Sayfalar

13 Şubat 2015 Cuma

Gudea Silindirleri



Gudea’nın bıraktığı birçok yazıtlar arasında kilden yapılmış iki silindirde kayıtlı bulunan en uzun Sümer yazınsal yapıtı en önemlisidir. Silindir A: çapı: 32 cm; Yükseklik : 60 cm. ve Silindir B: çapı: 33 cm; yükseklik: 56.5 cm.dir.  İki silindir toplam 1382 satırdan dan oluşmaktadır. Silindir A (834 satır) ve Silindir B (548 satır) dır. Silindirleri Thureau-Dangin (1872-1944) çözümleyerek kopyalamış ve basımını gerçekleştirmiştir . Gudea yazıtları bugün Louvre müzesinde sergilenmektedir. 
Gudea silindirlerinin Thureau-Dangin tarafından yapılan transkripsiyonuna linkten ulaşılabilir.

Gudea silindirlerinde anlatılan şeyler, öyle veya böyle bütün Sümer edebi kompozisyonlarında, tablet ve yazıtlarda, silindir mühürlerde, çok değişik zaman ve  mekandaki,  yazıcılar / katipler tarafından  da anlatılmakta ve bilimsel olarak da kanıtlanmaktadır. Hepsi birbiri ile ilişkilidir, hepsi bir bütündür ve hepsi de bize tek ve gerçek bir olaylar dizisinin, tek bir hikayenin, insanlığın ve dünyanın tarihinin küçük bir kesitini çok gerçekçi bir biçimde anlatmaktadır/ ortaya koymaktadır.

Gudea yazıtları Gudea’nın yaşadığı dönemin tarihsel bir kesitini vermekte, dönemin sosyal, politik ve kültürel yapısına değinmekte ve coğrafi birçok veriye değinmektedir.

Gudea Silindir yazıları (yazıtları) bir tarihi belge gibidir. Bu yazıtlarda geçen coğrafi yerler, kişiler, zaman ve olaylar diğer başka birçok yazıtla da koşutluk arzetmektedir. Kramer’in belirttiği gibi “Gudea silindirleri yapıtının biçemi fazlasıyla gelişkindir ve arkasında birçok edebi malzemenin oluşturulmuş ve katedilmiş olması gereken uzun gelişim dönemi bulunduğunu gösterir. “

Bu yazıtlarda bir yapının / zigurratın (E-ninnu, ‘Elliler Tapınağı’)  yapım aşaması etrafında örülen destansı ve çok gerçekçi bir anlatım vardır ; zigurratın yapılış arka planı, yapılış nedenleri, yapının amacı, yapım aşamaları, yapımda kullanılan malzemeler ve nereden, nasıl getirildiği, ne şekilde, nasıl yapıldığı, yapımın bütün detayları tek tek anlatılmış ve bu zigurratın astronomik özelliklerine ve amaçlarına  değinilmiştir. 
Gudea yazıtlarının en büyük ilgi uyandıran kısmı ayrıntılarıyla tarif edilen E-ninnu adlı zigurratın (tapınağın)  inşasından önceki olayları, tapınağın yönlendirilmesinin belirlenmesi, ekipmanı ve sembolizmi ile ilgili olanıdır. Yapımdan sonra da yapının nasıl törenlerle kullanıma açıldığı, bu tapınağa/zigurrata ek olarak yapılan diğer  tamamlayıcı yapılar belirtilmiştir. Bu muazzam çok amaçlı yapının izine arkeologlar ulaşmıştır. Yapıyı yapan ve olayları anlatan kişi gerçekten yaşamış bir kişidir; Lagaş (1) bölgesinin   ‘ensi’ si (şehir beyi /yöneticisi/ kralı Gudea (yönetimi: 2144-2124).  Bütün bunlar, arkeologlar tarafından arkasında bıraktığı birçok yazıtla ve eserle de  tesbit edilmiştir.



(1) Lagaş bölgesi, Fırat ve Dicle nehirlerinin birleşme yerinin kuzeybatısında Uruk’un doğusunda yer alır. Lagaş hem Sümerlilerin hem de daha sonraları Babillilerin en eski yerleşim yerlerinden biridir. “Erken Hanedanlık III döneminde Girsu, Lagaş kent devletinin en önde gelen merkezinden başka bir şey değildi; zaten Lagaş, adını Girsu’nun güneydoğusundaki bir yıkıntılar tepesi olan El Hibe Höyüğü’deki [Tell Al-Hiba] daha eski bir birincil merkezden almıştır. Girsu’da oturan yöneticiler, pek uzun bir süre kendilerine Lagaş’ın yöneticileri demeyi bırakmamıştır” . Yakınındaki Girsu şehri, Lagaş’ın dini merkeziydi. Gudea’nın zamanında, Lagaş’ın başkenti Girsu idi. Krallık yaklaşık 1.600 km²’lik bir alanı kaplıyordu. 17 büyük şehir, sekiz bölgesel başkent, ve pekçok köyü (40 tanesinin adları bilinmektedir) kapsıyordu. 


 “Erken Sümer Hanedanlar dönemine ait en büyük grup (Sümerce yazıt) Lagaş kentinde ele geçmiştir (1500 adet). ...yazıtlara zamanla kralların gerçekleştirdikleri seferler ve inşa faaliyetleri de eklenmiştir. Böylece kent devletleri ile buradaki kralların isimlerini ve bazı faaliyetlerini bu belgelerden derleme fırsatı doğmaktadır. Bunların arkeolojik kalıntılarla karşılaştırılması da resmin biraz daha netleşmesini sağlar. Adab, Kiş, Nippur, Umma, Ur, Uruk ve Lagaş’ta bu türden yazıtlar ele geçmiştir.” K.Köroğlu
 “Sümer hükümdarlarının tarihi, Lagaş belgelerinin yardımıyla birbiri ardınca kabataslak hesaplanabilir, çünkü bu hükümdarlar tahta çıkış sıralarında birbirini yakın aralıklarla  izlemekte..  öte yandan elimizde Lagaş’tan elde edilmiş yüzlerce ithaf yazıtı bulunmaktadır. bunların birçoğu bu dönemin tarihi için büyük değer taşımaktadır.” Kramer
 Bir Sümer ören yerinde (günümüzde yörede Tello  olarak bilinen bölgede) yapılan ilk önemli kazı, 1877 de , antik Lagaş kalıntılarının bulunduğu Tello'da (antik Girsu- Irak),  Ernest de Sarzec'in (Basra’daki Fransız konsolosu -1832-1901) yönetiminde Fransızlarca başlatılmıştı. 1877 ile 1900 yılları arasında onbir kazı çalışması sonucunda kare biçimli bir zigurata (E-ninnu) ve köşeleri ana yönlere tam olarak oturan dikdörtgen tapınaklara ait çok eski kalıntıların pek çoğu gün ışığına çıkarıldı. 

Yazıtlardan öğrendiğimize göre Gudea hemen hemen o çağın bütün ‘uygar’ dünyasıyla ticari ilişkiler içinde bulunuyordu. Anadolu ve Mısır’dan altın, Toros sıradağlarından gümüş, Amanos’tan (Sümerce adı a-ma-nous) (Bak etimolojik bölüm.) sedir ağacı, Zağros’tan bakır, Mısır’dan yeşiltaş, Etiyopya’dan akik taşı ve Dilmun’dan kereste alıyordu. Tapınağının süslemelerini yaptırmak için Susa ve Elam’dan zanaatkarlar getirtmekteydi. 
Tapınak ilk önce Tanrıların ikameti / yerleşimi için yapılan binalardır. Kompleks yapılardır. İlk başlarda buralarda sadece Tanrılar yaşarlardı ve onlar tarafından yapılmışlardı. (İnsan henüz şekillendirilmemişti). Daha sonra Tapınaklar, tarım ve hayvancılıkla uğraşarak tanrılara hizmet etmek,  yiyeceklerini sağlamak  ve bunlar için geniş bir örgütlenmeyle ambarlar, silolar, yemekhaneler, teknik gereçler için atölyeler v.b. kompleks yapılara dönüştürüldü. Bu kutsal tesislerde matematik ve astronomi ile ilgilenen rahiplerin çalışma yerleri, odaları, çeşitli ilahlara adanmış türbeler, konutlar da bulunurdu. Hem kutsal alanın hem de şehrin en göze çarpan baskın özelliği bir zigurat, yani yüksek basamaklarla (genelde yedi basamak) göklere yükselen bir piramit bulunurdu. Piramidin en üst katı genelde “kült merkezi” o şehir olan tanrının konutu olsun diye tasarlanmış çok odalı bir yapı bulunurdu. Tapınaklar altın,gümüş ve değerli taşlarla süslenirdi. Sümerde dinsel tören ve ayinleriyle tapınak insanların hayatında önemli rol oynamıştır, çünkü Sümer inancına göre insanoğlu yalnızca ve yalnızca tanrılara hizmet etme ve onlara yiyecek ve barınak sağlama amacıyla yaratılmıştı. 
Takibeden kısımlarda bu silindirlerde anlatılanlar satır satır çözümlenecektir.
Gudea Silindir A Kolon I




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder