Sayfalar

7 Şubat 2015 Cumartesi

Etimoloji F harfi ile ... I

faraş < Ar. farāş döşek serici, daire hizmetçisi <#frş yaygı yayma, döşek serme < Aram. prāsā yaygı, örtü >  Akad. parāsu(m) yaymak, sermek. Şimşek
faraşAr. farāşa ͭ فراشة  #frş gece kelebeği, pervane Ar. faraşa فرش yaydı, açıp serdi. NETS

fark < Ar farq <#frq ayrı olma, ayrışma < Akad parāqu ayırmak, bölmek. Şimşek
farkAr. far فرق  #frḳ 1. ayrılma, ayrışma, ayırt etme, 2. ayrım Ar. faraḳa فرق ayırdı. NETS

farz yapmak zorunda olunan şey, boyun borcu, müslümanlıkta özür olmadıkça yapılması zorunlu, yapılmaması günah sayılan < Ar fard emir, buyrultu, ödev, dini görev < Akad parşu(m) kült düzeni, emir, kural, kanun, dini törenler, gelenek, görenek, adet > parāşu dinsel törenleri, ayinleri veya görevleri yerine getirmek. Şimşek
farzAr. farḍ فرض  #frḍ 1. çentik, işaret, 2. din veya yasa kuralı, ödev, 3. bir akılyürütmede tartışılmaz veri olarak alınan. NETS

fatih fetheden, açan < Ar fātih açan, fetheden < #fth < Akad petu(m), pata’um açmak < Akad petu, patium, pat’um açık < Süm. BAD?. Şimşek
fetih, feth < Ar fath açma, bir ülkeyi islamiyete “açma” < Akad petu, pat’um. Şimşek
fatih Arapça ftḥ kökünden gelen fātiḥ فاتح  "açan, fetheden" sözcüğünden alıntıdır. NETS
fetih Arapça ftḥ kökünden gelen fatḥ فتح  "1. açma, 2. bir ülkeyi İslam egemenliğine açma" sözcüğünden alıntıdır. NETS

felek ~ Ar. falak فلك #flk 1. çıkrık, çark, 2. yıldızların döner küresi, 3. talih, baht ~ Aram.  pelekā פלכא çark, çıkrık = Fen.  pelekum yün eğirme çıkrığı = Akad.  palāku dönme, çevirme )
● Feleğin çarkı deyimi ilgi çekicidir.
NETS
ferferek : ferfere, çerh-i felek, rüzgyardan dönen şey, kyâddan yapılma, fırıldak. — Windbeutel, aus Papier verfertigtes Windrad. ÇAOS
felek, -ği    Ar. felek . esk. 1. Gök, gökyüzü, sema. 2. Dünya, âlem. 3. Talih, baht, şans.  4. Askerî mızıkada zilli bir müzik aracı. Türkçe Sözlük 
palāku 
G. to divide off, demarcate D = G ; ŠD.  to have an allocation of meat divided up N.  to be divided up Comparison with other Semitic languages : Hebrew : pillag  פִלַּג «to divide up». AKDI
palāku  to draw boundaries, to delimit, to divide, to draw multiple boundaries. to be marked out, delimited from. Asyyrian Dict.
felek gök, gökyüzü, dünya, alem, talih, baht, şans < Ar.  falak çıkrık, yün eğirme çıkrığı < #flk < Aram.  pelekā çark, çıkrık, yün eğirme çıkrığı < Akad.  pilāqqu, pilākku eğirmen, kirmen, iğ, yün eğirme aleti, ağırşak < Süm.  (Gİš.)BAL?. İbr.  pelekh, Ugar. plk, Aze.  felek, Per . falak, Özb. falak. ŞİMŞEK

fesih/fesh-~ Ar.  fasχ فسخ #fsχ 1. kol veya bacağını çıkarma, sakatlama 2. hukuken geçersiz kılma, bir borcu veya yükümlülüğü ortadan kaldırma < Ar.  fasaχa فسخ sakatladı, hukuken geçersiz kıldı = İbr./Aram. #psχ פסח sakat, topal = Akad. pissūNETS
fesih, fesh Ar. fas¥ (kol ve bacak) çıkarma, parçalama. Hukuken geçersiz kılma, bir yükümlülüğü ortadan kaldırma < #fs¥ < Akad. pessu, passum topal, sakat, topallık, sakatlık, aksaklık. Şimşek
fesih Arapça fsχ kökünden gelen fasχ فسخ  "1. kol veya bacağını çıkarma, sakatlama 2. hukuken geçersiz kılma. NETS
fesih, -shi    Ar. fes¬ 
a. 1. huk. Verilmiş bir yargıyı kaldırma, bozma: Fesih kararı. 2. Dağıtma, dağıtılma. Türkçe Sözlük 

Fırat  a-rad: buranun (Süm.) ;  (İ7)a-rad : Fırat.
i7 unu2-bi-tar-ra. buranunpurattum. Fırat.  SNAX
Fırat: Akad. purattum, puratte, puratti . TASD.
buranun : i7.buranun: Akad. purattum. Fırat.  SNAX
buranun; kelimesinin Sümerce’den önceki bir alt dil (substrat)’e ait olabileceği. Landsberger
buranun: Euphrates river (bu5, 'to rush around', + ra, 'to flood, overflow', + nun, 'great, noble').  ANSD
i7(d)buranun "Euphrat". SUZE
Euphrates . O.E. Eufrate, from Gk. Euphrates, from O.Pers. Ufratu, perhaps from Avestan huperethuua "good to cross over," from hu- "good" + peretu- "ford." But Kent says "probably a popular etymologizing in O.P. of a local non-Iranian name" ["Old Persian," p.176]. In Akkadian, purattu. ONED
buranun:  Euphrates river (bu5,  'to  rush  around', + ra, 'to flood, overflow', + nun, 'great, noble') . SULE
i7buranun(-na) Euphrates. ESUG
Fırat nehir - 
Arab: El-Furât
Yun: Euphrátês
Akad/Asur: Purâtu/Purattu
En erken MÖ 2. binyıl başlarında Babil ve Asur kaynaklarında görülen Purattu adının aslen Sümerce veya daha eski bir dilde olması mümkündür. Kürtçe olmadığı muhakkaktır. Nişanyan, Index Anatolicus.
Purattu  [buranun] Euphrates. Arabic : Alfurrāt . AKDI
BURANUN:  (BUhızla akmak, hızlı hareket etmek + RA taşmak, coşmak, sel gibi akmak, çok bol olmak + NUN büyük, asil. Hur. Puranti, İtal. Eufrate, İsp. Eufrates
purattu Eski Asur’da a-ah İD BURANUN.NA ve mu-uš-te-em-ki ma(-a)-tim bi-ri-it İD IDIGNA u ID BURANUN.NA yazılışları ile geçmektedir. Bugünkü Fırat nehri ile aynı olan bu isim, Sargon öncesi ve Sargon dönemi metinlerinde, III. Ur’da Buranuna, Eski Babil’de Purattum, M.Ö. II. Bin Suriye metinlerinde Purattu, Hitit’de Puratti, Orta Asur, Orta Babil’de Purattu, Urartu’da Puranede, Yeni/Geç Babil’de Purattu, Elam’da Purattu/Upratuş ve Yeni Asur’da Purattu telaffuzlarına sahiptir.İbranca kutsal kitapta Fırat’ın adı Prat olarak geçmektedir. Sitchin
Eski Asurca Metinlerde Geçen Coğrafya Adları. Kuzuoğlu.2007
buranun 150’den fazla metinde geçmektedir ve EdIII dönemine kadar uzanmaktadır. CDLI
fırat    : ilk gelene ait olan (su) anlamına gelir.   Türk Adl.Etim.SÖz.Hadi
Fırat: Babil’deki yerel adı ‘bereket nehri’ anlamına gelen Arahtu idi.  Beatrice Andre-Salvini. Babil
id2-de3 id2buranun-na id2 dirig-gin7 . ETCSL c.4.07.7-38
gu2 id2buranun-na id2 NA? maḫ? KA ĝal2-la id2 diĝir-re-e-ne. ETCSL c.1.8.2.4-225
X (X)-ba id2buranun-na-ke4? iddirig-gin7ETCSL C.4.07.7

fırka
 insan topluluğu, tümüne, siyasi parti < Ar. fırqa(t) bölüm, bölük, bölüntü, grup < Ar.  farq < #frq ayrı olma, ayrışma, ayırma < Akad. parāqu ayırmak, bölmek. ŞİMŞEK
fırka hizip, yedi alaydan oluşan askeri birlik (Fr. Division karşılığı)
~ Ar.  firḳa ͭ فرقة #frḳ hizip, bölük, insan grubu, fraksiyon, parti → fark  . NETS
firka: bölek , guruh, taraf, hisa, başka, agrica, top, parça, pare. — Abtheilung, Trupp, Stück. ÇAOS

fil < Ar.  fil / Fa. pil < Akad. piru(m), pilu, pēru fil >İbr.  pil, Sür. pila, Fen. pl fildişi, Aze. fil, Kır. pil, Per. fil, Tac. fil, Tat. fil, Özb. fil. Corriente 2003, s.162’ye göre Sanskritçe pilu’dan. ŞİMŞEK
fil~ Ar. fīl فيل  ~ Ofa./Aram. pīl פיל ~ Sans.  pīlu पीलु fildişi
● Ayrıca Akad. pilu. Güney Hindistan dillerinde “fildişi” anlamına gelen bir sözcükten Sanskritçeye ve Yakındoğu dillerine alınmıştır. Batı dillerinde kullanılan Eyun.  eléphas (fil, fildişi) sözcüğü Mısır kökenlidir. NETS

firar kaçma, kurtulma, bir sanık, tutuklu veya hükümlünün gözcülerin elinden kurtulması < Ar. firār kaçma < # frr < Akad. parāru(m) çözmek, kırmak, yerine geçmek, dağılmak, yayılmak, dağılıp gözden kaybolmak. Şimşek
firar  Ar. firār فرار  #frr  kaçış Ar. farra فرّ    kaçtı. NETS

firavun ~ Ar.  firˁawn فرعون eski Mısır hükümdarı ~ Aram.  paraˁōn פרעון  = İbr.   paraˁōh פרעוה  ~ Mıs.  prˁō "büyük hane", hanedan . NETS
Eski Mısır/Akadca’dan geçmiştir
Türkçe Sözlük firavun    Ar. fir¤avn  a. 1. tar. Eski Mısır hükümdarlarına verilen unvan. 2. İskambil kâğıtlarıyla oynanan bir çeşit oyun. 3. mec. Kibirli, suratsız ve kötü yürekli kimse.
firavun   İng. pharaoh . Eski Mısır hükümdarlarının sanı. Türkçe Sözlük 

fistan ~ Ar.  fustān فستان geniş dökümlü kadınetekliği ~ Aram. *peştā פשתא = İbr. peşet פשת keten kumaş = Akad.  piştu keten.● Yun.  foustáni, İt. fustagno biçimleri Arapçadan alınmıştır. Mısır'daki Fustat kent adıyla birleştirilmesi halk etimolojisidir. NETS
fistan    Rum. 
a. 1. Tek parça kadın giysisi.  2. İskoç, Arnavut ve Yunan erkeklerinin giydikleri kısa, pilili eteklik. Elbise, kadın elbisesi. Türkçe Sözlük 
fistan ‘erkeklerin giydikleri kısa, plili eteklik’. Rumca yoluyla İtalyancadan alındığı anlaşılıyor. İtal. fustagnofustian’ > İtalyancadan Arapçaya da geçmiştir. Ar.  fuştān. Balkan dillerince de yaygın olarak kullanılır. Blg. fustán, Srp.  fuštan. Arn. fustan. Balkan dillerinde fustan yanında fusta biçimi de geçer. Farsça fistān Türkçeden geçmiştir. EREN

fitil ~ Ar.  fatīl فتيل #ftl burma suretiyle yapılan ip < Ar.  fatl فتل  burma, ip örme = İbr.  pātīl פתיל örme ip= Akad. patālu kıvırma, ip örme 
● Sami dillerinde ortak olan sözcüğün nihai kökü muhtemelen Mıs ptr (ip) biçimine dayanır. NETS

fitil < Ar. fatil burma suretiyle yapılan ip < Akad. patālu(m), petēlu sarmak, bükmek, sarılmak > pitiltu, puttulu. Akad. pitiltu şerit, ip, sicim. Akad. puttulu bükülmüş, burulmuş, sarılmış. Bul. fitil, Yun. fitili, Per. fatile, Rom. fitil, Rus. fitil. Nişanyan 2007’de kelimenin nihai kökünün Eski Mısır dilindeki ptr (ip) biçiminden geldiğini belirtir. ŞİMŞEK
fitil    Ar. fet³l 
a. 1. Lambada, kandilde ve mumda yağın, çakmakta benzinin yanmasını sağlayan, türlü biçimlerde bükülmüş veya dokunmuş pamuktan yapılan genellikle yağ çekici madde.  2. Derin yaraların tedavisinde, yara içine salınan steril gazlı bez şeridi.  3. Anüse konulan donmuş yağ kıvamında ve koni biçiminde ilaç. 4. Eskiden topları ve şimdi lağımları ateşlemekte kullanılan kaytan biçiminde tutuşturucu madde. 5. Kumaşın altına kaytan biçiminde bükülmüş bir şey koyup üstten dikerek yapılan kabartma yol. 6. Koltuk, sandalye vb. oturulan eşyanın yapımında dikiş veya çivileri gizlemekte kullanılan şerit. 7. Yollu bir biçimde dokunmuş kumaş. 8. Elli kâğıtla oynanan ve en az sayısı olanın kazanması kuralına dayanan bir iskambil oyunu.  9. esk. 0,0125 gram olan ağırlık ölçü birimi. Türkçe Sözlük 
patālu  to twine, plait, twist, to be plaited, twisted .TASD
patālu to entwine , to twist , to wind ; to twist awry , to pervert , to warp , to distort , to corrupt . AKDI

füru < Ar. fürü #fr’ bir atadan gelen çocuk ve torunlar < # far’ dallanma, kollara ayrılma < Akad per’u, perhu, pa’rum, perwu tomurcuk, sürgün, gelişme çağında olmak, filiz, sürgün. Şimşek
füru Ar. furūˁ فروع  # frˁ fuˁūl  bir atadan gelen çocuk ve torunlar Ar. farˁ فرع  faˁl dallanma, alt kollara ayrılma . NETS
firik (IV) turfanda < ferik/firik III (?) (s. 68). Kelimenin anlamının nereden geldiğinde tereddüt edilecek bir durum yoktur. Kelime, Tietzenin de soru işareti yoluyla gönderme yaptığı ve olgunlaşmaya başlayan tahıl, çerez olarak yenilen tahıkavurgası anlamına gelen ferik/firikin (< Ar. farîk) yan anlam kazanmış biçimidir.ANDREAS TIETZE, TARİHİ VE ETİMOLOJİK
TÜRKİYE TÜRKÇESİ LUGATI. (CİLT 2, F-J, WIEN 2009)’NA KATKILAR. Galip GÜNER*



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder