kuran bu dünyadan kopararak soyutlaştırdılar.Böylece ahiret inancı ve ahiret mekanları kavramına ulaştılar.
Örneğin Tevrat ta bahsedilen ve Ademin (Adamın) yaratıldığı bahçe (cennet) tamamen bu dünyada olan bir mekandır . Fırat ırmağının çıktığı yerdedir. Kudüs’ün doğu tarafındadır. İncil ve Kuran bu dünyevi yeri alıp Ahiretteki bahçeye çevirdiler.
Yine Tevrat ta tamamen bu dünya da olan fiziki bir mekan vardır; GE-HİNNOM. Yani hinnom vadisi. (ibranice de GE vadi demektir. GE-HİNNOM ise HİNNOM VADİSİ demektir)
Bu vadinin de İncil ve Kuran da soyutlamalar yapılarak CEHENNEM adlı ahiret mekanına dönüştürüldüğünü görüyoruz.
Yani aslında gayet somut bir mekan olan GE-HİNNOM vadisi ahirette bir mekana dönüşüyor. (Arapça CEHENNEM şeklinde söyleniyor.) Sitchin

ahiret/ ahret < Ar. ā¥irā sonraki şeyler, öteki dünyaya ait olanlar < Akad. ahāru arkada olmak, geri kalmak, geciktirmek. Şimşek
ahir Arapça aχr kökünden gelen āχir آخر  "geç, son, sonuncu" sözcüğünden alıntıdır. Arapça sözcük Arapça aχar آخر  "öte, öteki.
ahiret āχirat آخرة  "sonraki şey, ölümden sonrası" sözcüğünden alıntıdır. NETS
Cehennem : Arapça değildir. Halim Sabit Şibay, İslam Ansiklopedisi’nin ‘cehennem’ maddesinde şöyle der: “Ahirette, azap yerinin adı. İbranice ‘gehinnom’dan (gihinnam) geldiği söylenmektedir. Kimi doğubilimciler, bunun, Kudüs’ün yanında eski çağlarda oloch adına yapılan kurbanların yakıldığı kuyunun adından (Hinnom Vadisi) alındığı görüşündedirler.  Cihinnam, eski metinlerde ‘çok derin’ manasında kullanılmaktadır. Hayrullah Örs ise Musa ve Yahudilik adlı yapıtında, şunları yazmakta: “Kötülerin gittikleri azap yerinin adı, ‘Hinnom oğulları vadisi’ anlamına gelen ‘Gebna hinnom’ iken sonraları ‘Gehenna’ olmuştur. ‘Gebna hinnom’, Kenanilerin (Tanrı) Ba’l’e kurban edilen çocukları yaktıkları bir vadinin adıydı”. Sözü edilen “gehinnom” ya da “gehenna” adlı çukurun “ateş çukuru” diye düşünülmesi ve bunun “cehennem” düşüncesine kaynak olması doğaldır. Turan Dursun I
cennet          : 1. uçmak, 2. bahçe anlamlarına gelir. (Ferit Devellioğlu)
cennet : Arapça’dır. uçmak (isim), bahçe, çok ferah ve havadar yer anlamlarına gelir.  Türk Adlarının Etimolojik Sözlüyü. Hadi
cennet    Ar. cennet 
a. 1. din b. Dinî inanışlara göre dünyada iyilik yapanların, günahsızların, öldükten sonra sonsuz bir mutluluğa kavuşacakları yer, uçmak, behişt 2. mec. Herhangi bir şeyden fazlasıyla bulunan yer: Kitap cenneti. 3. mec. Herhangi bir şeyin kolayca yapıldığı yer: Turizm cenneti. 4. sf. mec. Çok güzel, huzur veren (yer). Türkçe Sözlük 

cesur < Ar. casūr girişken, atak gözüpek < # csr < Akad. gaşru, geşru çok güçlü, kuvvetli, gaşarum sağlam, güçlü, kuvvetli, kudretli olmak. Şimşek
cesur Arapça csr kökünden gelen casūr جسور  "girişken, gözüpek, atak" sözcüğünden alıntıdır. NETS

cilt ~ Ar. cild جلد #cld deri = Aram. geldā גלדא =   İbr.  geled גלד = Akad. gildu.  NETS
cilt, -di    Ar. cild 
a. 1. Ten. 2. Formaları, yaprakları birbirine dikerek veya yapıştırarak kitap, defter, dergi vb.ne geçirilen deri, bez veya kâğıtla kaplı kapak 3. Bir eserin ayrı ayrı basılan bölümlerinden her biri.  Türkçe Sözlük
gildu (giladu). Hide. TASD
gildum. Cild, deri. SNAX
cilt  < Ar. cild deri, deriden yapılmış kitap cildi < cld, Aram. gelɘdā < Akad. gildu, giladu (hayvan derisi < Aram. gld deri > İbr. galad, gӓlӓd (geled) cilt. ŞİMŞEK

cim ~ Ar. cīm جيم Arap alfabesinin beşinci harfi, ج ~ Aram. gīmel גימל Arami/İbrani alfabesinin üçüncü harfi, ג= Aram. gamlā גמלא deve = Fen. gml deve, Fenike alfabesinin üçüncü harfi 
● Eyun. gámma (Yunan alfabesinin üçüncü harfi) Fenikece veya başka bir Kuzeybatı Sami alfabesinden alınmıştır. NETS
Bkz; alfa, alfabe, beta, delta, epsilon, gama, omega, sigma, pi,

çemen pastırma yapımında kullanılan ot ~ Erm. ç'aman/ç'amun ç'aman/ç'amun kimyona benzer bir bahar, Karaman kimyonu, carum carvi (5. yy)=Akad. kamūnu kimyon → kimyon
● Ermenice kelime 5. yy'dan itibaren kaydedilmiştir. Farsça “çayır” anlamına gelen çaman ile birleştirilmesi yanlıştır. NETS
çemen    a. 1. bit. b. Maydanozgillerden, kimyon türü bir bitki (Cuminum cyminum). 2. bit. b. Bu bitkinin kokulu tohumu. 3. Bu tohumu un durumuna getirip sarımsak, kırmızıbiberle karıştırarak yapılan, genellikle pastırma üzerine sürülen macun.
Türkçe Sözlük 
çemen ‘bir yıllık, otsu, özel kokulu bir bitki ve bunun kokulu tohumu.’ Drimba’ya göre Rumcadan alınmıştır. Latince cuminum yoluyla Almancaya da geçmiştir. Kuzey Slav dillerinde kullanılan biçimler Almancadan alınmıştır. Macarcaya da almancadan geçtiği anlaşılıyor (kömény). EREN
çemen ‘maydanozgillerden bir bitki ve bunun kokulu tohumu’
< OT. çümgen (DLT). Krş. Çim, çümgen (DLT)
                TT: ÇEMEN . An. Ağl.: çaman
                Çem, cem ‘1. Zararlı otlarla dolu olan yer, 2. Çayır, çimen, Fakat Kırg. Çemen ‘hastalık’
NOT: OT (DLT)’deki çümgen sözcüğü ile Arapça kemmun (>Yun.)’dan Türkçeye ödünç alındığı bilinen kimyon arasında oldukça büyük fark görülüyor.
                Tü. Çümgen mi çemen’e daha uygun Rum. Kuminon > kemmun > kimyon mu? Yoksa Ermeniceye TUGÜ
çemen maydanozgillerden ve kokulu tohumu olan bir bitki . Bu tohumu un haline getirip sarımsak, kırmızı biberle karıştırarak yapılan, pastırmanın üzerine sürülen macun < Erm. ç’aman kimyon < Akad kamunu kimyon. Süm. gamun /  . kimyon. Şimşek

çoban, sipad (Süm.);
sipad : çopan. çoban. shepherd. STDT
sipa(-d) : çoban. Akad. re'um. SNAX
sipad na-aĝ2 tar-tar-re: yazgıları belirleyen çoban
sipad wr. sipad; su8-ba; lu2sipad; šuba "shepherd; herder" Akad. rē'û. SSED
šuba, šuba2: çoban, önder, kılavuz,rehber
su8-ba:sipad: çoban. SNAX
çoban {(siba (Sümer)} 1. əlində cop (dəğnək. sopa) olan. 1. sıvan.
apzə. gürcü. qoyçu. izləyən. pastör. (heyvanları) güdən. qüdçü. - kovanlamaq: kovlamaq: gözləmək. 1. oba bəyi. 1. < qovan. izləyən. kovanlamak: kovlamak: gözləmək. 1. köy böyükünün yamağı, köməyi, maavini. gizir. qışlaq ağsaqqalının yardamçısı. ARIN1
çoban – Sümer, sipad (Tuna, 11)= OT. çupan ‘köy büyüğünün yamağı, gizir’
                çoban (Az.)
                çopan (Trkm., Uyg.)
                çopän (Özb.)
                şopan (Kzk.)
                çaban (Kırg.)
   çapan (Bşk., TatK.). TUGÜ
çoban;~ Fa. çōbān/çubān/şubān/şivān چوبان/چبان/شبان/شوان davar güden << Ofa. şupān (=? Ave*fşu-pāna- § Ave. fşu- davar + Ave. pāna- koruyan, gözeten ) → +ban. Karş. Kürd. şîvân. Ortaasya Türkçesinden itibaren kaydedilmiş olan sözcüğün Türkçeye Kürtçeden alınmış olma ihtimali yoktur. NETS
çoban ‘davar veya sığır sürülerini güdüp otlatan kimse’ . – Tkm. çopan ‘sığırtmaç, çoban’. Krg. çopan ‘koyun çobanı’. Kırgızlar çolpon biçimini de kullanırlar. KKlp. şopan ‘sığırtmaç’. Orta Türkçede çupan ‘kizir’ olarak geçer. < Far. çōbān, şōbān, şuvān ‘ a shepherd; a horse-keeper’ < gōbān ‘a herdsman’.  Menges’e göre Sogd veya Pehlevi (xšu-pān-, išu-pan) kökenli eski bir alıntıdır.
Türkçede sığır çobanına sığırtmaç adı verilir. Eski ve yeni diyalektlerde koyçu ‘koyun çobanı’ olarak kullanılır. Tacikçe çùpān, çopān biçimi Özbekçeden alınmıştır. EREN
çoban            : 1.  elinde cop (değnek, sopa) olan 2.  muhtar, oba beyi
çobar    : değnekli, değnek taşıyan. Tük Adlarının Etim.Söz.Hadi
çoban    Far. ç°b¥n, ş°b¥n Çıban
a. Koyun ve keçi sürülerini otlatan kimse.
Türkçe Sözlük 
şuba (sipa) Süm. çoban. Türk dili ŞUPAN (ÇUBAN, ÇOBAN, ÇABAN) çoban (Umum Türk). Olcas
sipad wr. sipad; su8 ba; lu2sipad; šuba "shepherd; herder" Akad. rē'û. TPSD

çolpan şulpae (Süm.);
şulpae : çolpan. Çoban yıldızı, Zühre yıldızı, sabah yıldızı. Gott Şulpae. STDT
şul-pa-e3-a : Jupiter. SNAX
çulpan : Çoban yıldızı. — Morgenstern. ÇAOS
çolpan; çolpan vulg. Çoban yıldızı, Venüs gezegeni, sabah yıldızı
çolpan / çulpan. Türk dillerine has bir ad olmakla birlikte etimolojisi muammadır. NETS.
çolpan – Sümer, şulpae (Tuna, 11). ‘Çoban yıldızı, Zühre, Venüs.
                çolpån (Özb.)
                çolpon (Kırg.)
                çulpa (TatK.)
                çolmon (Alt.)
    sulpan (Bşk.)
                solpan (Kzk.)
                şolpan (Kzk.)
                çolbun, çolban (Moğ.). TUGÜ.
çolpan  , çulpan : astronomide zühre, Venüs, Çoban yıldızı, kervankıran, gözü uzağı iyi gören anlamlarına gelir. 
çolpan  : 1. kuzey yıldızı 2uzak görüşlü 3tanıdık, bildik, aşina . Tük  Adlarının Etim.Söz.Hadi
Çolpan    öz. a. gök b. Çoban Yıldızı.   Türkçe Sözlük 
Çolpan   Köken: T. Çoban yıldızı, Zühre, Venüs. Türkçe Sözlük 

çorap cerāb torba, kese cūrāb ayak kılıfı ~ Ar.  cirāb/cūrāb جراب/جوراب deri veya bez torba, yumuşak deriden iç ayak kılıfı ~ Aram.  gurbā/grābā גרבא/גרבא = Akad.  gurābu torba, kılıf, zarf
● Erm.  gulbā kulbā (çorap) Aramcadan alıntıdır. NETS
çorap, -bı    Far. c°r¥b. Pamuk, yün vb.nden örülen, ayağa giyilen giyecek. (< Ar. curâb) çorap  Türkçe Sözlük 
gurābu a linen or leather bag ; an envelope , a reinforcement packing around a pottery . AKDI
çorap ‘çeşitli ipliklerden örülen, ayağa giyilen giyecek’ < Ar. curāb < Far. gorāb ‘short socks worn under stockings in the winter-season’.
Hübschmann, çorap sözünün köken bakımından Farsça olmadığını dile getirmiş, ancak bu yolda daha açık bir şey söylememiştir. Bulgarca, Sırpça gibi Balkan dillerinde de kullanılır: Big. čorap, Srp. čárapa, čōrapa. EREN
çorap ayağa giyilen bir giyecek, yumuşak deriden iç ayak kılıfı Ar. cira, cūrāb deri veya bez torba < Aram. gurba/ gerābā < Akad. gurābu torba, çanta, kese, kılıf, zarf > Aram. > Erm. gulbā > Erm. kulba çorap. ŞİMŞEK




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder