Sayfalar

7 Şubat 2015 Cumartesi

Etimoloji E harfi ile ... I

ebe Süm.  eme; nurse
UM.ME: eme2.
1. wet nurse emegala [wet nurse], emegagu[wet nurse]
Akad. muše¯niqtu “wet nurse” dicasumer.pdf
eme : weiblich, Frau",daraus verkürzt. SUZE
ebe ETü. apa ata, dede, saygıdeğer kimse, ana,  ebe büyükanne, nine, saygı gören kadın, abla, ebe doğuma yardımcı olan kadın . < çoc eb-be. Lehçelerde “teyze” ve “sütanne” anlamlarına da rastlanır. NETS
ebe    a. 1. Doğum işini yaptıran kadın. 2. hlk. Büyük anne, nine. 3. Genellikle çocuk oyunlarında baş olan, diğer çocuklara veya gruba karşı cezasını çekmek ve bundan kurtulmak için tek başına bütün sorumluluğu üzerine alan çocuk, oyun ebesi.  Türkçe Sözlük 
ebe    < ET. aba: ebe; anneanne veya babaanne.  Türkçe Sözlük 
ebe ‘Ebe’ = ET. ebe , ana, büyükanne, nine, abla < apa
                TT. EBE
                -kindik äbisi (TatK)
                -kindik äbihi (Bşk.)
                -kindik ene (Kzk., Kırg)
                -kindik ana (Uyg.)
                -kindik şeşe (Kzk.)
                Gö:bek ene (Trkm.). TUGÜ
eme PMong. *eme 1 woman 2 wife (1 женщина 2 жена): MMong. eme 1,
emege (HY 29), emegu’un 2 (HY 30, SH), emä (IM), im (MA) 1; WMong.
eme 1 (L 311); Kh. em 1, emgen 2; Bur. eme 1; Kalm. emə 1; Ord. eme 1,
emegen ‘old woman’; Mog. ZM emmä (9-6b); Dag. emgun, emeg 1, 2 (Тод.
Даг. 139), eme (MD, 143) 1,2; Dong. eme 1; Bao. eme 1; S.-Yugh. eme 1;
Mongr. imu (: xara ~) ‘nom que la jeune fille se donne devant ses parents le jour de son mariage’ (SM 192), mugen ‘femme âgée’ (SM 245). EDAL
 Bkz. abla, aga, ağa, ahi,  ana, anne, baba, ata, dede,  emmi, mama,  pap,  ümmü, ümmet, valide

ekalliyet; saraylılık, saraya ait, saraydan olma, azınlık, üst tabaka.
ekallu royal palace, royal property, main room of a private house, part of the exta. person attached to the palace. From Süm. E.GAL. TASD
şa3-e2-gal. ekallum. lu2-şa3-e2-gal. nazik, terbiyeli, saraylı, beyefendi. SNAX
ekalliyet    Ar. a®alliyyet 
a. esk. 1. Azınlık. 2. top. b. Azınlık.
Türkçe Sözlük 
ekallu: royal palace, royal property, main room of a private house. TASD
hegal: Sümer’de mabet veya saray anlamına gelen “e.gal” kelimesi Tevrat’ta “hegal” olmuştur. Çığ, M. İlmiye
ekalliyet 1892 parlamentoda azınlık (%bFr %iminorité karşılığı) < Ar. aḳall أقلّ #ḳll daha az, çok az < Ar.  ḳalīl قليل [sf.] az
● Arapça sıfattan +iyyet ekiyle yapılmış geç dönem türevidir. NETS

ed (Süm.) gitmek, çıkmak. Türk Dili ÜT (ÖT, ED, ET, AT) gitmek, geçmek (Umum Türk) Başta ses türemiş (hipotez) şekilleri: KET, GET, KİT, gitmek (Umum Türk). Olcas
e3(-d)/ed3 (Süm.) aşağıya/yukarıya gitmek, çıkmak, yükselmek. SNAX
e3, e3.d "herausgehen (lassen)".  Akad. (w)asû, herunter-; heraufbringen. SUZE
gin (Süm.) gitmek. Türk dili KEL (KİL, GEL) GELMEK.  ZAG-GİN YAKINLAŞMAK. JAKIN (YAKIN-ZAKİN) yakın. Olcas
ğen/gin (Süm.)  gitmek, ulaşmak. alakum. SNAX
­àlak῾u to walk, step: Mong. *alku-; Jpn. *àrùk-
PMong. *alku- to step (шагать): MMong. alqu- (MA 99); WMong.
alqu- (L 34); Kh. alxa-; Bur. alxa-; Kalm. alxə-; Ord. alxu-; Dag. alku-, alxu-
(Тод. Даг. 120), aleku- (MD 112); Dong. hanku; Bao. xalGə-, (MGCD)
halGolə-; S.-Yugh. alGə-; Mongr. (x)arGu- (SM 13), (MGCD) xalGula-.
◊ KW 7, MGCD 105. EDAL
Proto-Altaic: *àlak`u
Meaning: to walk, step
Russian meaning: ходить, шагать (yürümek)
Mongolian: *alku-
Japanese: *àrùk-. NODI

elbise < Ar. albisa (libas çoğ.) giysiler < Ar. libās < Akad. labāšu(m) lbš.  giymek, giyinmek. ŞİMŞEK
elbise~ Ar. albisa ͭ ألبسة [çoğ.] giysiler < Ar.   libās لباس #lbs giysi → libas. NETS
libas, uruba. ton. don — Plunderhose, Anzug, Kleid.  tonluk : libaslık, kumaş. — Bekleidung, Stoff. ÇAOS
labāšu  [TÚG:] to clothe oneself with to clothe with to clothe oneself with, put on. to clothe (metaphorically)
Comparison with other Semitic languages :
Proto-Semitic : *labāš
Arabic : labisa  لَبِسَ
Syriac : lbiš  ܠܒ݂ܽܘܫܳܐ
Hebrew : lābaš  לָבַשׁ
Ugaritic : lbš  
Ge'ez : labsa TASD
libas~ Ar. libās لباس #lbs giysi < Ar. labasa لبس  1. karıştırdı, birbirine kattı, 2. giyindi
● Arapça kökün iki anlam grubu (1. karıştırma, birbirine katma, karmakarış etme, to confuse, 2. giyinme) arasındaki anlam ilişkisi muğlaktır. Türkçede katmak fiiliile bir kat giysi deyimindeki kat sözcüğü arasında benzer bir ilişki vardır. NETS

elif ~ Ar. alīf أليف Arap alfabesinin ilk harfi ~ Aram. ˀalaph אלף Arami/İbrani alfabesinin ilk harfi = Fen. ˀalep 1. sığır, davar, 2. Fenike alfabesinin ilk harfi → ülfet
● Karş. Akad. alpu (sığır, öküz). Fenike ve Arami alfabesinin ilk harfi, sığır başı simgesinden türemiştir. Arap, Yunan ve Latin alfabelerinin ilk harfi bundan alınmıştır. NETS
Bkz; alfa, alfabe, beta, cim, delta, epsilon, gama, lam, cim, omega, sigma, pi,

elmas ~ Ar./Fa. almās ألماس değerli taşların en serti, elmas = Ofa. almās metallerin en serti, çelik ~ Akad. elmēşu değerli bir metal; parlak, parıldayan (tanrılara özgü bir sıfat)
● Eyun. adamás, adamant- (elmas) bir Doğu dilinden alıntıdır. Fr.  diamant, İng diamond (elmas) Latince yoluyla Eski Yunancadan alınmıştır. NETS
elmešu (ellimešu, ilmešu, elmeštu), (a precious stone). TASD
elmeshu taşı: parlak bir kristal taş. Babil. B. A-Salvini
elmas    Ar. elm¥s a. 1. Yerin derinliklerinde bulunan, billurlaşmış arı karbon. 2. Mücevher olarak kullanılan, saydam, değerli taş.  3. sf. Bu taşlarla yapılmış: Elmas küpe. 4. Elmastıraş.
Türkçe Sözlük 
elmešu :  amber , electrum , diamond *
elmēšu : a precious colored stone (amber ?). AKDI
elmas. Su3-ag2. elmeşum. Değerli/kıymetli bir maden. SNAX
elmas Ar./Fa. elmās (< Yun. (adamantinos), (adamas) çelikten, elmastan, sert < Yun. (damao)’dan), çok sert metal, değişmez, kesin < Yun. (damao)= evcilleştirmek, boyunduruk altına almak, yönetmek) < Akad. ada(m)mu, adamu kırmızı, kırmızı (kan), kırmızı giysi, önemli şişi > adamatu. Elmas kelimesi, Hint-Avrupa kökenli bir kelime olmaktan çok, Semitik kökenli bir kelime ve büyük ihtimalle de Akadca bir kökten gelmektedir. Elmas kelimesinin kökenini oluşturabilecek birçok Akadca kelime vardır. İtal. diamante, İsp. diamantino, İng. diamond, Bul. elmaz, Kır. almaz, Fa. almas, Rus. almaz, Tat. almaz. ŞİMŞEK

emir/emr- ~ Ar. ˀamr أمر #amr 1. buyruk,  2.  iş, maslahat, olgu, şey  <  Ar. ˀamara أمر belirledi, buyurdu (= Aram #amr אמר belirtmek = Akad.  amāru görmek, farkına varmak )
● Arapça kökün nihai anlamı “gösterme” olmalıdır. Karş. Emare. NETS
emir/emr buyruk, bildiri, yönerge, tartışılmaz şey. Ar. amr buyruk, bildiri, otorite. Akad amaru görmek, farkına varmak, gözlemlemek, idare etmek, teftiş etmek, korumak, himaye etmek. Şimşek
 emir, -mri    Ar. emr 
a. 1. Buyruk, komut, talimat, ferman. 2. İstek. 3. bit. b. Orta Anadolu'da şarap yapımı için üretilen, orta kalın kabuklu, beyaz renkli, kısa ve karışık budanan bir tür üzüm. Türkçe Sözlük 
emr:  buyruğ ,  ferman, irade-i padişah, berat. — Befehl, Erlass, Diplom. ÇAOS

emmi  emum. Amca, dayı, kayın peder, damat. Emu rabum. Büyük emmi
emmi    Ar. ¤amm a. hlk. Amca. Türkçe Sözlük 
emum wr. e-ri-ib; e-rib; erib "father-in-law; sister-in-law" Akad. emum; mārti emi. TPSD
emmi~? Ar. ˁammī عمّى amcam < Ar. ˁamm عمّ amca = İbr./Aram. ˁamm עם akraba → umum
● Yakın akrabalık teriminin Arapçadan alınması kuraldışıdır. NETS
Bkz. abla, aga, ağa, ahi,  ana, anne, baba, ata, dede,  ebe,  mama,  pap,  ümmü, ümmet, valide

er    (I) a. 1. Erkek. 2. İşini iyi bilen, yetenekli kimse.  3. sf. Kahraman, yiğit. 4. ask. Rütbesiz asker, nefer. . 5. hlk. Koca. Türkçe Sözlük 
er (Iyr ou Air) = Homme (adam)
Cf. basque ar =mâle; assyrien uru = homme; arménien = id., et = individu, personne ; malai har, urun, et orang = homme; sakalava olo=id., calmouq arre = id.,; mongol ere=individu, personne; quichua runa= homme, mari. Cf. encore grec = mâle; latin vir, dont le sens, au propre et au figuré, correspond exacternent à celui du mot turc. Grec , latin herus, et allemand herr; dans leur acception primitive; persan hérou=brave; égyptien kher=prince; wolof gor= homme; gaélique fear=mâle; lycien er=homme; polynésien ourou=le premier homme dans la cosmogonie taitienne; vieux germanique erik, rik=homme; magyar féry = id.; sélenga et khorin ere=id.; tonquin ire=id.
On peut également citer ici l’anglo-saxon vere (dans verewolf, allemand währ-wolf= ), auquel sont alliés; vieux haut-allemand hwer et allemand wer=qui.
Cf. enfin: australien uire, tupi uara, samoyède huweri=homme; égyptien hir= quelqu’un; georgien eri = peuple; tomboctou har, faslaha ira, et bhumidj horro = homme (l’arménien  (=nom d’homme) serait-il allié à ces derniers vocables?). Bedros Keresteciyan
er     Koca. Yiğit, delikanlı. Türkçe Sözlük
eren ETü. eren adamlar, erler aran
 (er, adam, erkek). NETS
er: erkek adam. DVLT
er [ETü] er adam, asker  << ATü
● Lat. vir, Alm. Herr, Sumer. ír vb. ile birleştirilmesi fanteziden ibarettir. NETS
Neden fantezi olsun! Herşey ispatlı.

eren (Süm.) sıralı asker, işçi. Türk Dili EREN sıralı asker, mürid, meslektaş, dövüşçü kişi (Eski Türkçe, Anadolu Türkçesi, Uygurca vs.). Yapısı: Er-birinin peşinden gitmek, EREN peşinden giden.
ERE (ER) kul. Yukarıdaki sözün gelişmiş şekli Türk Dili ER dövüşçü kişi, kahraman (Umum Türk). Olcas 
eren2/eren8 (Süm.) asker, ordu, halk, toplum, takım, bölük, tabur. (şabum).
Er9/eri-na: halk, millet, tabur, ulus, alay. SNAX
er 1. ‘erkek, adam’ < ET, OT, er (DLT)
    er (Kzk., Özb.)
                är (Uyg.)
                erkek (Kzk., Kırg., Trkm.)
                erkäk (Özb.)
                İr kişi (Bşk., TatK.)
                İr-at (Baş., TatK.). TUGÜ
Ir3: urdu erkek köle. wardum
Ir3: güçlü, kuvvetli, sağlam, yiğit, erkekçe, mertçe. irum
Ir11: köle, esir. wardum. SNAX
IR11. "Sklave,Diener" . Akad. wardum. SUZE
ir9 / ir3 : mighty (güçlü, kuvvetli, büyük)  gašru. TPSD
­ari ( ~ *ḗra) man: Mong. *ere; Turk. *ēr.
PMong. *ere male, man (мужчина): MMong. ere (HY 29, SH), ärä
(IM), ira (MA); WMong. ere (L 321); Kh. er; Bur. ere; Kalm. erə; Ord. ere;
Mog. ZM errä (9-6a); Dag. er, ergun (Тод. Даг. 140) ere (MD, 145); Dong.
ere; Bao. ere; S.-Yugh. ere; Mongr. rē ‘mâle non châtré de certains animaux, masculin’ (SM 313). EDAL
eren (Süm.) sedir ağacı. Türk dili. sedir ağacı (Uygur). Olcas
eren/erin/ e-re-ne: süm. sedir ağacı. Ak. erenum. SNAX





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder