Sayfalar

7 Şubat 2015 Cumartesi

Etimoloji İ harfi ile ... I

ılgın gişkim (Süm.);
gişkim : yılgın. İlgin, ilgin ağacı, tamariska. Willow. STDT
ĝiššinig "Tamariske" . Akad. bīnu. SUZE
ılgın, ılgın ağacı. Süm. geş şinig, binum. SNAX
ılgın Bir tür söğüt ağacı’=OT. yılgın – Sümer, gişkim (Tuna 18). ETY. Yış – Süm. Giş (Tuna, 7)- Alt. Cış. TUGÜ
ılgın; ETü.  yılgun, ılgın ağacı, tamarisk << ATü . NETS
yılgın : tabulğa : tabulğa, dubulğa ağacı — Tamariske, Tamariskenbaum. ÇAOS
ılgın    a. bit. b. Ilgıngillerden, Akdeniz bölgesinde yetişen bir ağaç veya ağaççık cinsi (Tamarix). Güncel Türkçe Sözlük 
bīnu  GIŠ.ŠINIG :1) tree, timber, medicine, magical purification : a tamarisk ; 2) Qatna : a tamarisk-shaped gem of lapis-lazuli ; See also : ṭarpu ' u. AKDI
Ilgın ‘bir tür söğüt ağacı’. OT. Yılgın.  Sümer, gişkim (Tuna 18).  Yılgın (Ker.). TUGÜ

ışık. izi.g(ar).: ışık yakmak, aydınlatmak,  parlamak
İzi/ iz-zi/izi2:  işatum. Ateş, ısı, ışık, mangal
İzi kawum yakmak, yanmak
İzi…dab5: aydınlatmak, aydınlanmak
İzi…la2: yakmak
İzi-la2: fener, meşale
İzi..ne-ne : körüklemek, alevlendirmek
İzi…sig : ateş üzerine koymak
İzi…şub: ateş atmak
İzi…te : tutuşturmak, ateşlemek
İzi…te-en: söndürmek. SNAX
ışık  KTÜ, ışık aydınlık, parıltı. Tü. Işı+ık. NETS
ışık
Ichyq = Clarté, Clair, Jour. Cf. Sumérien azag = brillant;  zend uch, ucha = le point du jour,              l’aurore. Grec = id. Bedros Keresteciyan.

Proto-Afro-Asiatic: *ʔis-
Meaning: fire
Borean etymology: Borean etymology
Semitic: *ʔišs- 'fire'
 Berber: *HVs- 'big fire'
Western Chadic: *ʔyas- 'fire'
East Chadic: *ʔis- make fire' 1, 'burn' 2
Notes: Cf. Rift *ʔaŝ- 'fire' (Irq aŝa, Gor aŝa, Alg aŝa, Bur aŝa) with a lateral *-ŝ-.
Proto-Semitic: *ʔišs-
Afroasiatic etymology: Afroasiatic etymology
Meaning: 'fire'
Akkadian: ʔišatu
Ugaritic: ʔišt
Phoenician: ʔs
Hebrew: ʔ
Aramaic: (Emp) ʔsh, (Bibl) ʔešs-, (Palest) ʔišsat-
Mandaic Aramaic: ʕs̃tʔ
Geʕez (Ethiopian): ʔǝsat
Tigre: ʔǝsat
Amharic: ǝsat. NODI
ışık, -ğı    
1. Cisimleri görmeyi, renkleri ayırt etmeyi sağlayan fiziksel enerji, erke, ziya, nur, şavk r. 2. Bir yeri aydınlatmaya yarayan araç. 3. Aydınlanmak için kullanılan elektrik. 4. mec.Mutluluk, sevinç veya zekâdan doğan, özellikle yüzde ve gözlerde beliren parıltı. 5. mec. Yol gösteren, aydınlatan kimse, düşünce, eser vb. . 6. fiz. Yüksek derecede ısıtılan cisimlerin veya çeşitli enerji biçimleriyle uyarılan cisimlerin gaz ışı yaydığı gözle görülen ışıma.  Türkçe Sözlük 
ışık : bigiz, revnak, nur, dirahşan. — Glanz, Licht.
ışık : yaruğ , ruşen, aydın, çatlak, Schimmernd,  glänzend. | yaruğlığ : aydınlık, ruşenlik, ziya. — Glanz, Helle. ÇAOS
izi "Feuer". Akad.  išātu, le feu. SUZE
ışık ‘aydınlık’ ET (Uyg.) yaşuk, OT. yaşık ‘güneş’, Çağ. yaşık,
                işşığ (Ker.)
                işşiğ (Tav., Tuz.)
    şığ (Tel.)
                isıg (Az.)
                işık (Trkm.)
                yâruğlik (Özb.)
                yoruk (Uyg.)
                carık (Kırg). TUGÜ
 urudgur10 u2 kalag-ga-a izi dub-dub-ba. ETCSL c.5.3.6-64
e2 ĝi6 u3-na-ka izi dib-ba. ETCSL c.4.14.1-115
me-lem4-a-ni izi sud-e il2-la-gin7 ĝi6 u3 na  bi2-gen6 . ETCSL c.2.5.4.11-5

ihsas
üstü kapalı anlatma, sezdirme, ima, duyum < Ar. ihsās hissettirme < Ar. hiss duygu # hss duyma, hissetme < hassa duydu, hissetti < Akad. hasāsu düşünmek, hatırlamak, bilinçli, farkında olmak, anmak, anlamak, kavramak, niyet etmek < Akad. hasisu kulak, akıl, anlayış, zeka < Akad hissatu, hissetum anlayış, zeka, kavrayış, akıl, hafıza, hatırlama. Şimşek 
ihsasAr. iḥsās إحساس  #ḥss hissettirme < Ar.  ḥiss حسّ duygu. NETS

ihvan kardeşler < ihwān < Ar. ahi, kardeşliğe ait, kardeşçe < ah kardeş < # xw < Akad. ahu kardeş. Şimşek
ihvanAr. ˀiχwān إخوان  #aχw kardeşler Ar.    ˀ أخ kardeş. NETS

ikbal kabul görme < Ar. iqbāl kabul ettirme < Ar. qabul benimseme < #qbl ön tarafa dönme, yaklaşma, karşılaşma, birinin önderliğini kabul etme, benimseme, katılma, içine alma, konukseverlik gösterme < Akad. qubbulu kabul etmek, almak, onaylamak. Şimşek
ikbal Ar. iḳbāl إقبال  #ḳbl kabul görme, talihi yaver gitme Ar.  ḳabila قبل aldı, kabul etti. NETS

ikrar kararlaştırma, konfirme etme < Ar. iqrār < Ar. qarār bir yerde durma, karar kılma, kalıcılık, istikrar < # qrr bir yerde durma, sabitlenme, pekişme < Akad. karāru koymak, yerleştirmek. Şimşek
ikrar Ar. iḳrār إقرار  #ḳrr kararlaştırma, konfirme etme Ar. ḳarra قرّ durdu, yerleşti, karar kıldı. NETS

ilah    Ar. il¥h öz. a. (ila:hı, l ince okunur) din b. Tanrı. Çok tanrıcılıkta tanrı..
ulu    sf. 1. Erdemleri bakımından çok büyük, yüce: 2. Çok yüksek, çok büyük olan (şey).  BTSÖ
i3-li2/ilu. ilum. Tanrı, ilah. SNAX
ilah    Ar. il¥h 
a.       (ila:hı, l ince okunur) 1. Bir alanda yaratıcılığı ile hayranlık uyandıran, çok beğenilen, çok tutulan kimse: Müzik dünyasının ilahı. Moda ilahı. 2. din b. Çok tanrıcılıkta tanrı. Türkçe Sözlük 
ilu; wr. ilu "god" Akad. ilu.
İlu wr. diĝir; dim3-me-er; dim3-me8-er; dim3-mi-ir; di-me2-er "deity, god, goddess" Akad. iltu; ilu . TPSD
il [RAISE] wr. il2; il5; il2,li,  "to raise, carry" Akad. našû .  EL = e-lum ; [[il2]] = il = IL2 Sumerian il homophones .  .il = IL. il2 = IL2. il3 = AN. il4 = DIŠ. il5 = EL. il6 = AL׊E.  il8 = IL×GAN2@t. il9 = LIL. il10 = AL. ilx = AL.ŠE. Use of sign  AN .an (anu ana2 am6) . an [SKY].  an [SPADIX]. diĝir (digir dingir dingira) . diĝir [DEITY]. ilu (ili) . ilu [GOD]. Sümerian usanx is a rebus representation of Akkadian na-šu-u –um.
Sanskrit ila/ā:  Akad. e/ilu. The Language of the Harappans: From Akkadian to Sanskrit
İll : Arapça değildir. Nabatça olduğunu söyleyenler var. Süyuti, bunu “Tanrı’nın adlarından olduğu”na ilişkin görüşü benimseyerek aktarır. Kimi Kur’an yorumcuları da görüşlerini şöyle açıklarlar: “İll’ sözcüğü, İbranicedeki ‘il’ sözcüğünün Arapçalaştırılmışıdır. ‘İl’se ‘Tanrı’ demektir.
İl=İyl=el: ‘Cebrail’, ‘Mikail’ (Cebrael, Mikael)… gibi sözcüklerdeki il, ya da el Arapça değildir. Kenan’ca ve İbranice’dir. ‘Tanrı’ adlarındandır. Ve Kenan (Fenike) tanrılarının en önemlisinin adıdır. Ugarit yazıtlarında bu tanrının adı yeralmakta ve “Gök Tanrısı” olarak tanıtıldığı görülmekte. Turan Dursun I
ilah; Ar. ilāh إلاه #alh tanrı = İbr. ˀelōah אלוה  ● Tüm Sami dillerinde rastlanan ال biçimine karşılık الاه /אלה biçimi 7. yy'dan önce sadece İbranicede kaydedilmiştir. eşkökenliler: Ar. allāh: alimallah, Allah, besmele, billahi, bismillah, elhamdülillah, estağfurullah, euzubillah, eyvallah, fenafillah, fesuphanallah, ibadullah, illallah, inşallah, maazallah, maşallah, vallahi, yallah
Ar. ilāh: ilah, ilahi  Ar. allāh الله #alh < Ar. al-(i)lāh الله tanrı → ilah  Ar. rabb ربّ #rbb ulu kişi, malik, sahip, tanrı ~ Aram. rabb רבא 1. büyük (sıfat), 2.< Aram. #rbb/#rbw רבב/רבו büyük olma, artma, büyüme (= Akad. rabū büyük). NETS
ilu  [DINGIR : ]  (n. ; pl. ilū, ilānu) [Religion] god , deity ; bēt ilāni : the house of gods ; il āli : the god of the city / city god ; ilānû : favored by the gods ; ilu rabiu : a great god ; illil: the highest god / the supreme god / the god of gods ; bēt ili : the house of the god ; ṣalam ili : the image of the god ; angubbû : a standing god ; ilu mušallimu : a tutelary god ; iltu / ištāru : a goddess ; ilūtu : divinity / being a god ; ša lā ilāni : godless , impious , ungodly ; (ša) kī ili : godlike , divine ; nūrtānu : like Ninurta / divine ; (ša) ili : godly , pious , devout , believer (?) ; ilāni : the gods ; ilumma ! : by God ! palāḫu : to serve (a god) ; šār ilāni : l'esprit des dieux ;Comparison with other Semitic languages : Proto-Semitic : *ʾil «deity». Arabic : ulūhat  أُلُوهَة. Syriac:ʾalāhā  ܐܰܠܳܗܳܐ. Hebrew : ʾel . Ugaritic : ỉl   . AKDI
elu;  (god) see ilu. TASD
ilu : wr. ilu "god" Akad.  ilu   ilu [[ilu]] = i-lu = AN = AN-um . Akad. ilu "god, deity". SSED
Bkz; Allah, ilah, rab, tanrı, ulu

inkâr 
~Akad. nagaru.  Ar.inkār إنكار #nkr yalanlama, reddetme yadsıma < Ar. nakr/nukūr نكر/نكور  bilmeme, tanımama (= Akad. nakru yabancı, yad ).  NETS 
inkâr    Ar. ink¥r 
a. (inkâ:rı) 1. Yaptığını, söylediğini, tanık olduğunu saklama, gizleme, yadsıma. 2. Kabul etmeme, tanımama. Türkçe Sözlük 
inkar < Ar. yalanlama < # nkr < Akad. nakāru itiraz etmek, inkar etmek, farklı olmak, düşman olmak, dış görünüşünü değiştirmek. Şimşek
nakru  [LÚ.KÚR :]  (st. abs. naker)
foreign, enemy. Cf. nakāru. AKDI
nakāru  [KÚR :]  (vb. i/i ; stat. nakir, nakar)
G. to be foreign, enemy ; to revolt against s.o. (+itti) Gt. to become each other's enemy D. to change, alter ; to remove ; to transfer Š. to cause enmity
Comparison with other Semitic languages :
Proto-Semitic : *nakār
Arabic : nakira  نَكِرَ «to ignore»
Syriac : nukrayā  ܢܘܼܟܪܲܝܵܐ «foreign»
Hebrew : nākar  נָכַר
Ugaritic : nkr   «stranger». AKDI
nakāru : to become hostile, to be or become an enemy, to engage in hostilities, to be at war, to rebel against a ruler, to be alien, an outsider, to become estranged
to change one's mind, to become deranged, to talk senselessly, to have an unhealthy appearange, to change, to move away, to go into exile, to change (mostly for the worse), to become angry, to change domicile, to appropriate property, to take a person away, to countermand, overrule a command, to contradict, to refuse to deny a statement, a fact, to contest an agreement, to refuse a request, to speak a falsehood to become mutual enemies. TASD


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder